Türkce Kuran Meali
Köşe Yazarı
Türkce Kuran Meali
 

63. Zühruf - Gösteriş Süresi

63. Zühruf - Gösteriş Süresi: Mekke'de 43 Ayet Olarak İndirildi!   1.Hâ. Mîm.   2.O ayan ve beyan konuşan Kuran'a yemin olsun ki, Ben onu akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur'an yaptım ve o, benim katımdaki ana Kitap'ta çok yüce, çok hikmetlidir.   3.Siz, haddi aşanlardan ve zulme sapanlardan oluşan bir toplumsunuz diye, o zikri ve Kur'an'ı sizden uzak mı tutalım?   4.Ben, sizden öncekiler için de nice peygamberler gönderdim. Onlara bir peygamber geldiğinde mutlaka onunla alay ediyorlardı. Ben, gücü ve kuvveti onlardan daha üstün olanları da helâk ettim.   5.Yemin olsun, eğer onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı diye sorsan, kesinlikle şöyle diyeceklerdir: Onları, Azîz ve Alîm olan yarattı   6.Allah, yerküreyi size bir beşik yaptı ve onda sizler için yollar oluşturdu ki, varacağınız yere varabilesiniz.   7.Allah gökten bir ölçüye bağlı olarak ve bir kaderle su indirmiştir. O suyla Allah ölü bir beldeyi hayata kavuşturur. İşte siz de böyle topraktan çıkarılacaksınız.   8.Tüm çiftleri de yaratan Allah'tır. Ve Allah, sizin için gemilerden ve hayvanlardan binmekte olduğunuz şeylere de vücut verdi ki onların sırtlarına kurulun, sonra oraya kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayıp şöyle deyin: Adı ve kudreti yücedir bunu bizim emrimize verenin! Yoksa biz bunu kendimize yanaştıramazdık ve gerçekten biz, halden hale geçerek Rabbimize mutlaka döneceğiz.   9.Kullarından Allah'a bir pay çıkardılar ve bir parça isnat ettiler. Hiç kuşkusuz, insan apaçık bir nankördür. Yoksa Allah, yarattıklarından kızları kendine ayırdı da oğullarla seçkinleşmeyi size mi bıraktı?   10.Onlardan biri, Rahman'a benzer gösterdiği ve Rahman'a isnat ettiği kız evlatla müjdelendiğinde, yüzü simsiyah kesilir de öfkeden yutkunur durur. Süs içinde yetiştirilen, fakat çekişme ve savaşta yetersiz kalanı, öyle mi?   11.Rahman'ın kulları olan melekleri, dişiler saydılar. Meleklerin yaratılışına tanık mıydılar? Tanıklıkları yazılacak ve sorguya çekilecekler. Bir de dediler ki: Rahman dileseydi, onlara tapınmazdık. Bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Sadece saçmalıyorlar. Yoksa onlara bundan önce bir kitap verdik de ona mı yapışmaktadırlar?    12.Hayır, sadece şunu söylemişlerdir: Biz atalarımızı bir ümmet ve bir din üzerinde bulduk; onların eserlerini izleyerek biz de doğruya ve güzele varacağız. 13.İşte böyle! Senden önce de hangi kente bir uyarıcı göndermişsem, oranın servetle şımarmış kodamanları mutlaka şöyle demişlerdir: Biz, atalarımızı bir ümmet ve bir din üzerinde bulduk; onların eserlerine uyarak  yol bulacağız. Uyarıcı dedi: Peki, ben size, atalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha iyi yol göstereni getirmiş olsam da mı? Dediler ki: Doğrusu, biz seninle gönderilen şeyi tanımıyoruz. Bunun üzerine onlardan öc aldım. Bir bak, nice olmuştur o yalanlayanların sonu!   14.Bir zaman İbrahim, babasına ve toplumuna şöyle demişti: Ben, sizin taptıklarınızdan uzağım. Yalnız beni yaratana kulluk ederim. Bana, Allah kılavuzluk edecektir. 15.Allah, sözünü, kendinden sonra yaşayacak bir mesaj yaptı ki, insanlar hakka dönebilsinler.   