Belediyelerin birikmiş SGK borçları tahsil edilecek
Belediyelerin birikmiş SGK borçları tahsil edilecek
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, belediyelerin biriken SGK borçlarının Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yerinde tahsil edilmeye başlanacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, belediyelerin biriken SGK borçlarının Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yerinde tahsil edilmeye başlanacağını söyledi.
AK Parti Grup Toplantısı, TBMM'de gerçekleştirildi.
Toplantıya katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, burada katılımcılara hitap etti.
"Belediyeleriniz SGK'ya borçlarını ödesin"
Emekliler üzerinden iktidarı eleştiren CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e çağrı yapan Erdoğan, "Emeklilere faydanız olsun istiyorsanız talimat verin, belediyeleriniz SGK'ya olan birikmiş borçlarını ödesinler." dedi.
Belediyelerin borçları yerinde tahsil edilecek
Belediyelerin SGK borçlarının tahsiline başlanacağını duyuran Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Şu anda belediyelerin borçlarıyla ilgili Hazine ve Maliye Bakanlığımız kaynağında bu borçların tahsiline başlayacaktır.
Öyle 25 kuruşa simit yok. Milletin varlığını değişik yerlerde harcamaya müsaade yok.
Dolayısıyla bakanlık bunların tahsilini kaynağında yapacaktır, bunu böyle bilesiniz."
"Batı Trakya'daki soydaşlarımızın sorunları gündemimizin ilk sırasında yer alıyor"
İç siyasetten küresel gelişmelere birçok konu başlığı hakkında açıklamalarda bulunan Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Sözlerimin hemen başında bugün vefatının 29'uncu yıl dönümü olan Batı Trakya Türkleri'nin efsanevi lideri merhum Doktor Sadık Ahmet'i bir kez daha rahmetle yad ediyorum.
Doktor Sadık Ahmet, inandığı değerleri savunmaktan, bu uğurda bedel ödemekten çekinmeyen, ismiyle müsemma bir dava adamıydı.
Batı Trakya Türk azınlığın bugün sahip olduğu kazanımlarda merhum Sadık Ahmet'in yürüttüğü mücadelenin çok büyük payı vardır.
Kendisini bir kez daha rahmetle anıyor, ailesine ve yol arkadaşlarına sabır diliyor, Türkiye olarak tüm imkanlarımızla Batı Trakya'daki kardeşlerimizin yanlarında olacağımızı burada tekrar vurgulamak istiyorum.
Yunanistan'la gelişen diyaloğumuzdan Batı Trakya Türk azınlığın hak ve hukukunun korunması noktasında da istifade ediyoruz.
Yunan makamlarıyla görüşmelerimizde Batı Trakya'daki soydaşlarımızın sorunları gündemimizin ilk sırasında yer alıyor.
"Batı Trakya Türk azınlığa kol kanat germeye devam edeceğiz"
Özellikle din ve ibadet hürriyetiyle eğitim haklarına dair meseleler sürekli takibimizdedir. Yunanistan tarafından atılan bütün adımları takip ediyor, ihtiyaç halinde gerekli müdahalelerde bulunuyoruz. İnşallah bundan sonra da Batı Trakya Türk azınlığa kol kanat germeye devam edeceğiz.
Aynı durum, Kıbrıs Türk halkının gasbedilen hakları için de geçerlidir. Kıbrıs Türk halkı 1960'lardan beri neredeyse üç çeyrek asırdır haksızlığa, hukuksuzluğa ve ayrımcılığa maruz kalıyor. 1963 ile 1974 yılları arasında yaşanan katliamları birçoğumuz daha dün gibi hatırlıyoruz.
Yakılan köyleri, öldürülen çocukları, adanın sadece yüzde 3'lük bölümüne sıkıştırılmak istenen Kıbrıslı kardeşlerimizin dramlarını asla unutamayız. Tüm bu zulümler işlenirken Batılı kurum ve kuruluşlar hiçbir şey yapmadı. Bugün Gazze Soykırımı'nı seyrettikleri gibi Kıbrıs Türk halkına yönelik etnik temizlik teşebbüslerini de uzaktan izlediler.
