41. Ya-Sin - Yasin Süresi: Mekke'de 34 Ayet Olarak İndirildi!
1.Yâ, Sîn.
2.Yemin olsun o hikmetlerle dolu Kur'an'a ki, hiç kuşkusuz, sen, gönderilen elçilerdensin; ve dosdoğru bir yol Azîz ve Rahîm'in indirdiği üzeresin.
3.Babaları uyarılmamış, tam gaflet içinde bir toplumu uyarman için gönderildin.
Yemin olsun ki, onların çoğuna söz hak olmuştur, artık onlar iman etmezler.
4.Ben onların boyunlarına kor halkalar geçirdim.
Kor halkalar çenelere dayanmıştır da bu yüzden onların kafaları yukarı kalkıktır.
Önlerine bir set, arkalarına da başka bir set çektim.
Böylece onları kuşatıp sardım; artık onlar görmezler.
5.Sen onları uyarmışsın ha uyarmamışsın, fark etmez onlar için; asla inanmazlar.
Sen ancak o zikire ve Kur'an'a uyan ve görmediği halde Rahman'dan korkan kimseyi uyarırsın. Böylesini, bir bağışlanma ve seçkin bir ödülle müjdele!
6.Yalnız ben, ölüleri diriltir ve onların önden gönderdiklerini de eserlerini de yazarım! Zaten ben her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntılı olarak kaydetmişimdir.
7.Onlara o kent halkını örnek ver.
Hani, elçiler gelmişti oraya.
Hani, ben onlara iki kişi göndermiştim ama o gelenleri yalanlamışlardı.
Bunun üzerine ben, üçüncü bir kişiyle destek vermiştim.
Onlara şöyle demişlerdi: Biz, size gönderilen elçileriz!
Kent halkı dedi ki: Siz, bizim gibi birer insandan başka şey değilsiniz.
Rahman hiçbir şey indirmemiştir siz sadece yalan söylüyorsunuz.
Dediler ki: Rabbimiz biliyor ki, biz size Rabbbimiz tarafından gönderilmiş melek elçileriz.
Bize düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.
8.Dediler ki: Sizin yüzünüzden uğursuzlukla karşılaştık ve biz sizi uğursuzluk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutlaka taşlayacağız ve bizden size acıklı bir azap kesinlikle dokunacaktır. Dediler ki: Uğursuzluk kuşunuz sizinle beraberdir. Size öğüt verildi diye mi bütün bunlar? Hayır, siz savurganlığa, aşırılığa sapmış bir topluluksunuz.
9.Kentin öbür ucundan bir adam koşarak gelip şöyle dedi: Ey topluluk, bu elçilere uyun! Sizden herhangi bir ücret istemeyelere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar. Beni yaratana ne diye kulluk etmeyecek mişim ben? Ve sizler de sonunda Yaratanınız Yüce Allah'a döndürüleceksiniz."
10.Allah'tan başka tanrılar mı edineyim ben?
11.Eğer Rahman bana bir zorluk ve zarar dilerse onların şefaati benden hiçbir şeyi savamaz; beni kurtaramazlar ve bu durumda ben elbette ki açık bir sapıklığın içine düşerim. Ben, sizin Rabbinize iman ettim, artık dinleyin beni!
12.Gir cennete! denildi.
Dedi: Kavmim bir bilebilseydi.
Rabbim beni affetti; beni, ikram edilenlerden kıldı.
Ben onun ardından kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedim, indirecek de değildim. Olan, sadece korkunç titreşimli bir sesti ve bir anda sönüverdiler.
azık şu kullara ki kendilerine gelen her resulle mutlaka alay ederlerdi.
13.Görmediler mi, kendilerinden önce nice nesilleri yok ettim!
Onlar artık bir daha dönmeyecekler.
Ancak herkes toplandığında, onlar da huzurumda hazır bulundurulacaklar.
14.Ölü toprak onlar için bir mucizedir.
Onu dirilttim, ondan dâne çıkardım; bak işte ondan yiyorlar.
Hurmalardan, üzümlerden bahçeler oluşturdum, toprak'tan pınarlar fışkırttım.
Topraktan çıkan ürününlerden ve ellerinin yapıp ettiğinden yesinler.
Hâlâ şükretmiyorlar mı?
15.Şanı yücedir o Allah'ın ki toprağın bitirdiklerinden, onların öz benliklerinden ve nice bilmediklerinden bütün çiftleri yaratmıştır. Gece de onlar için bir mucizedir.
16.Gündüzü ondan soyup alırız da onlar karanlığa gömülüverirler.
Güneş, kendine özgü bir durak noktasına ve bir durma zamanına doğru akıp gidiyor. Azîz, Alîm olan Yaratan Yüce Allah'ın takdiridir bu.
17.Ay'a gelince, ben onun için de bir takım durak noktaları ve birtakım evreler belirledim. Nihayet o, eski hurma sapının eğrilmişi gibi geri döner.
Güneş'in Ay'a ulaşıp çarpması gerekmiyor.
Gecenin de gündüzü geçmesi gerekmez.
Her biri bir yörüngede üzerinde yüzmektedir.
18.Zürriyetlerini o dopdolu gemilerde taşımamız da onlar için bir ayettir.
Onlar için gemilere benzer, binecekleri başka şeyler de yarattık.
Eğer dilersek onları boğarız.