16.Ben, onları ve atalarını, kendilerine hak ve açık kanıtlı resul gelinceye kadar nimetlendirdim. Ne var ki, hak kendilerine geldiğinde şöyle dediler: Bu bir büyü, biz bunu inkâr ediyoruz! Ve dediler: Şu Kur'an, iki kent içinden büyük bir adama indirilmeli değil miydi? 17.Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında ben paylaştırdım. Ve onların kimini kimine derecelerle üstün kıldım ki, bazısı bazısını tutup çalıştırsın. Rabbinin rahmeti, onların derleyip topladıklarından daha hayırlıdır.   18.İnsanlar bir tek ümmet haline gelmeyecek olsalardı, o Rahman'a nankörlük edenlerin evlerine gümüşten tavanlar çatar, sırtlarına binip yükselecekleri merdivenler ve asansörler yapardım. Evlerine kapılar, üzerlerinde yan yatacakları koltuklar yapardım. Her yanda süsler oluştururdum. İşte bütün bunlar, şu iğreti dünya hayatının nimetidir. Rabbinin katındaki âhiret ise takva sahipleri içindir.   19.Kim Rahman'ın inancını görmezlikten gelip Allah'tan uzaklaşırsa ben ona bir şeytanı musallat ederim de şeytan ona can yoldaşı olur. Bu şeytanlar onları yoldan saptırırlar. Onlarsa kendilerinin hâlâ hidayet üzere olduklarını sanırlar. Sonunda bana geldiğinde, şeytan yoldaşına şöyle der: Keşke aramızda iki doğu arası kadar uzaklık olsaydı. Ne kötü yoldaşmışsın sen! Bugün hiçbir şey işinize yaramayacaktır. Çünkü zulme sapmışsınız. Azapta ortaklık kuracaksınız.   20.Sen şimdi sağırlara söz mü duyuracaksın; yoksa körlere, apaçık sapıklığa dalmışlara kılavuzluk mu edeceksin? Ya ben, seni alıp götürdükten sonra onlardan öc alırım; Yahut da onlara yönelttiğim tehdidi sana gösteririm. Ben onlarla başa çıkacak güçteyim. Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl! Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yol üzerindesin. 21.Gerçek şu: Bu Kur'an sana ve toplumuna elbetteki bir hatırlatıcı ve bir düşündürücü ve bir şeref vede bir öğüttür. Bundan sorumlu tutulacaksınız.   22.Senden önce gönderdiğim resullerime sor: Rahman'dan başka kulluk ve ibadet edilecek tanrılar yapmış mıyım?   23.Yemin olsun, Mûsa'yı ayetlerimle Firavun'a ve onun üst düzey adamlarına gönderdim de onlara dedi ki: Ben âlemlerin Rabbi'nin resulüyüm. Mûsa onlara ayetlerimi getirdiğinde onlar bu ayetlere gülüyorlardı. Onlara gösterir olduğum her ayet ve alâmet, kızkardeşi ayet-alâmetten mutlaka daha büyüktür. Belki dönerler diye onları azapla da yakaladım. Dediler ki: Ey büyücü! Sana verdiği söz aşkına, Rabbine bizim için bir yakarıver; biz artık doğru yola gireceğiz. Fakat kendilerinden azabı kaldırdığımda hemen yan çizmeye başladılar.   24.Firavun, toplumu içinde haykırıp şöyle dedi: Ey toplumum! Mısır'ın mülk ve yönetimi benim değil mi? İşte şu nehirler benim altımdan akıyor, görmüyor musunuz? Yoksa ben şu zavallı, şu meramını anlatamayacak adamdan hayırlı değil miyim? Ona altın bilezikler atılmalı, yanında-hizmetinde melekler bulunmalı değil miydi? Firavun toplumunu işte böyle küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan sapmış bir toplum idiler.   25.Onlar beni bu şekilde öfkelendirince, ben de onlardan öc alıp hepsini suya gömdüm. Onları, sonra gelecekler için eski bir örnek yaptım.   26.Meryem'in oğlu, bir örnek olarak ortaya konunca, senin toplumun buna karşı hemen bağırıp çağırmaya başladı. Dediler ki: Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa Meryem oğlu İsa'mı? Bunu sana sadece çekişme olsun diye örnek verdiler. Çekişmeyi seven bir toplumdur onlar.   