Salih Tuna
Köşe Yazarı
Salih Tuna
 

Bir dakika...

Soğuk Savaş 89'da nihayete ermiş, NATO'nun karşısında konuşlanan Varşova Paktı dağılmış, 91'de de Sovyetler Birliği yıkılmıştı. Tuhaf olduğu kadar da acıklı bir süreç başlamıştı. Acıklı dediğim, SSCB'nin bakiyesi Rusya gündüz gözüyle NATO'ya katılmak isteğini dile getirmişti. Halbuki bizzat Rusya'nın öncüsü olduğu Varşova Paktı'nın kuruluş gerekçesi NATO karşıtlığından ibaretti. Bir acıklı durum da Türkiye'de, "sömürge aydınları" arasında yaşanmıştı. Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte "Son kullanma tarihimiz sona erdi" düşüncesiyle kara kara düşünmeye başlamışlardı. Ne ki acentesi oldukları Batı, imdatlarına yetişmekte gecikmemişti: Bundan kelli İran'a karşı görev yapacaklardı. Sizin anlayacağınız, artık "İran düşmanlığından" ekmek yiyeceklerdi. *** Sömürge aydınlarının öncülük ettiği operasyon adamakıllı başlamıştı. Her sakallıyı Humeyni zanneden yurdumun sekülerlerinden Humeyni'den Korkan Kadınlar Derneği'ne kadar endişeli laiklerin alayı "Mollalar İran'a" sloganları atıyorlardı. "Mollalar" dedikleri günümüzde "Siyasal İslamcı" tesmiye ettikleri kesimlerdi. Merhum Erbakan'ın lideri olduğu Refah Partisi'nden İsmailağa Cemaati başta olmak üzere tüm tarikatlara gösterdikleri (kin ve nefretle malul) tepki, zamanla az veya çok tüm "dindarlara" yöneldi. Hâliyle toplumsal fay hatları oldukça gerildi. Gerilen toplumsal fay hatlarını kırmak için de MOSSAD ajanları harekete geçmişlerdi. Mesela, Uğur Mumcu'yu 1993'te Ankara'da katledip ellerini kollarını sallayarak İsrail'e uçmuşlardı. Yurdumun endişeli modernleri de Uğur Mumcu'nun arabasına yerleştirilen bombanın patlamasıyla eşzamanlı (adeta elleriyle koymuşçasına) katili bulmuşlardı: Katil İran'dı. (Aynı film AK Parti döneminde de vizyondan inmedi. Dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan İran'ın adamı olmakla itham ediliyor; İsrail medyasında Uğur Mumcu cinayetini anıştıracak şekilde "Türkiye İstihbarat Şefi bir sabah arabasında özel bir sürprizi hak ediyor" ifadeleri yer alıyordu. Dönemin Başbakanı Erdoğan da ne zaman İran'a resmi ziyarette bulunsa, halihazırdaki FETÖ firarilerinin alayı "Erdoğan anayurduna gitti" yollu çemkiriyorlardı.) Mecidiyeköy'de "Türkiye laiktir laik kalacak... Mollalar İran'a..." sloganları eşliğinde o kadar tozutmuşlardı ki eşzamanlı okunan ezana aralarından "yuh" çekenler bile çıkmıştı. *** Fay hatlarının kırılmasının ardından 28 Şubat süreci devreye sokulmuştu. Dinini yaşamaya çalışan her Müslüman'a "gerici/yobaz" yaftası vuruluyor, başörtülü öğrenciler üniversitelerden yaka paça atılıyor, imam hatipler ve Kuran kursları kadük bırakılıyor, yaz aylarında camilerde çocukların Kuran öğrenmesi bile yasaklanıyor, "Türkçe ezan" muhabbetiyle de ezanın tekrar yasaklanması gündeme getiriliyordu. Entegrist laikler de gemi azıya alıyor; "Laik olmayan insan bile değildir" diyorlardı. (Laiklik 1937'de kabul edilmiş, Mustafa Kemal de 1 yıl sonra ölmüştü. Bu azgın laiklerin insan tanımına göre, son 1 yılı hariç Atatürk de güme gitmişti.) Hiç unutmam, İstiklal Marşı'mızdaki "Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli / Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli" mısraından rahatsız olan bir generalin demeci Cumhuriyet'te yayımlanmıştı. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu işbu 28 Şubat sürecinin en netameli günlerinde "mezhep asabiyetini" deşifre edercesine şöyle demişti: "Türkiye İran olmayacak ama Suriye de olmayacak!.." (O vakitler Suriye'de katil Beşar Esad'ın babası Hama katliamının sorumlusu Hafız Esad vardı.) Duygusal durumların iğvasına kapılmayalım, her daim agâh olalım. Yoksa, Türk dizi tarihinin en kült işi Kurtlar Vadisi Pusu'da olduğu gibi "derin devlet" adına savaşan dünün İskender Büyük'ü, gözünüzün önünde (demokrasi uğruna) "derin devlete" savaş açan Polat Alemdar'a dönüşür de göremezsiniz. Yeni yılın bölgedeki Müslümanlara, entegrist nefretlerden ve bilumum bencilliklerden sıyrılarak tüm enerjileriyle Gazze'deki soykırımı durdurmaya çalışacakları azmi ve feraseti getirmesini dilerim.
Ekleme Tarihi: 01 Ocak 2025 - Çarşamba
Salih Tuna

Bir dakika...

