Türkce Kuran Meali
Köşe Yazarı
Türkce Kuran Meali
 

49. Kasas - Tarihi Olaylar Süresi

 49. Kasas - Tarihi Olaylar Süresi: Mekke'de 48 Ayet Olarak İndirildi!   1.Tâ, Sîn, Mîm.   2.İşte sana, açık ve seçik beyanda bulunan Kuran ayetleri.   3.Yaratan Yüce Allah'a inanmış ve inanacak bir toplum için, Mûsa ve Firavun'un haberlerinden bir kısmını  sana hak olarak okumanı sağlayacağım.   4.Gerçek şu ki: Firavun o yerde egemenlik kurmuş ve oranın halkını gruplara ayırmıştı. Onlardan bir topluluğu horlayıp eziyor, bu topluluğun erkek çocuklarını boğazlıyor, kadınlarına hayasızca davranıyor ve kadınların rahimlerini yokluyor vede kadınlarını hayata salıyordu.     Firavun gerçekten fesadı yayanlardandı. 5.Ben istiyorum ki, yeryüzünde ezilip horlananlara bağışta bulunup, onları önderler yapıp, onları mirasçılar haline getireyim vede yeryüzünde onlara imkân ve kudret vereyim. 6.Firavun'a, Hâman'a ve onların ordularına da korkmakta oldukları şeyleri gösterelim. 7.Musa'nın annesine şunu vahyettim: Emzir Musa’yı! Musa aleyhinde bir korku hissedince de nehire bırakıver onu. Korkma, üzülme! Kuşkun olmasın ki, ben onu sana geri döndüreceğim ve onu resullerimden biri yapacağım.   8.Nihayet, Firavun ailesi onu kayıp bir şey olarak bulup aldı. Musa, kendileri için bir düşman ve tasa olacaktı. Gerçek olan şu ki Firavun, Hâman ve bunların orduları yanlış yoldaydılar. 9.Firavun'un karısı kocasına şöyle dedi: "Benim için de senin için de bir göz aydınlığıdır bu.  Öldürmeyin onu, bize yararı olabilir, yahut onu çocuk ediniriz. Onlar işin farkında olmuyorlardı. Mûsa'nın annesinin kalbi ise bomboş bir halde sabahladı. Eğer inananlardan olması için kalbine bir bağ vermeseydim, onu açığa vuracak bir durumdaydı. Annesi, Mûsa'nın kızkardeşine, onu izle" dedi. O da onu kenardan gözledi. Onlarsa işin farkında olmuyorlardı. 10.Ben daha önce ona, süt emziren kadınları haram kılmıştım. Bu sırada kızkardeşi dedi ki: Onun bakımını sizin için üstlenecek, onu eğitip öğretmeyi yüklenecek bir ev halkını size tanıtayım . Nihayet Mûsa'yı öz anasına geri döndürdüm ki, o ananın göze aydın olsun, kederlenmesin ve Allah'ın vaadinin hak olduğunu bilsin. Fakat çokları bunu bilmezler.   11.Mûsa, yiğitlik çağına ulaşıp olgunlaşınca ona hikmet ve ilim verdim.Ben, güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririm. 12.Halkının habersiz olduğu bir sırada kente girdi. Orada iki adam buldu, dövüşüyorlardı. Bu, adam Mûsa'nın halkından, diğeri de düşmanlarındandı. Kendi halkından olan, düşmanından olana karşı Mûsa'dan yardım istedi. Mûsa ona bir yumruk indirdirip işini bitirdi. Dediki: "Bu yaptığım, şeytanın amellerindendir. İnsanı saptıran açık bir düşmandır şeytan. Rabbim, öz benliğime zulmettim, beni affet" diye yakardı da Allah onu affetti. Allah Gafûr dur, Allah Rahîm dir.   13.Musa dedi ki: "Rabbim, bana lütfettiğin nimete yemin ederim ki, bir daha suçlulara asla arka çıkmayacağım. Kentte, korku içinde sabahladı, etrafına göz ve kulak kesiliyordu. Bir de baktı ki, dün ondan yardım isteyen adam yine onu yardıma çağırıyor. Mûsa ona dedi ki: "Anlaşıldı, sen, tam azmış bir adamsın. Mûsa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince adam şöyle dedi: Dün bir adamı öldürdüğün gibi, bugün de beni mi öldürmek istiyorsun? Sen yeryüzünde zorba olmaktan başka bir şey istemiyorsun. Barışseverlerden olmak gibi bir niyetin de yok." Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve dedi ki: Ey Mûsa, kentin ileri gelenleri seni öldürmeyi planlıyorlar, çık git buradan! Ben sana öğüt verenlerdenim. 