27.Meryem'in oğlu, kendisine nimet verdiğim ve İsrailoğullarına örnek yaptığım bir kuldu. 28.Eğer dileseydim, içinizden, yeryüzünde size halef olacak melekler vücuda getirirdim.   29.Hiç kuşkusuz o, kıyamet saati için bir bilgidir. O halde sakın o saat hakkında şüpheye düşmeyin; bana uyun. Dosdoğru yol işte budur.   30.Sakın şeytan sizi Allah yolundan geri çevirmesin . Unutmayın şeytan sizin için açık bir düşmandır.   31.İsa, açık ve seçik kanıtlarla geldiğinde şöyle demişti: Ben size hikmet getirdim ve tartışıp durduğunuz şeylerin bir kısmını size açıklayayım diye geldim. O halde, Allah'tan korkun ve Allah’a itaat edin!   32.Kuşkusuz, Allah hem benim Rabbimdir hem sizin Rabbiniz. O halde Allah'a kulluk ve ibadet edin! İşte bu, dosdoğru bir yoldur. Böyle iken, aralarından çıkan hizipler ihtilafa düştüler. Korkunç bir günün azabından vay haline o zulmedenlerin! Hiç farkında olmadıkları bir sırada o saatin birdenbire kendilerine gelmesinden başka neyi bekliyorlar?   33.Dostlar o gün birbirine düşman kesilirler. Ancak Allah inancına sarılanlar böyle değildir.   34.Ey kullarım! Bugün size korku yok; sizler tasalanmayacaksınız! Onlar, ayetlerime iman edip müslüman olmuşlardı. Cennete girin! Siz ve eşleriniz ikramlarla ağırlanacaksınız. Çevrelerinde altın tepsiler, kadehler dolaştırılır. Orada, nefislerin arzu duyacağı, gözlerin zevkleneceği her şey vardır. Ve siz orada sürekli kalacaksınız. İşte size, yapıp ettiklerinize karşılık mirasçı kılındığınız cennet! Orada sizin için pek çok meyve var. Onlardan yiyeceksiniz.   35.Suçlular ise cehennem azabının içinde sürekli kalacaklardır. Azapları hafifletilmeyecektir; onun içinde ümitsiz kalacaklardır. Biz onlara zulmetmedik; onlar zalimlerin ta kendileriydi. Şöyle seslenecekler: Ey Mâlik! Rabbin işimizi bitiriversin. O şöyle diyecek: Hep böyle kalacaksınız! 36.Yemin olsun, size hakkı getirdik ama çoğunuz haktan tiksiniyorsunuz. Yoksa bir iş ve oluşta kesin karara mı vardılar? Kuşkusuz, ben de kesin kararlıyım. Yoksa onların sırlarını, fısıltılarını duymadığımı mı sanıyorlar? Hayır, öyle değil; elçilerim yanlarında yazıp duruyorlar.   37.De ki: Eğer Rahman'ın bir çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum. Göklerin ve yerin Rabbi, arşın Rabbi onların nitelendirmelerinden arınmıştır, yücedir. 38.Bırak onları, kendilerine vaat edilen günlerine kavuşuncaya değin dalıp gitsinler; oynayıp oyalansınlar! Göklerde ilah olan da Allah,tır,  yerde ilah olan da Allah’tır. Allah'dır Hakîm, Allah'tır Alîm.   39.Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin mülkü ve yönetimi kendine ait olan o Allah'ın şanı yücedir. 40.Kıyamet saatine ilişkin bilgi sadece Allah'ın katındadır. Sizler de Allah'a döndürüleceksiniz.   41.Hakka tanık olanlar müstesna Allah'ın berisinden yakardıkları, şefaate sahip olamaz! 42.Onlar, ilimden nasiplenmekteler. Kendilerini kim yarattı diye onlara sorsan, yemin olsun, "Allah!" diyeceklerdir. Peki, nasıl döndürülüyorlar!   43.Onun "Ey Rabbim" deyişine yemin olsun ki, bunlar iman etmez bir topluluktur. Artık sen onlara aldırma, "Selam!" deyiver. Yakında bilecekler.  
Ekleme Tarihi: 26 Haziran 2021 - Cumartesi
Türkce Kuran Meali