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı'yla Türkiye, Kıbrıs Türk halkının varlığına uzanan kirli ve kanlı elleri kırmıştır. 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilanıyla Barış Harekatı taçlandırılmıştır. Ancak Kıbrıs Türkü'nün bağımsızlık iradesini kırmaya yönelik politikalar o günden bu yana artarak devam etti.
"Eski yöntemlerle bir yere varılamayacağını artık görmüş durumdayız"
Son olarak 2004 yılında Annan Planı'na evet diyen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti cezalandırılırken plana hayır diyen Rum kesimi, Avrupa Birliği'ne tam üye yapılarak ödüllendirildi. Daha sonra oturulan müzakere masalarından ne yazık ki hiçbir sonuç çıkmadı.
Eski yöntemlerle bir yere varılamayacağını artık görmüş durumdayız. Federalizme dayalı tekliflere bizim de Kıbrıs Türkü'nün de karnı tok. Anavatan ve garantör ülke olarak duruşumuzu Barış Harekatı'nın 50'inci yıl dönümünde çok net biçimde tekrar ortaya koyduk. 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı'nı ülkemizden geniş bir heyetin de katılımıyla Kıbrıs Türkü kardeşlerimizle beraber büyük bir coşkuyla kutladık.
Kıbrıs davasına ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına verdiğimiz önemi böylece bir kez daha tüm dünyaya ilan etmiş olduk.
Hedefimiz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınırlığını artırmaktır. İslam İşbirliği Teşkilatı ve Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde attığımız adımların devamını getirmekte kararlıyız. Aynı şekilde Kıbrıs Türk Halkının kendi ayakları üzerinde durması için de desteklerimizi, yatırımlarımızı sürdürüyoruz.
Bu vesileyle Barış Harekatı’nda şehit olan Mehmetçik ve Mücahitleri tekrar rahmetle, kahraman gazilerimizi şükranla yad ediyorum. 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramına iştirak etmek suretiyle Kıbrıs Türk halkına varlıklarıyla destek olan; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın Numan Kurtulmuş’a, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye, Cumhur İttifakı’nda beraber yol yürüdüğümüz ortaklarımıza, siyasi partilerin genel başkanlarına ve milletvekillerine hassaten teşekkür ediyorum.
"Cumhuriyet Halk Partisi’nin dış politikada yaşadığı savrulmalar"
Özellikle muhalefetin, Türkiye’yi yabancılara şikayet eden eski siyasetini terk etmeye başlamasını önemsiyoruz. Hatırlanacağı üzere “Sâbık Genel Başkan” döneminde Cumhuriyet Halk Partisi’nin dış politikada yaşadığı savrulmalar, siyasi rekabet kavramıyla açıklanamayacak boyutlara ulaşmıştı. Kimi CHP milletvekilleri, Avrupa’da ülke ülke dolaşıp, PKK’nın Suriye’deki uzantılarının gönüllü avukatlığını yapıyorlardı.
Geçen hafta 8’inci yıl dönümünü geride bıraktığımız 15 Temmuz ihanetinin faillerini aklama görevini de yine CHP yönetimi üstlenmişti. Milletin, bir gecede 252 evladını şehit vererek yazdığı milli irade destanına, “kontrollü darbe” yaftası vuranlar da, bu kifayetsizlerden başkası değildi.
Türkiye’ye ve Türk siyasetine yakışmayan bu tavrın değişim işaretleri göstermesini, açık söyleyeyim, “muhalefetin normalleşmesi” adına kayda değer buluyoruz. Lefkoşe’de sergilenen birlikteliğin, başta terörle mücadele olmak üzere milli meselelerde istikrarlı bir şekilde sürdürülmesini temenni ediyorum. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın şahsında Kıbrıs Türk halkına samimi ev sahiplikleri için buradan ayrıca şükranlarımı sunuyorum.
