38. Sad - Sad Süresi: Medine'de 27 Ayet Olarak İndirildi!
1.Sâd Zikir ve öğüt ve uyarı dolu Kur'an'a yemin olsun ki, o küfre sapanlar bir gurur, ayrılık ve bütünden kopuş içindedirler.
2.Ben onlardan önce nice nesilleri helâk ettim., ağrıştılar onlar, fakat kurtuluş yoktu; artık geçmişti zaman.
3.Kendi içlerinden kendilerine bir uyarıcı geldi diye şaşıp kaldılar ve şöyle dedi bu nankörler: Bu adam yalanlar düzen bir büyücü.."İlahları bir tek tanrı mı yapmış bu, gerçekten hayret edilecek bir şey.
İçlerinden kodaman bir grup öne çıktı: Haydi, yürüyün ilahlarınıza sahip çıkmada kararlı davranın. Gerçek şu ki, istenip beklenen şey budur.
4.Öteki millette işitmedik böyle bir şey bu bir uydurmadan başka şey değildir.
Öğüt ve uyarı, içimizden ona mı indirildi, hayır, onlar benim zikrimden ve Kur'an'ımdan kuşkulandılar. Hayır, onlar benim azabımı henüz tatmadılar.
5.Yoksa Azîz, Vahhâb olan Rabbinin rahmetinin hazineleri onların katında mı?
Yoksa göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların mülk ve saltanatı onların mı? Eğer öyleyse sebepler içinde yükselsinler.
6.Kabilelerden oluşmuş, sözüm ona bir ordudur bu; şurada bozguna uğratılacaktır.
7.Onlardan önce Allah'ı Nûh kavmi ve Âd da, kazıklar sahibi firavun da yalanlamıştı. Semûd, Lût kavmi, o sık ağaçları besleyen su kaynağının sahipleri Eykeliler de. İşte onlar da böyle hiziplerdi.
Bunların hepsi, resulleri yalanlamaktan başka bir şey yapmadılar.
Sonunda azabım onlara hak oldu.
8.Bunların beklediği de sadece, en küçük bir gecikmesi olmayan o müthiş titreşimli tek sestir. Şöyle dediler: Rabbimiz, bizim payımızı ve hesap defterimizi, hesap gününden önce çabucak ver.
Onların dediklerine sabret.
9.O kuvvet sahibi kulum Davûd'u an! O, tespih nağmeleri döktüren bir kul idi.
Dağları onunla birlikte buyruk altına almıştım: Akşam-sabah birlikte tespih ederlerdi. Kuşlar da toplu halde onunla beraberdi ve hepsi, onun tespih nağmelerine katılırdı.
Mülk ve yönetimini güçlendirmiştim.
Kendisine hikmet ve hakla bâtılı ayıran söz etme yeteneği vermiştim.
10.Geldi mi sana, o çekişme hikâyesinin haberi?
Hani, o hasımlar, duvarı aşarak mihraba ulaşmışlardı.
Davud'un yanına girmişledi de Davud onlardan korkmuştu.
"Korkma, dediler, biz iki davacıyız. Birimiz ötekinin hakkını çiğnedi.
Şimdi sen, aramızda hak ile hükmet, adaletsizlik etme ve bizi yolun denge noktasına ilet.! "Şu benim kardeşimdir. Kendisinin doksan dokuz koyunu var.
Benimse bir tek koyunum var. Buna rağmen, onu da bana ver dedi ve tartışmada bana galip geldi. Davûd dedi ki: "Vallahi, senin bir tek koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana zulmetmiş.
11.Zaten ortaklardan birçoğu birbiri aleyhine haksızlık ve zulme sapar. İman edip hakka ve barışa yönelik işler yapanlar böyle değildir. Ama onlar da pek azdır." Davûd, kendisini imtihan ettiğimizi düşündü; hemen Rabbinden af diledi ve rükû ederek yerlere eğildi ve Allah'a yöneldi. Ben de ondan o günahı affettim. Katımdan onun için bir yakınlık ve güzel bir gelecek var.
12.Ey Davûd, seni yeryüzünde bir halife yaptım. Artık insanlar arasında hakla hükmet ve geçici hevese uyma ki, seni Allah yolundan saptırmasın.
Allah yolundan sapanlar için, hesap gününü unutmuş olmaları yüzünden şiddetli bir azap vardır.
13.Ben Kainatı, şu göğü ve yeri ve ikisi arasındakileri boşuna yaratmadım. Böyle düşünmek, küfre sapanların sanısıdır. O inkârcıların vay cehennemlik hallerine !
14.Yoksa ben, iman edip hakka ve barışa yönelik işler yapanları, yeryüzünde fesat çıkaranlarla aynı tutacağımı yada takva sahiplerini, arsız sapıklar gibi mi yapacağımı sandınız.
15.Kutsal ve bereketli bir Kitap Kuran'ı sana indirdim ki onun, ayetlerini temiz özlüler derin derin düşünsünler ve öğütler alabilsinler.
16.Davûd'a Süleyman'ı armağan ettim.
Ne güzel kul!
Hep Allah'a sığınır, yakarırdı.
17.Akşam üstü kendisine, üç ayak üzerine basıp bir ayağını tırnak üstüne diken saf kan koşu atları sunulmuştu. Dedi ki: "Servet sevgisini, Rabbimi anmak için benimsedim." Nihayet Güneş perde ardına çekildi. "Geri getirin bana onları!" dedi. Bacaklarını, boyunlarını sıvazlamaya başladı.
