Sedat Kadiroğulları
Köşe Yazarı
Sedat Kadiroğulları
 

Kızılbaşlık Ayrı Bir Dini İnançmı?

Çoğu kez Alevilik ile karıştırılan veya Alevilik inancını küçümsemek için bir araç olarak kullanılan “Kızılbaş” kavramı aslında Alevilik inancının temelini oluşturmaktadır.   Şöyle izah etmek gerekirse, Uhud Muharebesi (625) esnasında Hz. Muhammed’e Mekkeli müşriklerin saldırılarına karşı kendisini siper eden Hz. Ali, başından aldığı kılıç darbesi ile yaralanarak başı al kanlara boyanınca artık O “Kızılbaş” olarak bilinir olmuştu. Hz. Ali’nin taraftarları ise bu olaydan sonra sembolik olarak kızıl başlık ile savaşa gidince bu inancın etrafında toplanan kimseler “Kızılbaş” olarak anılır oldular.   Bir başka iddiaya göre Kızılbaş, Şah İsmail döneminde Suriye’de bulunan askerler kırmızı sarık takarak kendilerini herkesten ayırmışlardır. Bir düşünce ise Orta Asya’dan Anadolu içlerine kadar göç eden Türkmen boylarıyla alakalıdır. Düşünceye göre bu Türkmen boyları, İslamiyet ile tanışmadan çok önce Şia ile tanışarak inancı benimsemiş ve kafalarına kırmızı kalpak takmışlardır.   Kızılbaş inancı ile ilgili birçok rivayet bulunmasına rağmen Osmanlı döneminde Anadolu’da iyice nüfusu artan ve vatanlarına katkıları dokunan Kızılbaş halk, Osmanlının son dönemlerinde çıkan isyanlara dahil oldukları için antipati ile karşılanmaktadırlar.   Yazımın ilk başında “Kızılbaş” kavramının bir aşağılama olarak kullanıldığına değinmiştim. Bu aşağılamaya karşı Aleviler, Kızılbaş inancından oldukları için gurur duymaktadırlar. Çünkü Kızılbaşlık, Hz. Ali’ye bağlandığı için kutsal sayılmaktadır. Türkmen boyları arasında söylenegelen “Karabörk”, “Yeşilbaş”, “Kızılbörklü” kavramları Kızılbaş inancını ayrıştırmak için topluma aşılanmıştır. Karabörk takan kimseler boyun içinde bulunan Sunni kesimi ifade etmektedir.    Kızılbaş İnancı Hakkında Süregelen Rivayetler Acaba Kızılbaş inancı, Sunni tarikatların Alevi halk ile arasındaki büyük bir çatışmadan doğmuş olabilir mi? Şeyh Haydar 12 köşeli kızıl taç takarken kendisine bağlı kişilere de kızıl taç giydirince “Kızılbaş” kavramı ile eş tutulmuştur. 1501 yılında Şeyh Haydar’ın oğlu Şah İsmail, Türkmenlerin desteği ile Akkoyunluların elinde bulunan Tebriz’i ele geçirince Kızılbaşlık resmileşmiştir. Anadolu Kızılbaşları, Tebriz ele geçirildikten sonra kurulan Safevi Devleti yıkılıncaya dek Şia mezhebine bağlılıklarını sürdürmüşlerdir. Fakat Şah II. İsmail, döneminde Yavuz Sultan Selim tarafından uygulanan saldırı ve kıyıma rağmen Kızılbaş inancı günümüze kadar inançları ve dini gelenekleriyle taşınmayı başarmıştır.   Kızılbaş inancı yüzyıllarca Anadolu topraklarında Bektaşilik olarak bilinmiştir. Her ne kadar Bektaşilik ve Kızılbaşlık birbirine karıştırılsa da Bektaşiliğe herkes girebilirken Kızılbaş olabilmek için Kızılbaş soyundan gelmek şarttır.    Pir Sultan Abdal'in Sözleriyle Kızılbaşlar Gidi yezid bize Kızılbaş demiş Meğer Şah’ı sevmiş dese yoludur Yetmiş iki millet Sevmez Şah’ı Biz severiz Şah’ı Merdan Ali’dir. Kırkımızda bir katara dizildik Hakk Muhammed ümmetine yazıldık Hakikat şerbeti olduk ezildik Biz içeriz bize sunan Ali’dir. Gidi yezit biz haram yemedik Batındaki gördüğümüz demedik İkrar birdir dedik geri dönmedik Yedileriz birincimiz Ali’dir. Muhammed dinidir bizim dinimiz Tarikat altında geçer yolumuz Hem Cibril-i Emin’dir rehberimiz Biz müminiz mürşidimiz Ali’dir. Pir Sultanım, Nesimi’dir pirimiz Evvel kurban ettik Şaha serimiz Oniki imam meydanında darımız Biz şehidiz serdarımız Ali’dir.   