63. Zühruf - Gösteriş Süresi

63. Zühruf - Gösteriş Süresi: Mekke'de 43 Ayet Olarak İndirildi!

 

1.Hâ. Mîm.
 

2.O ayan ve beyan konuşan Kuran'a yemin olsun ki, Ben onu akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur'an yaptım ve o, benim katımdaki ana Kitap'ta çok yüce, çok hikmetlidir.
 

3.Siz, haddi aşanlardan ve zulme sapanlardan oluşan bir toplumsunuz diye, o zikri ve Kur'an'ı sizden uzak mı tutalım?
 

4.Ben, sizden öncekiler için de nice peygamberler gönderdim. Onlara bir peygamber geldiğinde mutlaka onunla alay ediyorlardı. Ben, gücü ve kuvveti onlardan daha üstün olanları da helâk ettim.
 

5.Yemin olsun, eğer onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı diye sorsan, kesinlikle şöyle diyeceklerdir: Onları, Azîz ve Alîm olan yarattı
 

6.Allah, yerküreyi size bir beşik yaptı ve onda sizler için yollar oluşturdu ki, varacağınız yere varabilesiniz.
 

7.Allah gökten bir ölçüye bağlı olarak ve bir kaderle su indirmiştir. O suyla Allah ölü bir beldeyi hayata kavuşturur. İşte siz de böyle topraktan çıkarılacaksınız.
 

8.Tüm çiftleri de yaratan Allah'tır.
Ve Allah, sizin için gemilerden ve hayvanlardan binmekte olduğunuz şeylere de vücut verdi ki onların sırtlarına kurulun, sonra oraya kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayıp şöyle deyin: Adı ve kudreti yücedir bunu bizim emrimize verenin! Yoksa biz bunu kendimize yanaştıramazdık ve gerçekten biz, halden hale geçerek Rabbimize mutlaka döneceğiz.

 

9.Kullarından Allah'a bir pay çıkardılar ve bir parça isnat ettiler.
Hiç kuşkusuz, insan apaçık bir nankördür.
Yoksa Allah, yarattıklarından kızları kendine ayırdı da oğullarla seçkinleşmeyi size mi bıraktı?

 

10.Onlardan biri, Rahman'a benzer gösterdiği ve Rahman'a isnat ettiği kız evlatla müjdelendiğinde, yüzü simsiyah kesilir de öfkeden yutkunur durur. Süs içinde yetiştirilen, fakat çekişme ve savaşta yetersiz kalanı, öyle mi?
 

11.Rahman'ın kulları olan melekleri, dişiler saydılar.
Meleklerin yaratılışına tanık mıydılar?
Tanıklıkları yazılacak ve sorguya çekilecekler.
Bir de dediler ki: Rahman dileseydi, onlara tapınmazdık. Bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Sadece saçmalıyorlar. Yoksa onlara bundan önce bir kitap verdik de ona mı yapışmaktadırlar? 
 

12.Hayır, sadece şunu söylemişlerdir: Biz atalarımızı bir ümmet ve bir din üzerinde bulduk; onların eserlerini izleyerek biz de doğruya ve güzele varacağız.


13.İşte böyle! Senden önce de hangi kente bir uyarıcı göndermişsem, oranın servetle şımarmış kodamanları mutlaka şöyle demişlerdir: Biz, atalarımızı bir ümmet ve bir din üzerinde bulduk; onların eserlerine uyarak  yol bulacağız. Uyarıcı dedi: Peki, ben size, atalarınızı üzerinde bulduğunuz şeyden daha iyi yol göstereni getirmiş olsam da mı? Dediler ki: Doğrusu, biz seninle gönderilen şeyi tanımıyoruz. Bunun üzerine onlardan öc aldım.
Bir bak, nice olmuştur o yalanlayanların sonu!

 

14.Bir zaman İbrahim, babasına ve toplumuna şöyle demişti: Ben, sizin taptıklarınızdan uzağım. Yalnız beni yaratana kulluk ederim. Bana, Allah kılavuzluk edecektir.


15.Allah, sözünü, kendinden sonra yaşayacak bir mesaj yaptı ki, insanlar hakka dönebilsinler.
 

16.Ben, onları ve atalarını, kendilerine hak ve açık kanıtlı resul gelinceye kadar nimetlendirdim. Ne var ki, hak kendilerine geldiğinde şöyle dediler: Bu bir büyü, biz bunu inkâr ediyoruz! Ve dediler: Şu Kur'an, iki kent içinden büyük bir adama indirilmeli değil miydi?


