Sedat Kadiroğulları
Köşe Yazarı
Sedat Kadiroğulları
 

İslam Arap Kültürü Değildir

Emeviler ve Abbasiler döneminde Sarık, Cübbe, Sakal, Yerde ve Elle Yemek, Kadınların haklarını kısıtlayıcı kimi uygulamalar gibi Kuran’da yer almayan birçok husus “Peygamber sünneti” diye, İslami ibadet diye halka benimsetilmiştir.   Bu yutturmacaların en önemli sebeplerinden biri Arapların adetlerinin, kadına bakış açılarınının dinselleştirilerek Arap olmayan Müslümanları da Araplaştırmaktı.   Bugün Türkiye’deki birçok cemaatin hatta “milliyetçi” olarak kendilerini niteleyen çevrelerin bu örf ve adetleri, Araplardan bile daha şiddetle savunması, Arap milliyetciğin bu taktiklerinde ne kadar başarılı olduğunu göstermektedir.   Abbasi döneminde kaleme alınan Buhari, Müslim gibi Ehli Sünnet Mezhepsel Hadis kul dinciliğin benimsediği mezhepsel hadis din kitapları, yine aynı dönemde kurulan ve yayılan Hanefilik, Şafilik, Malikilik, Hanbelilik gibi Mezhepsel Hadis Dinleri Arap kavmiyetçiliğini kitlelere “sünnet” ve “sevap” nitelendirmeleriyle yutturmuşlardır. Ne yazık ki kitleler, Kuran’da geçmeyen milyonlarca izahın, nasıl “din” diye yutturulduğunun ve bu yutturmaların önemli bir kökeninin Arap örf ve adetlerinin dinselleşmesi olduğunun farkında değiller.   ARAPÇANIN KUTSALLAŞTIRILMASI Halkların yıllarca din konusunda cahil kalmasının en önemli sebeplerinden biri, Kuran’ın Türkçeye ve diğer dillere tercüme edilmemesi, edilsede mesheplerin emir ve görüşlerine göre edildiğinden din, yüzyıllarca Arapların ve Arapça bilen küçük bir azınlığın tekelinde kalmıştır.   Halka, Kuran yerine ilmihal kitaplarındaki din öğretilmiş, halk da ilmihal kitaplarında okuduğu bilgilerin bir çoğunun Kuran’da olup olmadığını tespit edemediğinden, gerekli çıkarım ve eleştirileri yapamamıştır. Ayrıca mezheplerden ayrılanlara da despotça ceza uygulamaları konulmuş, böylece tahrif edilmiş ve Araplaştırılmış “İslam” korumaya alınmıştır.   Hıristiyanlığın Ortaçağ’da İncil’in Aramice den başka dile çevrilemeyeceğini savunan, dinini mezhepçi papazların ellerine teslim eden zihniyetiyle, Kuran’ı başka dillere çevirttirmeyen, böylece “dini” mezhepçi ufak bir azınlığın tekelinde tutan zihniyet benzerdir. Kişilerin anladıkları dilde Allah’a yönelip daha fazla yakınlaşmasını engelleyen, Arap milliyetciliğinin ve kültürürünün etkisi altındaki mezhepçi din anlayıştır.   Bunlar “Arapçanın cennet dili ve kutsal olduğu” şeklinde uydurma hadislerle, diğer milletleri sömürüde en önemli unsur olan dil hâkimiyetini kurmaya çalışmış ve büyük oranda başarılı olmuşlardır. Kuran’da her Peygamber’in kendi milletinin dilinde onlara din getirdiği ve hitap ettiği söylenir. Yani Kuran’da adı geçen ve geçmeyen (Kuran’da birçok Peygamber’den bahsedilmediği ifade edilir) birçok Peygamber vardır. Bunların her biri kendi kavminin diliyle din getirmiştir. Bu dillerden hiçbirinin diğerine göre kutsallığı yoktur. Kuran böyle bir üstünlüğe onay vermez. Arapçanın cennetin yazı ve konuşma dili olduğu Kuran’ın değil, uydurma hadislerin bir izahıdır.   İnananlar Kardeştir Benim göstermek istediğim; hadislerin ve mezheplerin, kısacası Kuran dışı dini kaynakların İslami hükümlere temel teşkil etme hususunda güvenilir olmadıklarıdır.   Kuran, Allah kelamıdır ve biz onun her kelimesini, her hükmünü savunur ve uygulamaya çalışırız. Eğer hadisler İslam dinin kaynağı olsalardı, onların da her kelimesine, her hükmüne sahip çıkmak gerekirdi. Kişilerin keyfince beğenip aldığı, keyfince beğenmeyip attığı bir kaynak nasıl dinin kaynağı olabilir? Arapçı anlayışın dine soktuğu uydurmalardan kurtulmanın yolu da kitabın başından beri anlatmaya çalıştığım şekilde, sadece Kuran’dan dini öğrenip, Kuran’ı din konusunda yeterli ve eksiksiz bilmektir.    Her şeytin doğrusunu Yaratan Yüce Allah Bilir !      
Ekleme Tarihi: 12 Ağustos 2019 - Pazartesi
Sedat Kadiroğulları

İslam Arap Kültürü Değildir

Emeviler ve Abbasiler döneminde Sarık, Cübbe, Sakal, Yerde ve Elle Yemek, Kadınların haklarını kısıtlayıcı kimi uygulamalar gibi Kuran’da yer almayan birçok husus “Peygamber sünneti” diye, İslami ibadet diye halka benimsetilmiştir.