Kızılbaş Düşüncesinde Dini İnanış ve Ayinler: Kızılbaş inancında üç sünnet, yedi farz vardır.   Sünnetler: Dilden tevhidi bırakmamak, Kibirlenmemek ve düşmanlık yapmaktan kaçınmaktır. Farzlar ise şöyle: Kızılbaşlığın sırrını saklamak, Diğer Kızılbaşlar ile birlikte olmak, Yalan ve Dedikodudan uzak durmak, Hizmette kusur etmemek, Mürşidine itaat etmek, Musahibini görüp gözetmek, Halifeden taç ve kisve giymektir.   Ruhi Muhammed’e Salavat kelimesindeki Allah-Muhammed-Ali üçlemesinde bulunan Hz. Ali, hem Muhammed Mustafa’nın yardımcısı hem de ALLAH olarak görülmektedir.   Buna binaen Hz. Ali’nin dostunu dost, düşmanını düşman görmektir. İnanç esaslarında ilk inanış önder olarak görünen Hz. Ali’yi binbir kisveye bürümüştür.   Allah, Muhammed, Ali üçlemesi söylenmesine rağmen Hz. Ali hepsinden üstün görülmektedir.   Kızılbaş inancına göre: Hz. Ali hem Hz. Muhammed’in vasisi hem Hz. Muhammed’in Mürşidi hem de Allah’tır. Kızılbaş inancından beş vakit namaz, evvel’e, sani’ye, natık’a, esas’a, imam’a ithaf edilmiştir. Kızılbaşlar genelde ibadetten uzak dururlar. Fakat kendilerine göre farklı ibadetleri bulunmaktadır.  Örneğin Muharrem ayında Kerbela şehitleri için 12 gün oruç tutarlar. Oruç esnasında kan dökmez, Ağaç kesmez, Et yemez ve Su içmezler. Ayrıca Şubat ayında üç gün süren Hıxır Orucu tutarlar. Yörelere göre farklılık göstermesine rağmen kışın görgü ve sorgu ayinleri yapmaktadırkar. Görgü ayinin de, kemikleri kırılmadan kurbanlar pişirilir, nefesler okunur ve zikirler söylenir. Bu ayinler esnasında musahip olmak isteyenler için ayin düzenlenirken, pişirilen kurbanlar beraberce yenir.   Kadın ve erkeklerin bir arada bulunması nedeniyle Sunni kesim bu ayinleri “mum söndü” olarak Kızılbaşları kötüleyerek adlandırırlar.   Beraberce yenilen kurbanın kemikleri toplanarak belli bir yere gömülür ve ayine önderlik eden dedenin mendil açıp nezir toplamasıyla ayin sona erer.   Ayinlerden ikincisi olan Sorgu ayininde ise, Kızılbaş halkın şikayetleri dinlenir, suçlular cezalandırılır, küs olan insanlar barıştırılır, zikirli nefesli sazlı sözlü bir şekilde ritüel tamamlanmış olur.   Ayine katılan dindaşlara verilen en büyük ceza ise toplumdan dışlanması ve ayinlere alınmamasıdır. Ayinlerden düşkün sayılan kimse daha sonra başka bir ayinde Dede tarafından ayine kabul edilebilir. Perşembe günü sorgu ayininden düşkün sayılan kimse, Cuma günü düzenlenen Görgü Ayinine katılabilir. Kızılbaşlar, Hac ibadetini yapmazlar. Fakat onun yerine Hz. Ali’nin kabrinin bulunduğu Necef’i, Hz. Hüseyin’in katledildiği Kerbela’yı, Musa Kazım ve Muhammed Taki’nin kabirlerinin bulunduğu Bağdat’ı, Ali Naki ve Hasan Askeri’nin kabirlerinin bulunduğu Samarra’yı, Ali Rıza’nın yattığı Meşhed’i ve Hacı Bektaş, Abdal Musa gibi evliyaların türbelerini ziyaret ederler. Ayrıca bulundukları yörede yatır veya dini inanışlarına göre kıymetli gördükleri ölmüşlerin kabirlerini ziyaret ederek kurban keserler.     Her Şeyin Doğrusunu Yaratan Yüce Allah Bilir!
Ekleme Tarihi: 29 Aralık 2019 - Pazar
Sedat Kadiroğulları

Kızılbaşlık Ayrı Bir Dini İnançmı?