Yemin olsun ki ben, Süleyman'ı imtihan ettim, tahtının üstüne bir ceset bıraktım da o, tövbe ile Allah'a yöneldi ve şöyle yakardı: "Rabbim, affet beni! Benden sonra kimseye yaraşmayacak bir mülk ve saltanat ver bana! Kuşkusuz sensin, evet sensin Vahhâb!
Bunun üzerine, rüzgârı süleymanın emrine verdim; onun emriyle onun istediği yere uysal uysal ve tatlı tatlı akıp giderdi. Şeytanları da Süleymanın emrine verdim. Hepsi bina ustası ve dalgıçtı.
Ve diğer şeytanları demirlerle birbirine bağla..
Bu, benim sana lütfumdur; ister ver, ister elinde tut sana hesap sorma yok.
Ve gerçekten, katımda onun bir yakınlığı ve güzel bir geleceği vardı.
18.Kulum Eyyûb'u da an 'Hani, Rabbine şöyle seslenmişti: Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu."Ayağını yere vur ve işte yıkanacak bir yer, işte içilecek soğuk bir su!..." dedim. Ona benden bir rahmet ve özü temizlere bir hatırlatma olarak, ailesini ve beraberlerinde, benzerlerini "Eline bir demet sap al da onunla vur ve yeminine ters düşmüş olma!" dedim.
Ben onu sabırlı buldum.
Ne güzel kuldu o!
Bana yönelen, yakaran biriydi o.
19.Güçlü ve kuvvetli, bakış ve görüş sahibi kullarım İbrahim, İshak ve Yakub'u da an! Ben onları, yurdu düşünme özellikleriyle yücelen tertemiz kullar yaptım.
Ve benim katımda onlar seçkin, hayırlı kimselerdendi.
20.İsmail'i, Elyese'i, Zülkifll'i de an ve hepsi seçkinlerdendi.
Bir hatırlatmadır bu korunup sakınanlar için elbette güzel bir gelecek vardır.
Kapıları kendilerine açılmış Adn cennetleri.
Orada, yaslanmış olarak birçok meyve ve içecek isterler.
Yanlarında, bakışlarını eşlerine yöneltmiş yaşıt dilberler vardır.
Hesap günü için size vaat edilen işte budur.
İşte bu, benim verdiğim rızıktır elbette ki Cennette rızıklarımın bitip tükenmesi de yoktur.
21.Bu, budur! Azgınlara da kötü bir gelecek vardır elbette!
Ne kötü döşektir o içine dalacakları cehennem!
İşte burada: Kaynar su, kokuşmuş irin.
Hadi, tatsınlar onları!
Ve o türden bir başkası daha: Çifter çifter.
Şöyle denilir: İşte sizinle birlikte direnişe geçen bir grup. Selam' yok onlara! Onlar ateşe salınıyorlar. Dediler: Hayır, size merhaba yok. Onu siz önümüze çıkardınız. Ne kötü durak yeridir cehennem.
22.Şöyle yakardılar: "Rabbimiz, bunu bizim önümüze çıkaranın ateşteki azabını bir kat daha artır." Şöyle dediler: "Şer temsilcilerinden saydığımız adamları, acaba neden görmüyoruz? "Onları alaya alırdık; yoksa gözler onlardan kaydı mı?"
23.İşte bu, kesin gerçektir.
Ateş halkının çekişmesi gerçekleşecektir.
De ki: "Ben, sadece bir uyarıcıyım.
Allah Vâhid ve Kahhâr’dır.
Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur.
Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbi'dir Allah.
Allah Azîz ve Allah Gaffâr...
24.De ki: Büyük bir haberdir o.
Yüz çevirip duruyorsunuz ondan.
Onlar tartışırlarken, o yüce konsey hakkında benim hiçbir bilgim yoktu.
Bana, sadece açık bir uyarıcı olduğum vahyediliyor.
25.Hani, Rabbin meleklere şöyle demişti: Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu kıvama erdirip içine ruhumdan üflediğimde, önünde secde ederek eğilin.
Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde etmişlerdi.
İblis etmemişti. O, kibre sapmış ve inkârcılardan olmuştu.
Allah dedi ki: Ey İblis, iki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan neydi? Burnu büyüklük mü ettin, yoksa yücelenlerden mi oldun?
İblis dediki: Ben ondan hayırlıyım!
Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.
Allah emretti: Hadi, çık oradan! Sen kovulmuş birisin.
Din gününe kadar lanetim üzerinedir.
Şeytan dedi ki: "Rabbim, o halde insanların diriltileceği güne kadar bana süre ver. Allah buyurdu: "Peki, o bilinen güne kadar süre verilenlerdensin.
Şeytan dedi ki: "Kudret ve şerefine yemin olsun ki, onların tümünü azdıracağım.
26.İçlerinden sadece samimi, seçkin kullar dışta kalacaktır.
Buyurdu: İşte bu doğru! Ben de yalnız doğruyu söylerim.
Gerçek şu ki, ben cehennemi seninle ve onlardan sana uyanlarla tamamen dolduracağım.
27.De ki: Tebliğime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Ben size kendiliğimden ve zorlamayla yükümlülük getirenlerden de değilim. Bu, âlemler için bir Zikir'den başka şey değildir.
Yemin olsun, bir süre sonra onun haberini bileceksiniz.