Burada şunu da ifade etmek isterim. Biz, komşularımızla ilişkilerimizde gerilim peşinde asla değiliz. Yakın çevremizden başlayarak tüm ülkelerle dostluğumuzu ilerletmeye, bölgemizde ve dünyada dostlarımızın sayısını artırmaya bakıyoruz. Bu politikamızda da son derece samimiyiz, kararlıyız, iyi niyetliyiz.
Tokalaşmak amacıyla uzatılan hiçbir eli havada bırakmayız. Ortak çıkarlar ve karşılıklı saygı çerçevesinde hareket edildiği takdirde aşılamayacak hiçbir engel görmüyoruz. Nitekim son bir yılda bu yönde önemli adımlar attık.
Komşularımızın yanı sıra, pek çok uluslararası kuruluşla iş birliğimizi ilerlettik. Artan güvenlik tehditleri karşısında Türkiye’nin manevra alanını genişletmek için gayretlerimizi inşallah daha da yoğunlaştıracağız.
"Enflasyonda en kötü tabloyu geride bıraktığımıza inanıyoruz"
Dış siyasette tüm bu hamleleri yaparken, bir diğer temel önceliğimiz olan ekonomide de sıkıntılarımızın üstesinden geliyoruz. Orta Vadeli Programın olumlu sonuçlarını görmeye başladık. Enflasyonda en kötü tabloyu geride bıraktığımıza inanıyoruz.
Enflasyon, inşallah bundan sonra daha hissedilir biçimde düşecektir. Aşırı kâr hırsının şişirdiği fiyat balonu, kimi sektörlerde yavaş yavaş sönüyor. Fiyatlama davranışlarının, tekrar piyasa gerçekleriyle uyumlu hale gelmeye başladığını görüyoruz. Bu dengelenme önümüzdeki dönemde güçlenerek devam edecek. Sene sonunda enflasyonu, hedeflediğimiz seviyelere mutlaka indireceğiz.
"Kredi notları da hak ettiğimiz seviyelere çıkacaktır"
Bunun piyasadaki ana aktörler tarafından da kabul edilmesi, ekonomideki yol haritamızın sağlamlığının delilidir. Kredi derecelendirme kuruluşları da Türk ekonomisiyle ilgili daha objektif değerlendirmeler yapıyorlar. Moody’s'in geçen hafta kredi notumuzu iki kademe birden artırması, bunun en son örneğiydi.
Tam 11 yıl sonra gelen bu not artırımı, esasen Türkiye için çok geç kalmış bir adımdı. Peki bunlar yeterli mi? Elbette değil. Türkiye’nin ekonomik kapasitesinin bu oranların çok çok üzerinde olduğunu gayet iyi biliyoruz. Kredi derecelendirme şirketleri adaletli davrandıkça, inşallah bu notlar da hak ettiğimiz seviyelere çıkacaktır.
"Türkiye, hedeflerine emin adımlarla ilerlemektedir"
Burada şunu çok net vurgulamak isterim: Milletimiz gönlünü ferah tutsun. Türkiye, doğru yoldadır ve hedeflerine emin adımlarla ilerlemektedir. Daha önce nasıl enflasyonu tek haneye indirdiysek, inşallah aynısını yine başaracağız.
Bunu, AK Parti ve Cumhur İttifakı'ndan başka yapabilecek kimse de yoktur. Her gün yeni bir vaatle arz-ı endam eden muhalefet, bize göre havanda su dövmektedir.
"Daha 4 ay öncesinde meydanlarda bol keseden para dağıtıyorlardı..."
Bunlar, aynı riyakarlığa seçim döneminde de başvurdular. Lütfen 4-5 ay öncesini şöyle bir hatırlayın. Suyu ucuzlatmaktan bahsediyorlardı; şimdi suya yüzde 400-500 oranında zam yapıyorlar.