Çoğu kez Alevilik ile karıştırılan veya Alevilik inancını küçümsemek için bir araç olarak kullanılan “Kızılbaş” kavramı aslında Alevilik inancının temelini oluşturmaktadır.

 

Şöyle izah etmek gerekirse, Uhud Muharebesi (625) esnasında Hz. Muhammed’e Mekkeli müşriklerin saldırılarına karşı kendisini siper eden Hz. Ali, başından aldığı kılıç darbesi ile yaralanarak başı al kanlara boyanınca artık O “Kızılbaş” olarak bilinir olmuştu. Hz. Ali’nin taraftarları ise bu olaydan sonra sembolik olarak kızıl başlık ile savaşa gidince bu inancın etrafında toplanan kimseler “Kızılbaş” olarak anılır oldular.

 

Bir başka iddiaya göre Kızılbaş, Şah İsmail döneminde Suriye’de bulunan askerler kırmızı sarık takarak kendilerini herkesten ayırmışlardır. Bir düşünce ise Orta Asya’dan Anadolu içlerine kadar göç eden Türkmen boylarıyla alakalıdır. Düşünceye göre bu Türkmen boyları, İslamiyet ile tanışmadan çok önce Şia ile tanışarak inancı benimsemiş ve kafalarına kırmızı kalpak takmışlardır.

 

Kızılbaş inancı ile ilgili birçok rivayet bulunmasına rağmen Osmanlı döneminde Anadolu’da iyice nüfusu artan ve vatanlarına katkıları dokunan Kızılbaş halk, Osmanlının son dönemlerinde çıkan isyanlara dahil oldukları için antipati ile karşılanmaktadırlar.

 

Yazımın ilk başında “Kızılbaş” kavramının bir aşağılama olarak kullanıldığına değinmiştim.

Bu aşağılamaya karşı Aleviler, Kızılbaş inancından oldukları için gurur duymaktadırlar. Çünkü Kızılbaşlık, Hz. Ali’ye bağlandığı için kutsal sayılmaktadır. Türkmen boyları arasında söylenegelen “Karabörk”, “Yeşilbaş”, “Kızılbörklü” kavramları Kızılbaş inancını ayrıştırmak için topluma aşılanmıştır. Karabörk takan kimseler boyun içinde bulunan Sunni kesimi ifade etmektedir. 

 

Kızılbaş İnancı Hakkında Süregelen Rivayetler
Acaba Kızılbaş inancı, Sunni tarikatların Alevi halk ile arasındaki büyük bir çatışmadan doğmuş olabilir mi?

Şeyh Haydar 12 köşeli kızıl taç takarken kendisine bağlı kişilere de kızıl taç giydirince “Kızılbaş” kavramı ile eş tutulmuştur. 1501 yılında Şeyh Haydar’ın oğlu Şah İsmail, Türkmenlerin desteği ile Akkoyunluların elinde bulunan Tebriz’i ele geçirince Kızılbaşlık resmileşmiştir. Anadolu Kızılbaşları, Tebriz ele geçirildikten sonra kurulan Safevi Devleti yıkılıncaya dek Şia mezhebine bağlılıklarını sürdürmüşlerdir. Fakat Şah II. İsmail, döneminde Yavuz Sultan Selim tarafından uygulanan saldırı ve kıyıma rağmen Kızılbaş inancı günümüze kadar inançları ve dini gelenekleriyle taşınmayı başarmıştır.

 

Kızılbaş inancı yüzyıllarca Anadolu topraklarında Bektaşilik olarak bilinmiştir. Her ne kadar Bektaşilik ve Kızılbaşlık birbirine karıştırılsa da Bektaşiliğe herkes girebilirken Kızılbaş olabilmek için Kızılbaş soyundan gelmek şarttır. 

 

Pir Sultan Abdal'in Sözleriyle Kızılbaşlar


Gidi yezid bize Kızılbaş demiş
Meğer Şah’ı sevmiş dese yoludur
Yetmiş iki millet Sevmez Şah’ı
Biz severiz Şah’ı Merdan Ali’dir.

Kırkımızda bir katara dizildik
Hakk Muhammed ümmetine yazıldık
Hakikat şerbeti olduk ezildik
Biz içeriz bize sunan Ali’dir.

Gidi yezit biz haram yemedik
Batındaki gördüğümüz demedik
İkrar birdir dedik geri dönmedik
Yedileriz birincimiz Ali’dir.

Muhammed dinidir bizim dinimiz
Tarikat altında geçer yolumuz
Hem Cibril-i Emin’dir rehberimiz
Biz müminiz mürşidimiz Ali’dir.