17.Rabbinin rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar?
Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında ben paylaştırdım.
Ve onların kimini kimine derecelerle üstün kıldım ki, bazısı bazısını tutup çalıştırsın. Rabbinin rahmeti, onların derleyip topladıklarından daha hayırlıdır.

 

18.İnsanlar bir tek ümmet haline gelmeyecek olsalardı, o Rahman'a nankörlük edenlerin evlerine gümüşten tavanlar çatar, sırtlarına binip yükselecekleri merdivenler ve asansörler yapardım.
Evlerine kapılar, üzerlerinde yan yatacakları koltuklar yapardım.
Her yanda süsler oluştururdum.
İşte bütün bunlar, şu iğreti dünya hayatının nimetidir.
Rabbinin katındaki âhiret ise takva sahipleri içindir.

 

19.Kim Rahman'ın inancını görmezlikten gelip Allah'tan uzaklaşırsa ben ona bir şeytanı musallat ederim de şeytan ona can yoldaşı olur. Bu şeytanlar onları yoldan saptırırlar. Onlarsa kendilerinin hâlâ hidayet üzere olduklarını sanırlar.
Sonunda bana geldiğinde, şeytan yoldaşına şöyle der: Keşke aramızda iki doğu arası kadar uzaklık olsaydı. Ne kötü yoldaşmışsın sen!
Bugün hiçbir şey işinize yaramayacaktır.
Çünkü zulme sapmışsınız.
Azapta ortaklık kuracaksınız.

 

20.Sen şimdi sağırlara söz mü duyuracaksın; yoksa körlere, apaçık sapıklığa dalmışlara kılavuzluk mu edeceksin? Ya ben, seni alıp götürdükten sonra onlardan öc alırım; Yahut da onlara yönelttiğim tehdidi sana gösteririm.
Ben onlarla başa çıkacak güçteyim.

Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl! Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.


21.Gerçek şu: Bu Kur'an sana ve toplumuna elbetteki bir hatırlatıcı ve bir düşündürücü ve bir şeref vede bir öğüttür. Bundan sorumlu tutulacaksınız.
 

22.Senden önce gönderdiğim resullerime sor: Rahman'dan başka kulluk ve ibadet edilecek tanrılar yapmış mıyım?
 

23.Yemin olsun, Mûsa'yı ayetlerimle Firavun'a ve onun üst düzey adamlarına gönderdim de onlara dedi ki: Ben âlemlerin Rabbi'nin resulüyüm.
Mûsa onlara ayetlerimi getirdiğinde onlar bu ayetlere gülüyorlardı.
Onlara gösterir olduğum her ayet ve alâmet, kızkardeşi ayet-alâmetten mutlaka daha büyüktür. Belki dönerler diye onları azapla da yakaladım.
Dediler ki: Ey büyücü! Sana verdiği söz aşkına, Rabbine bizim için bir yakarıver; biz artık doğru yola gireceğiz. Fakat kendilerinden azabı kaldırdığımda hemen yan çizmeye başladılar.

 

24.Firavun, toplumu içinde haykırıp şöyle dedi: Ey toplumum! Mısır'ın mülk ve yönetimi benim değil mi? İşte şu nehirler benim altımdan akıyor, görmüyor musunuz? Yoksa ben şu zavallı, şu meramını anlatamayacak adamdan hayırlı değil miyim? Ona altın bilezikler atılmalı, yanında-hizmetinde melekler bulunmalı değil miydi?
Firavun toplumunu işte böyle küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler.
Çünkü onlar yoldan sapmış bir toplum idiler.

 

25.Onlar beni bu şekilde öfkelendirince, ben de onlardan öc alıp hepsini suya gömdüm. Onları, sonra gelecekler için eski bir örnek yaptım.
 

26.Meryem'in oğlu, bir örnek olarak ortaya konunca, senin toplumun buna karşı hemen bağırıp çağırmaya başladı. Dediler ki: Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa Meryem oğlu İsa'mı?
Bunu sana sadece çekişme olsun diye örnek verdiler.
Çekişmeyi seven bir toplumdur onlar.
 