Liyakatten bahsediyorlardı; şimdi belediyeleri akraba çiftliğine çeviriyorlar. Ortalıkla boş gezen ne kadar eş, dost, hısım, tanıdık varsa; eğitimine bakmadan, hepsini belediyelere üst düzey yönetici olarak atadılar. Otoparkından toplu taşımaya belediye bünyesinde hangi hizmetler sunuluyorsa, hiç sektirmeden hepsinin ücretlerinde fahiş artışa gittiler.
Emeklilere verdikleri sözleri zaten hatırlamak bile istemiyorlar. Daha 4 ay öncesinde meydanlarda bol keseden para dağıtıyorlardı, şimdi emeklilerimizi kapılarına dahi yaklaştırmıyorlar. Seçim bitti, sandıklar kapandı, verilen sözlerin tamamı rafa kalktı.
“Çöp, çamur, çukur, yolsuzluk, hırsızlık”
CHP’li belediyelerin alamet-i farikası olan “çöp, çamur, çukur, yolsuzluk, hırsızlık” girdabına vatandaşlarımız tekrar sürüklendi. Vals ve dans gösterisi düzenlemeyi belediyecilik zannediyorlar. Beceriksizlik, iş bilmezlik, ideolojik bağnazlık adeta bunların paçalarından akıyor.
Buradan Sayın CHP Genel Başkanı'na şunu söylemek isterim: Dürüst siyaset verilen sözlerin arkasında durmayı gerektirir. Tutmadığınız sözlerin mahcubiyetini, daha büyük vaatlerde bulunarak gizleyemezsiniz. Gücünüz yetiyorsa, belediye başkanlarınıza söyleyin, “bedava” yapacağız diyerek milletten oy istedikleri, ancak 3 ayda 3-4 kez zam yaptıkları hizmetlerin fiyatlarını düşürsünler.
"Gayretlerimize ve samimiyetimize halkımız şahittir"
Biz, siyasette hiçbir zaman böyle ucuz yollara meyletmedik. Sırf seçim kazanmak uğruna tutamayacağımız sözler vermedik. Meydanlarda ne söylediysek, neyi taahhüt ettiysek, milletten yetki alınca bunları yerine getirmeye çalıştık. Sandıkta verilen görevin hakkını, sahada ter dökerek; koşarak, koşturarak ödemeye gayret gösterdik. Gerçekten yapmak isteyip de irademizi aşan sebeplerden dolayı yapamadığımız hususlar elbette olmuştur.
Ama gayretlerimize ve samimiyetimize halkımız şahittir. Hiçbir ayrım yapmadan 85 milyonun tamamının huzuru, refahı, esenliği için verdiğimiz çetin mücadeleye milletimizin hepsi şahittir. Şunu tüm kalbimle söylemek istiyorum: Benim çiftçim, üreticim, sanayicim, işçim şüphesiz en iyisine layıktır. Bilhassa ömrünün en güzel yıllarını; ailesine, ülkesine, milletine hizmet etmek için harcayan emeklilerimizin hakkını ödeyemeyiz.
"Emekli maaşlarındaki dengesizlikleri giderdik"
Hayatlarının ikinci baharında emeklilerimizin yanında yer almayı asli görevimiz olarak görüyoruz. Son 21 yılda emeklilerimizin hayat kalitesini yükseltecek birçok adım attık. Bizden önce emekli maaşları gerçekten insani standartların çok altındaydı. Kasım 2002’de nasıl bir ücret tablosuyla karşı karşıya olduğumuzu burada sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimizde en düşük emekli aylığı 66 lira, yani 43 dolardı. Yine bu dönemde asgari ücret 184 lira olarak uygulanıyor, bu rakam da 122 dolara tekabül ediyordu. Emeklilerimizin önemli bir kısmı asgari ücretin 3’te 1'i civarında aylık almaktaydı.