 

Bu yutturmacaların en önemli sebeplerinden biri Arapların adetlerinin, kadına bakış açılarınının dinselleştirilerek Arap olmayan Müslümanları da Araplaştırmaktı.

 

Bugün Türkiye’deki birçok cemaatin hatta “milliyetçi” olarak kendilerini niteleyen çevrelerin bu örf ve adetleri, Araplardan bile daha şiddetle savunması, Arap milliyetciğin bu taktiklerinde ne kadar başarılı olduğunu göstermektedir.

 

Abbasi döneminde kaleme alınan Buhari, Müslim gibi Ehli Sünnet Mezhepsel Hadis kul dinciliğin benimsediği mezhepsel hadis din kitapları, yine aynı dönemde kurulan ve yayılan Hanefilik, Şafilik, Malikilik, Hanbelilik gibi Mezhepsel Hadis Dinleri Arap kavmiyetçiliğini kitlelere “sünnet” ve “sevap” nitelendirmeleriyle yutturmuşlardır. Ne yazık ki kitleler, Kuran’da geçmeyen milyonlarca izahın, nasıl “din” diye yutturulduğunun ve bu yutturmaların önemli bir kökeninin Arap örf ve adetlerinin dinselleşmesi olduğunun farkında değiller.

 

ARAPÇANIN KUTSALLAŞTIRILMASI

Halkların yıllarca din konusunda cahil kalmasının en önemli sebeplerinden biri, Kuran’ın Türkçeye ve diğer dillere tercüme edilmemesi, edilsede mesheplerin emir ve görüşlerine göre edildiğinden din, yüzyıllarca Arapların ve Arapça bilen küçük bir azınlığın tekelinde kalmıştır.

 

Halka, Kuran yerine ilmihal kitaplarındaki din öğretilmiş, halk da ilmihal kitaplarında okuduğu bilgilerin bir çoğunun Kuran’da olup olmadığını tespit edemediğinden, gerekli çıkarım ve eleştirileri yapamamıştır. Ayrıca mezheplerden ayrılanlara da despotça ceza uygulamaları konulmuş, böylece tahrif edilmiş ve Araplaştırılmış “İslam” korumaya alınmıştır.

 

Hıristiyanlığın Ortaçağ’da İncil’in Aramice den başka dile çevrilemeyeceğini savunan, dinini mezhepçi papazların ellerine teslim eden zihniyetiyle, Kuran’ı başka dillere çevirttirmeyen, böylece “dini” mezhepçi ufak bir azınlığın tekelinde tutan zihniyet benzerdir.

Kişilerin anladıkları dilde Allah’a yönelip daha fazla yakınlaşmasını engelleyen, Arap milliyetciliğinin ve kültürürünün etkisi altındaki mezhepçi din anlayıştır.

 

Bunlar “Arapçanın cennet dili ve kutsal olduğu” şeklinde uydurma hadislerle, diğer milletleri sömürüde en önemli unsur olan dil hâkimiyetini kurmaya çalışmış ve büyük oranda başarılı olmuşlardır. Kuran’da her Peygamber’in kendi milletinin dilinde onlara din getirdiği ve hitap ettiği söylenir. Yani Kuran’da adı geçen ve geçmeyen (Kuran’da birçok Peygamber’den bahsedilmediği ifade edilir) birçok Peygamber vardır. Bunların her biri kendi kavminin diliyle din getirmiştir. Bu dillerden hiçbirinin diğerine göre kutsallığı yoktur. Kuran böyle bir üstünlüğe onay vermez. Arapçanın cennetin yazı ve konuşma dili olduğu Kuran’ın değil, uydurma hadislerin bir izahıdır.

 

İnananlar Kardeştir

Benim göstermek istediğim; hadislerin ve mezheplerin, kısacası Kuran dışı dini kaynakların İslami hükümlere temel teşkil etme hususunda güvenilir olmadıklarıdır.

 

Kuran, Allah kelamıdır ve biz onun her kelimesini, her hükmünü savunur ve uygulamaya çalışırız.

Eğer hadisler İslam dinin kaynağı olsalardı, onların da her kelimesine, her hükmüne sahip çıkmak gerekirdi. Kişilerin keyfince beğenip aldığı, keyfince beğenmeyip attığı bir kaynak nasıl dinin kaynağı olabilir? Arapçı anlayışın dine soktuğu uydurmalardan kurtulmanın yolu da kitabın başından beri anlatmaya çalıştığım şekilde, sadece Kuran’dan dini öğrenip, Kuran’ı din konusunda yeterli ve eksiksiz bilmektir. 

 

Her şeytin doğrusunu Yaratan Yüce Allah Bilir !

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishdailynews.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.