27.Meryem'in oğlu, kendisine nimet verdiğim ve İsrailoğullarına örnek yaptığım bir kuldu.


28.Eğer dileseydim, içinizden, yeryüzünde size halef olacak melekler vücuda getirirdim.
 

29.Hiç kuşkusuz o, kıyamet saati için bir bilgidir.
O halde sakın o saat hakkında şüpheye düşmeyin; bana uyun.
Dosdoğru yol işte budur.

 

30.Sakın şeytan sizi Allah yolundan geri çevirmesin .
Unutmayın şeytan sizin için açık bir düşmandır.

 

31.İsa, açık ve seçik kanıtlarla geldiğinde şöyle demişti: Ben size hikmet getirdim ve tartışıp durduğunuz şeylerin bir kısmını size açıklayayım diye geldim. O halde, Allah'tan korkun ve Allah’a itaat edin!
 

32.Kuşkusuz, Allah hem benim Rabbimdir hem sizin Rabbiniz. O halde Allah'a kulluk ve ibadet edin! İşte bu, dosdoğru bir yoldur.
Böyle iken, aralarından çıkan hizipler ihtilafa düştüler.
Korkunç bir günün azabından vay haline o zulmedenlerin!
Hiç farkında olmadıkları bir sırada o saatin birdenbire kendilerine gelmesinden başka neyi bekliyorlar?

 

33.Dostlar o gün birbirine düşman kesilirler.
Ancak Allah inancına sarılanlar böyle değildir.

 

34.Ey kullarım! Bugün size korku yok; sizler tasalanmayacaksınız!
Onlar, ayetlerime iman edip müslüman olmuşlardı.
Cennete girin! Siz ve eşleriniz ikramlarla ağırlanacaksınız.
Çevrelerinde altın tepsiler, kadehler dolaştırılır.
Orada, nefislerin arzu duyacağı, gözlerin zevkleneceği her şey vardır.
Ve siz orada sürekli kalacaksınız.
İşte size, yapıp ettiklerinize karşılık mirasçı kılındığınız cennet!
Orada sizin için pek çok meyve var. Onlardan yiyeceksiniz.

 

35.Suçlular ise cehennem azabının içinde sürekli kalacaklardır.
Azapları hafifletilmeyecektir; onun içinde ümitsiz kalacaklardır.
Biz onlara zulmetmedik; onlar zalimlerin ta kendileriydi.
Şöyle seslenecekler: Ey Mâlik! Rabbin işimizi bitiriversin.
O şöyle diyecek: Hep böyle kalacaksınız!


36.Yemin olsun, size hakkı getirdik ama çoğunuz haktan tiksiniyorsunuz.
Yoksa bir iş ve oluşta kesin karara mı vardılar?
Kuşkusuz, ben de kesin kararlıyım.
Yoksa onların sırlarını, fısıltılarını duymadığımı mı sanıyorlar?
Hayır, öyle değil; elçilerim yanlarında yazıp duruyorlar.

 

37.De ki: Eğer Rahman'ın bir çocuğu olsaydı, ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum. Göklerin ve yerin Rabbi, arşın Rabbi onların nitelendirmelerinden arınmıştır, yücedir.


38.Bırak onları, kendilerine vaat edilen günlerine kavuşuncaya değin dalıp gitsinler; oynayıp oyalansınlar!
Göklerde ilah olan da Allah,tır,  yerde ilah olan da Allah’tır.
Allah'dır Hakîm,
Allah'tır Alîm.

 

39.Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin mülkü ve yönetimi kendine ait olan o Allah'ın şanı yücedir.


40.Kıyamet saatine ilişkin bilgi sadece Allah'ın katındadır.
Sizler de Allah'a döndürüleceksiniz.

 

41.Hakka tanık olanlar müstesna Allah'ın berisinden yakardıkları, şefaate sahip olamaz!


42.Onlar, ilimden nasiplenmekteler.
Kendilerini kim yarattı diye onlara sorsan, yemin olsun, "Allah!" diyeceklerdir. Peki, nasıl döndürülüyorlar!

 

43.Onun "Ey Rabbim" deyişine yemin olsun ki, bunlar iman etmez bir topluluktur. Artık sen onlara aldırma, "Selam!" deyiver.
Yakında bilecekler.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishdailynews.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.