Bu dengesizliği giderecek pek çok düzenlemeyi hayata geçirdik. En düşük emekli aylığını, geçtiğimiz hafta yapılan artışla 12 bin 500 liraya, yani 380 dolara yükselttik. Son 2 yılda en düşük emekli aylığını yüzde 257 oranında artırmış olduk. Bu yıl ocak ayında bütçe imkanlarımızı zorlayarak tüm emekli aylıklarını yüzde 49,3 oranında artırmıştık.
"Depremin faturası azaldıkça, ortaya çıkan ilave kaynağı halkımızın emrine sunacağız"
Temmuzda da SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin aylıklarına yüzde 24,7; Emekli Sandığı emeklilerimizin aylıklarına yüzde 19,3 oranında zam yaptık. Dolayısıyla 2024 yılında emekli maaşlarında yüzde 78 ilâ 86 oranında artışa gitmiş durumdayız. Yaptığımız bu artış, enflasyon beklentisinin oldukça üzerindedir. Yine geride bıraktığımız dönemde emeklilerimize tek seferlik 5’er bin lira ödeme yaparak, onlara destek olduk.
Bunun yanı sıra, emeklilerimize bayram ikramiyesi ödemesini biz başlattık. 2018 yılında bin lira olarak başlayan bu ödemeleri, son iki bayramdır 3 bin lira olarak gerçekleştiriyoruz. Emeklilerimize sunduğumuz bir diğer imkân banka promosyonudur.
Son olarak kamu bankalarımızın öncülüğünde emeklilerimize ödenen promosyon tutarlarının yükseltilmesini temin ettik. Maaş düzeylerine göre emeklilerimiz 8 ile 12 bin lira arasında promosyon alıyor. Hatta özel bankalarda bu tutar 18 bin liraya kadar yükseliyor.
Tüm bunlarla birlikte Çalışma Bakanlığımız, “Emekliler Yılı” kapsamında bu sene emeklilerimize farklı alanlarda pek çok imkân sağlıyor. İnşallah çok daha fazlasını yapacağız. Depremin toplam 104 milyar doları bulan faturası azaldıkça, ekonomide uyguladığımız politikalar daha fazla sonuç verdikçe inşallah ortaya çıkan ilave kaynağı, başta emeklilerimiz olmak üzere halkımızın emrine sunacağız.
"Amacımız; insanlarımızın refahını kalıcı olarak artırmaktır"
Emekli kardeşlerimizin şunu bilmesini arzu ediyorum: Gösterdiğimiz tüm bu çabalara rağmen, Cumhurbaşkanınız olarak yaşadığınız sıkıntıların tamamının farkındayım. Serzenişlerinizi duyuyorum. Sorunlarınızı çözmek için tüm imkanlarımızı seferber ediyoruz. Bizim popülizmle işimiz yok. Bizim hayal tüccarlığıyla da işimiz yok.
Biz meydanlarda söz verip sonra unutanlardan değiliz; verdiği sözün her zaman dimdik arkasında duranlardanız. Bizden öncekilerin yaptığı yanlışları tekrarlamamakta da kararlıyız. Bu ülke, yakın geçmişte kendi çıkarı için ülkeyi popülizm bataklığına sürükleyen siyasetçilerden çok çekti. Bu ülke, meydanlarda vaat yarıştıranlardan, sırf seçim kazanmak için vatandaşın umutlarıyla oynayanlardan çok çekti.
Böyle bir hataya yeniden düşme lüksümüz yoktur. Amacımız; ekonomimizi, enflasyonu körükleyecek bir kısırdöngüye sokmadan insanlarımızın refahını kalıcı olarak artırmaktır. El ele, gönül gönüle vererek bunu başaracağımıza yürekten inanıyorum. Siz dava arkadaşlarımdan da bu hususları, vatandaşlarımıza anlatmanızı özellikle rica ediyorum.