Soğuk Savaş 89'da nihayete ermiş, NATO'nun karşısında konuşlanan Varşova Paktı dağılmış, 91'de de Sovyetler Birliği yıkılmıştı.
Tuhaf olduğu kadar da acıklı bir süreç başlamıştı.
Acıklı dediğim, SSCB'nin bakiyesi Rusya gündüz gözüyle NATO'ya katılmak isteğini dile getirmişti. Halbuki bizzat Rusya'nın öncüsü olduğu Varşova Paktı'nın kuruluş gerekçesi NATO karşıtlığından ibaretti.
Bir acıklı durum da Türkiye'de, "sömürge aydınları" arasında yaşanmıştı. Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte "Son kullanma tarihimiz sona erdi" düşüncesiyle kara kara düşünmeye başlamışlardı. Ne ki acentesi oldukları Batı, imdatlarına yetişmekte gecikmemişti: Bundan kelli İran'a karşı görev yapacaklardı. Sizin anlayacağınız, artık "İran düşmanlığından" ekmek yiyeceklerdi.

***

Sömürge aydınlarının öncülük ettiği operasyon adamakıllı başlamıştı.
Her sakallıyı Humeyni zanneden yurdumun sekülerlerinden Humeyni'den Korkan Kadınlar Derneği'ne kadar endişeli laiklerin alayı "Mollalar İran'a" sloganları atıyorlardı.
"Mollalar" dedikleri günümüzde "Siyasal İslamcı" tesmiye ettikleri kesimlerdi.
Merhum Erbakan'ın lideri olduğu Refah Partisi'nden İsmailağa Cemaati başta olmak üzere tüm tarikatlara gösterdikleri (kin ve nefretle malul) tepki, zamanla az veya çok tüm "dindarlara" yöneldi. Hâliyle toplumsal fay hatları oldukça gerildi.
Gerilen toplumsal fay hatlarını kırmak için de MOSSAD ajanları harekete geçmişlerdi. Mesela, Uğur Mumcu'yu 1993'te Ankara'da katledip ellerini kollarını sallayarak İsrail'e uçmuşlardı. Yurdumun endişeli modernleri de Uğur Mumcu'nun arabasına yerleştirilen bombanın patlamasıyla eşzamanlı (adeta elleriyle koymuşçasına) katili bulmuşlardı: Katil İran'dı. (Aynı film AK Parti döneminde de vizyondan inmedi. Dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan İran'ın adamı olmakla itham ediliyor; İsrail medyasında Uğur Mumcu cinayetini anıştıracak şekilde "Türkiye İstihbarat Şefi bir sabah arabasında özel bir sürprizi hak ediyor" ifadeleri yer alıyordu. Dönemin Başbakanı Erdoğan da ne zaman İran'a resmi ziyarette bulunsa, halihazırdaki FETÖ firarilerinin alayı "Erdoğan anayurduna gitti" yollu çemkiriyorlardı.)
Mecidiyeköy'de "Türkiye laiktir laik kalacak... Mollalar İran'a..." sloganları eşliğinde o kadar tozutmuşlardı ki eşzamanlı okunan ezana aralarından "yuh" çekenler bile çıkmıştı.
***

Fay hatlarının kırılmasının ardından 28 Şubat süreci devreye sokulmuştu.
Dinini yaşamaya çalışan her Müslüman'a "gerici/yobaz" yaftası vuruluyor, başörtülü öğrenciler üniversitelerden yaka paça atılıyor, imam hatipler ve Kuran kursları kadük bırakılıyor, yaz aylarında camilerde çocukların Kuran öğrenmesi bile yasaklanıyor, "Türkçe ezan" muhabbetiyle de ezanın tekrar yasaklanması gündeme getiriliyordu.
Entegrist laikler de gemi azıya alıyor; "Laik olmayan insan bile değildir" diyorlardı. (Laiklik 1937'de kabul edilmiş, Mustafa Kemal de 1 yıl sonra ölmüştü. Bu azgın laiklerin insan tanımına göre, son 1 yılı hariç Atatürk de güme gitmişti.)
Hiç unutmam, İstiklal Marşı'mızdaki "Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli / Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli" mısraından rahatsız olan bir generalin demeci Cumhuriyet'te yayımlanmıştı.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu işbu 28 Şubat sürecinin en netameli günlerinde "mezhep asabiyetini" deşifre edercesine şöyle demişti: "Türkiye İran olmayacak ama Suriye de olmayacak!.." (O vakitler Suriye'de katil Beşar Esad'ın babası Hama katliamının sorumlusu Hafız Esad vardı.)
Duygusal durumların iğvasına kapılmayalım, her daim agâh olalım. Yoksa, Türk dizi tarihinin en kült işi Kurtlar Vadisi Pusu'da olduğu gibi "derin devlet" adına savaşan dünün İskender Büyük'ü, gözünüzün önünde (demokrasi uğruna) "derin devlete" savaş açan Polat Alemdar'a dönüşür de göremezsiniz.
Yeni yılın bölgedeki Müslümanlara, entegrist nefretlerden ve bilumum bencilliklerden sıyrılarak tüm enerjileriyle Gazze'deki soykırımı durdurmaya çalışacakları azmi ve feraseti getirmesini dilerim.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishdailynews.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.