19.Bu durumda ne kendileri için feryat eden olur ne de kurtarılırlar.
Ancak bizden bir rahmet olarak bir süreye kadar daha nimetlensinler diye kurtarılırlar. Onlara, Önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının ki, size merhamet edilebilsin! denildiğinde, hiç umursamaz ve aldırmazlar çünkü Rablerinin ayetlerinden kendilerine bir ayet gelince, ondan mutlaka yüz çevirmişlerdir.
20.Onlara, Allah'ın size lütfettiği rızıklardan dağıtın!" dendiğinde, nankörlüğe sapanlar, iman edenlere şöyle derler: Allah'ın, dilediği takdirde yedirip doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız? Siz açık bir sapıklık içindesiniz, hepsi bu.
21.Bir de şöyle derler: Eğer doğru sözlüler iseniz, bu tehdit ne zaman?
Sadece korkunç titreşimli bir sesi bekliyorlar.
Onlar çekişip dururlarken, o ses kendilerini yakalayacaktır.
O zaman ne bir tavsiyede bulunmaya güçleri yetecek ne de ailelerine dönebilecekler.
22.Sûra üfürülmüştür!
Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar.
Şöyle diyecekler: Vay başımıza gelenler!
Kim kaldırdı bizi mezarımızdan?
Rahman'ın vaat ettiği işte bu! Peygamberler doğru söylemişler.
Topu topu korkunç titreşimli bir tek ses ve bakmışsın, hepsi birden huzurumda divan durmaktadır.
O gün hiçbir canlıya, hiçbir şekilde haksızlık edilmez.
Sizler, sadece yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak cezalandırılırsınız.
23.O gün cennet halkı bir uğraş içinde eğlenip ferahlamaktadır.
Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, koltuklar üzerinde yaslanmışlardır.
Orada kendileri için meyveler var.
İstedikleri her şey kendilerinin olacak.
Rahîm Rab'den bir de sözlü selam!
24.Ey günahkârlar bugün şöyle ayrılın!
Ey âdemoğulları : Ben size, "Şeytana kulluk etmeyin, o sizin için açık bir düşmandır demedim mi? Bana ibadet edin, dosdoğru yol budur demedim mi?
Yemin olsun, şeytan, içinizden birçok nesli saptırmıştı.
Aklınızı hiç işletmiyor muydunuz?
Alın size, tehdit edildiğiniz cehennem!
İnkâr edip durmanız yüzünden dalın oraya bugün!
25.O mahşer günü, ağızlarınızı mühürleyeceğim.
Bana elleriniz ve ayaklarınız konuşacak, kazanmış olduklarına tanıklık edecekler.
26.Dilesem, gözlerinizi siler, onları elbette kör ederim.
O zaman yola koyulmak isterler ama nasıl görecekler?
Dilersem, onları oldukları yerde hayvana çeviririm.
O zaman ne ileri gitmeye güçleri yeter ne de geri dönebilirler.
27.Kimi uzun ömürlü kılarsam, onu yaratılışta gerisin geri çeviririm.
Hâlâ akıllarını işletmiyorlar mı?
28.Ben o peygambere şiir öğretmedim.
Şiir peygambere yaraşmaz ve layık'de olamaz .
Ona vahyedilen, bir öğütten ve apaçık bir Kur'an'dan başka şey değildir.
29.Kuran diri olanı uyarsın ve gerçeği örten nankörler ve inkârcılar aleyhine söz hak olsun diye indirilmiştir.
30.Görmediler mi, ellerimin yapıp ettiklerinden, kendileri için nice hayvanlar yarattım da onlar,bu hayvanlara sahip oluyorlar. O hayvanları bunlara boyun eğdirdim. Onlardan binekleri vardır ve onlardan bir kısmını da yiyorlar.
O hayvanlarda bunlar için birçok yararlar var, içecekler var.
Hâlâ şükretmiyorlar mı?
31.Kendilerine yardım edilir ümidiyle Allah'tan başka ilahlar edindiler.
Oysaki, o ilahları onlara yardım edemezler.
Tam aksine, bunlar, o ilahlara hizmet eden ordular durumundadır.
Artık onların sözü seni üzmesin ben onların sır olarak tuttuklarını da açıkladıklarını da biliyorum.
32.Görmedi mi insan, kendisini bir spermden yarattığımı!
Bir de kulum olan insanoğlu bana açık bir hasım kesilmiştir .
Kendi yaratılışını unutmuş da bana örnek veriyor.
Ve bir de şöyle diyor: Şu çürümüş kemiklere kim hayat verecek?
De ki: Onlara hayat verecek olan, onları ilk kez yaratandır.
Allah, bütün yaratılmışları ve her türlü yaratmayı çok iyi bilmektedir.
33.Allah size, o yeşil ağaçtan bir ateş oluşturdu da siz ondan ateşi tutuşturup duruyorsunuz. Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerini yaratmaya güçü yetmezmi sanırsınız?
Allah elbette güç yetirir.
Her şeyi bilen Alîm, sürekli yaratan Hallâk Allah'tır.
34.Allah, bir şeyi istediğinde, buyruğu sadece şunu söylemektir: Ol artık o, oluverir. Her şeyin kaynağı ve egemenliği elinde olan o yaratıcının şanı çok yücedir! Sonunda mutlak Allah'a döndürüleceksiniz.