ABD'nin Türkiye karşıtı politikası bölgede hem Esad rejiminin hem Rusya ve İran'ın elini güçlendiriyordu. Suriye'nin kuzeyinde terör örgütü PKK/YPG'nin Suriye iç savaşının başladığı 13 yılda en büyük destekçisi Amerika'daki Türkiye karşıtı yönetim oldu. İsrail'in Ortadoğu'daki ihtiyaçları, çıkarları ve beklentileri doğrultusunda şekillenen ABD politikası, bu coğrafyanın halkları için tam bir felaketti. Suriye'de kanlı Esad rejiminin ömrünün uzamasına yol açtı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın açıklamalarından da öğreniyoruz ki, Türkiye Beşar Esad yönetiminin gitmesi yönünde kurduğu baskıya bugüne kadar hep ABD yönetimi karşı çıktı.
Suriye devrimi, 13 yılda yüz binlerce insanın canına mal olan, milyonlarca Suriyelinin ülkesini ve sahip olduğu hayatı terk etmek zorunda bırakan ABD-İsrail, Rusya-İran'ın karşılıklı oluşturduğu bu dengeyi yerle bir edip değiştirdi. Rusya ve İran'ın Suriye'de, büyük oranda da Ortadoğu'da denklem dışına çıkması Türkiye'yi güçlendirdiği gibi ABD ve Batı'nın bölge politikasını gözden geçirmesini sağladı. 20 Ocak'ta görevi devralacak olan yeni yönetimin verdiği sinyaller de 13 yıldır devam eden Türkiye karşıtı Amerikan politikasının değişeceğine işaret ediyor.
Trump'ın düzenlediği basın toplantısında Türkiye'nin Suriye'de "anahtar ülke" olduğunu vurgulaması ve göreve geldiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte çalışacağına dair mesajlar vermesi Türkiye karşıtı bölgesel aktörler ve yerel muhalefet üzerinde şok etkisi yarattı. Trump'ın bomba etkisi yaratan sözlerinin en çok da Suriye'nin kuzeyinde ABD-İsrail ve Esad rejiminin desteğiyle devlet kurma yoluna giren terör örgütü PKK/YPG'yi etkilediği söylenebilir.
Yeni Suriye yönetimi, bütün dünya tarafından süratle tanınmaya başlandı. İngiltere başta olmak üzere ABD, yeni yönetimle temas kurdu ve görüşmelere başladı. Avrupa'nın rotası da yeni Suriye yönetimine döndü. Türkiye'nin öncülüğünde Körfez ülkeleri zaten yeni Suriye yönetiminin destekçisi. Hatta Rusya ve İran bile yeni Suriye yönetimine karşı eski pozisyonlarını hızla terk ederek diyalog yolunu seçtiler. Suriye devriminin uluslararası güçler tarafından kabul görmesi, tanınması yeni yönetimi meşrulaştırdığı gibi kendi toprakları üzerinde tek egemen devlet olma hakkını da pekiştirdi.
Bu tablo, ülke içindeki DEAŞ ve PKK/YPG gibi terör örgütlerinin artık Suriye'de varlık gerekçelerinin kalmadığını gösteriyor. Yeni Suriye inşa edilirken ülkede devlet dışındaki aktörlerin silahlı varlıklarına muhakkak son verilecektir. Bir ülkede tek bir ordu olur, farklı silahlı güç ve idari birimler olmaz.
Şüphesiz, ABD'deki Siyonist lobi, kendilerine büyük bir maliyete mal olan terör örgütünün Suriye'nin kuzeyindeki varlığının korunması için ellerinden gelen her şeyi yapacaktır. Trump'ı etkilemek için çeşitli senaryolar üretilecek ve kimi dayatmalarda bulunacaklardır. Hatta ABD'nin Suriye'deki varlığını ve terör örgütünü himayesini sürdürebilmek için kimi provokasyonların yaşanması da muhtemel. ABD'nin bölgeden çıkmaması için her türlü karanlık senaryoyu uygulamaya koyulacaklarından emin olabiliriz. Fakat yeni Amerikan yönetiminin rotası -en azından- Suriye'ye pek de karışmama, bulaşmama yönünde. Askerlerini çekip çekmemeleri de kısa sürede hiçbir önem taşımıyor. Yeni Suriye devleti kurulduğunda zaten işgalci devletlerin ülkeden çıkması için çağrı yapılacaktır. Sırtını emperyalizme dayayan terör örgütlerinin de bu işgalci devletlerle birlikte Suriye'yi terk etmeleri gerekecek. Şimdiden ellerini çabuk tutmaları şart, zira zaman daralıyor.