"Her dakikamızı milletimize adayarak yoğun şekilde mücadele ettik"
14 Mayıs 2023 seçimlerinin hemen ardından Meclis grubumuz teşekkül etti ve 14 aydır yoğun bir tempo içinde çalışıyorsunuz. Bu 14 aylık süre zarfında milletimizin ihtiyaç duyduğu, ülkemizin sorunlarına çözüm olacak çok sayıda yasayı çıkardınız. Öncelikle tek tek hepinizi çabalarınızdan, özverili ve gayretli çalışmalarınızdan dolayı kutluyor, tebrik ediyor, sizlere milletim adına kalpten teşekkür ediyorum.
Parlamentonun gündeminde olan bazı kanun tekliflerini de görüştükten sonra, inşallah Meclis çalışmalarımız kısa süreli bir tatile girecek. Tabii tatile giren sadece Meclis çalışmaları olacak; Meclis dışı çalışmalarımız, sahadaki gayretlerimiz inşallah hız kesmeden devam edecek.
3 Kasım 2002’de yapılan genel seçimlerle Türkiye Büyük Millet Meclisi; 22’inci dönem faaliyetlerine başlamıştı. 22’inci dönemden 28’inci döneme kadar, 7 dönem boyunca, AK Parti birinci parti olarak, Meclis’i sevk ve idare eden kuvvet oldu.
Gerek Hükümetlerimizle gerekse Meclis’teki gruplarımızla, insanüstü bir gayret gösterdik, her anımızı, her dakikamızı milletimize adayarak yoğun şekilde mücadele ettik. Geride bıraktığımız 22 yılda, hükümetteki icraatlarımız kadar Meclis çalışmaları itibariyle de rekorlar kırdık.
Milletimiz bizi Meclis’e çalışmaya gönderdi, ter dökmemiz için seçti, ülkemiz için mücadele görevi verdi ve biz de milletimize mahcup olmamak için, emaneti hakkıyla taşımanın gayreti içinde olduk. AK Parti Hükümetlerinin de, AK Parti’nin Meclis Gruplarının da en temel vasfı, milletle doğrudan iletişim kurmasıdır. Bizim aracılara ihtiyacımız yok.
Bizim vasıtalara ihtiyacımız yok. Biz; çarşıda, pazarda, dolmuşta, otobüste, sokakta, caddede, vatandaşımızın evinde, işyerinde, onunla doğrudan irtibat kurar, doğrudan iletişim kurar; derdini, sorununu dinler; gelir burada o derde çare bulmanın, o sorunu çözmenin mücadelesini veririz.
“Biz, sadece milletimize bakar adımımızı da ona göre atarız”
AK Parti’yi kuran, aziz milletimizdir. AK Parti’yi 22 yıl boyunca birinci parti yapan ve bugünlere taşıyan da, milletle ruberu kurduğu irtibattır, iletişimdir. Bugüne kadar milletimizin hiçbir derdine bigâne kalmadık. Hiçbir soruna kulağımızı tıkamadık. Görmezden gelenlerden asla olmadık.
Milletimizin sevincine olduğu gibi hüznüne, acısına da ortak olduk, derdini paylaştık; milletimizle daima iç içe, yan yana yaşadık. Başkalarının ne dediği, ne düşündüğü mühim değil; millet ne diyor, millet ne düşünüyor, millet ne söylüyor, biz ona dikkat kesildik. Efendim, muhalefet ne der? Bize ne muhalefetten. Efendim, medyada ne yazarlar, ne söylerler? Bize ne medyadan? Efendim seçkinler rahatsız oluyorlarmış, tuzu kurular gürültü yapıyorlarmış, sesi çok çıkan cazgırlar ortalığı velveleye veriyorlarmış.
Bunların hiçbirine bakmayız, hiçbirine aldırmayız. Biz, sadece milletimize bakar, milletimizin ortak hissiyatına bakar, ortak beklentilerine bakar, adımımızı da ona göre atarız."
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.