14.Bunun üzerine Mûsa, oradan korka korka çıktı. Her yanı gözlüyordu. Rabbine şöyle yakardı: Rabbim, beni şu zalimler topluluğundan kurtar! 15.Medyen tarafına yönelince şöyle dedi: Umarım Rabbim beni isabetli bir yola kılavuzlar. Medyen suyuna ulaştığında, su başında halktan bir grup gördü onlar hayvanlarını suluyorlardı. Biraz ötelerinde çekingen bir halde duran iki kadın fark etti. Derdiniz nedir dedi. Şu çobanlar çekilip gidinceye kadar biz hayvanlarımızı sulayamıyoruz. Üstelik babamız da ileri yaşta bir ihtiyardır dediler. Bunun üzerine Mûsa, onların sulama işini yaptı. Sonra gölgeye çekilip şöyle dedi: Rabbim, bana indireceğin her nimeti bekleyen bir çaresizim. Tam o sırada kadınlardan biri, utangaç bir tavırla yürüyerek Musanın yanına geldi ve dedi ki: Babam, bizim için yaptığın sulamaya karşılık sana birşeyler vermek üzere seni çağırıyor. Mûsa gelip ihtiyara hikâyeyi anlatınca, o ihtiyar dedi ki: Korkma, artık zalimler topluluğundan kurtuldun. Kadınlardan biri şöyle dedi: Babacağım, ücretle tut onu. Her halde ücretle çalıştırdıklarının en hayırlısı olacak; güçlü ve güvenilir biri. İhtiyar adam dedi ki: "Bana sekiz yıl çalışman şartıyla şu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan, o da senin. Seni zora sürmek gibi bir niyetim yok. Allah dilerse beni, barış ve iyilik sever insanlardan bulacaksın.   16.Mûsa dedi: Bu seninle benim aramda. İki süreden hangisini tamamlasam bana kızıp darılmak yok. Allah, bizim şu konuştuğumuza şahittir. 17.Mûsa süreyi bitirip ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafından bir ateş fark etti. Ailesine dedi ki: "Bekleyin, bir ateş fark ettim. Belki ondan size bir haber getiririm, belki bir ateş koru getiririm de ısınırsınız. Oraya vardığında o bereketli toprak parçasındaki vadinin sağ tarafından, bir ağaçtan şöyle seslenildi: Ey Mûsa! Âlemlerin Rabbi Allah benim ! Asanı at! Asanın çevik bir yılan gibi titreyip kıvrıldığını görünce arkasına bakmadan gerisin geri dönüp kaçtı; "Geri dön ey Mûsa, korkma güven içinde olanlardansın. Elini koynuna sok, lekesiz bembeyaz çıkıversin. Korkudan açılan kollarını kendine çek. İşte bunlar, Firavun ve kodamanlarına karşı Rabbinden sana güçlü iki kanıttır. Firavun ve yardakçıları yoldan çıkmış bir alçak bir topluluk'tur. 18.Mûsa dedi: Rabbim, ben onlardan birini katlettim, bu yüzden beni öldürürler diye korkuyorum. Kardeşim Hârun var ya, o benden lisanca daha etkilidir ve benden daha güzel konuşur. Kardeşim Harun’u da benimle beraber yardımcı olarak gönder ki beni tasdiklesin; ve onların beni yalanlamalarından korkuyorum. Allah buyurdu: Pazunu kardeşinle kuvvetlendireceğim; size öyle bir güç ve kanıt vereceğim ki size ulaşamayacaklar ve Ayetlerime yemin olsun ki, siz ve size uyanlar, galip gelenler olacaksınız. 19.Bunun ardından Musa onlara açık ve seçik ayetlerimi getirdiğinde onlar şöyle dediler: Uydurulmuş bir büyüden başkası değil bu ve biz bunu ilk atalarımız arasında hiç duymadık. Mûsa dedi ki: Katından kimin hidayet getirdiğini ve bu yurdun, sonunda kimin olacağını Rabbim daha iyi bilir. Şu bir gerçek ki zalimler iflah olmazlar. Firavun dedi: Ey seçkinler topluluğu, ben sizin için benden başka bir tanrı tanımıyorum. 