Pir Sultanım, Nesimi’dir pirimiz
Evvel kurban ettik Şaha serimiz
Oniki imam meydanında darımız
Biz şehidiz serdarımız Ali’dir.

 

Kızılbaş Düşüncesinde Dini İnanış ve Ayinler:

Kızılbaş inancında üç sünnet, yedi farz vardır.

 

Sünnetler:
Dilden tevhidi bırakmamak, Kibirlenmemek ve düşmanlık yapmaktan kaçınmaktır.

Farzlar ise şöyle:
Kızılbaşlığın sırrını saklamak,
Diğer Kızılbaşlar ile birlikte olmak,
Yalan ve Dedikodudan uzak durmak,
Hizmette kusur etmemek,
Mürşidine itaat etmek,
Musahibini görüp gözetmek,
Halifeden taç ve kisve giymektir.

 

Ruhi Muhammed’e Salavat kelimesindeki Allah-Muhammed-Ali üçlemesinde bulunan Hz. Ali, hem Muhammed Mustafa’nın yardımcısı hem de ALLAH olarak görülmektedir.

 

Buna binaen Hz. Ali’nin dostunu dost, düşmanını düşman görmektir.

İnanç esaslarında ilk inanış önder olarak görünen Hz. Ali’yi binbir kisveye bürümüştür.

 

Allah, Muhammed, Ali üçlemesi söylenmesine rağmen Hz. Ali hepsinden üstün görülmektedir.

 

Kızılbaş inancına göre: Hz. Ali hem Hz. Muhammed’in vasisi hem Hz. Muhammed’in Mürşidi hem de Allah’tır.

Kızılbaş inancından beş vakit namaz, evvel’e, sani’ye, natık’a, esas’a, imam’a ithaf edilmiştir.

Kızılbaşlar genelde ibadetten uzak dururlar. Fakat kendilerine göre farklı ibadetleri bulunmaktadır. 

Örneğin Muharrem ayında Kerbela şehitleri için 12 gün oruç tutarlar.

Oruç esnasında kan dökmez, Ağaç kesmez, Et yemez ve Su içmezler.



Ayrıca Şubat ayında üç gün süren Hıxır Orucu tutarlar. Yörelere göre farklılık göstermesine rağmen kışın görgü ve sorgu ayinleri yapmaktadırkar. Görgü ayinin de, kemikleri kırılmadan kurbanlar pişirilir, nefesler okunur ve zikirler söylenir. Bu ayinler esnasında musahip olmak isteyenler için ayin düzenlenirken, pişirilen kurbanlar beraberce yenir.

 

Kadın ve erkeklerin bir arada bulunması nedeniyle Sunni kesim bu ayinleri “mum söndü” olarak Kızılbaşları kötüleyerek adlandırırlar.

 

Beraberce yenilen kurbanın kemikleri toplanarak belli bir yere gömülür ve ayine önderlik eden dedenin mendil açıp nezir toplamasıyla ayin sona erer.

 

Ayinlerden ikincisi olan Sorgu ayininde ise, Kızılbaş halkın şikayetleri dinlenir, suçlular cezalandırılır, küs olan insanlar barıştırılır, zikirli nefesli sazlı sözlü bir şekilde ritüel tamamlanmış olur.
 

Ayine katılan dindaşlara verilen en büyük ceza ise toplumdan dışlanması ve ayinlere alınmamasıdır. Ayinlerden düşkün sayılan kimse daha sonra başka bir ayinde Dede tarafından ayine kabul edilebilir. Perşembe günü sorgu ayininden düşkün sayılan kimse, Cuma günü düzenlenen Görgü Ayinine katılabilir.


Kızılbaşlar, Hac ibadetini yapmazlar. Fakat onun yerine Hz. Ali’nin kabrinin bulunduğu Necef’i, Hz. Hüseyin’in katledildiği Kerbela’yı, Musa Kazım ve Muhammed Taki’nin kabirlerinin bulunduğu Bağdat’ı, Ali Naki ve Hasan Askeri’nin kabirlerinin bulunduğu Samarra’yı, Ali Rıza’nın yattığı Meşhed’i ve Hacı Bektaş, Abdal Musa gibi evliyaların türbelerini ziyaret ederler. Ayrıca bulundukları yörede yatır veya dini inanışlarına göre kıymetli gördükleri ölmüşlerin kabirlerini ziyaret ederek kurban keserler.

 

 

Her Şeyin Doğrusunu Yaratan Yüce Allah Bilir!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishdailynews.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.