20.Ey Hâmân! Benim için çamurun üzerinde ocağı yakıp bana bir kule yap ki Mûsa'nın tanrısına ulaşayım. Aslında ben onun yalancılardan olduğunu sanıyorum. Firavun ve orduları yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve sandılar ki, bana döndürülmeyecekler. Ben de Firavunu ve askerlerini yakalayıp hepsini suyun içine fırlattım. Bak, nasıl oldu zalimlerin sonu! 21.Ben onları, ateşe çağıran önderler yapmıştım. Kıyamet günü yardım göremeyeceklerdir. Bu dünya hayatında da arkalarına bir lanet taktım. Kıyamet günü onlar, çirkinleştirilenler arasında olacaklar.   22.Yemin olsun ben, ilk nesilleri helak ettikten sonra Mûsa'ya Kitap'ı; insanlar için basîretler, kılavuz ve rahmet olarak verdim ki, düşünüp öğüt alabilsinler. Ben Mûsa'ya o emri vahyettiğim de, sen batı tarafında değildin; olayı izleyenlerden de değildin. Ancak ben, birçok nesil oluşturdum da bunların üzerlerinden ömürler akıp gitti.   23.Sen Medyen halkı içinde oturarak onlara ayetlerimi okuyor değildin. Ben, peygamberler gönderiyorum, hepsi bu. Ve ben sana seslendiğim de, Tûr tarafında da değildin. Sen, senden önce kendilerine uyarıcı gelmemiş bir toplumu uyarmak için Rabbinden bir rahmetsin. Bu sayede onların düşünüp öğüt almaları umuluyor. 24.Kendi ellerinin önden hazırladıkları yüzünden başlarına bir musibet geldiğinde hemen şöyle diyorlar: Rabbimiz, bize bir resul gönderseydin de senin ayetlerine uyup müminlerden olsaydık ne olurdu! Fakat hak, katımdan kendilerine ayet geldiğinde şöyle dediler: Mûsa'ya verilenin aynısı bize de verilseydi ya! Bunlar daha önce Mûsa'ya verileni inkâr etmemişler miydi? Şöyle demişlerdi: Birbirini destekleyen iki büyü ve sırt sırta iki büyücüdür bunlar biz bunların ikisine de inanmıyoruz.   25.De ki: Eğer doğru sözlü iseniz, Allah katından, bu ikisinden daha aydınlık bir kitap getirin, ben ona uyayım. Bunun üzerine sana cevap veremezler  bil ki, onlar sadece iğreti arzularına uyuyorlar.   26.Allah'tan bir kılavuzluk olmaksızın, kendi arzularına uyandan daha sapık kim vardır! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. 27.Yemin olsun, ben onlar için sözü ardarda getirdim ki, düşünüp öğüt alabilsinler. Ondan önce kendilerine kitap verdiklerim, ona da inanırlar ederler. Ayetlerim, onlara okunduğu zaman şöyle derler: "İnandık buna, Rabbimizden gelmiş haktır o. Biz, ondan önce de müslümanlardık. İşte böylelerine ödülleri, sabrettikleri için iki kez verilir. Onlar, kötülüğü güzellikle karşılayıp savarlar. Ve onlar, kendilerine verdiğim rızıktan dağıtırlar, boş lakırdıyı duyduklarında, ondan yüz çevirir şöyle derler: Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz  size. Selam olsun hepinize biz cahilleri önemsemeyiz.   28.Şu bir gerçek ki, sen istediğin kişiyi doğru yola iletemezsin. Ama Allah, dilediğine kılavuzluk eder. Hidayete erecekleri Allah daha iyi bilir. 29.Dediler ki: Eğer seninle birlikte yol alırsak, yerimizden, yurdumuzdan oluruz. Ben onları, katımdan rızık olarak gelen tüm ürünlerin derlenip toplandığı güvenli,saygıdeğer bir mekâna yerleştirmedim mi? Ama onların çokları bilmiyorlar.   30.Yaşayışı şımarıklık ve gösterişe yol açmış nice kenti helâk ettim. İşte yerleri yurtları! Onlardan sonra oralarda çok az oturuldu. Benim vâris olan. 31.Senin Rabbin, memleketleri ve medeniyetleri, ana merkezlerinde kendilerine ayetlerimizi okuyan bir resul göndermedikçe helâk etmez.   32.Ben; ülkeleri ve medeniyetleri, halkları zulme sapmadıkları sürece helâk etmem. Nasiplendirildiğiniz şeyler şu iğreti hayatın yararından ve süsünden ibarettir. Allah'ın katındaki ise daha hayırlı ve daha süreklidir. Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz?   33.Kendisine güzel bir vaatte bulunduğum, ardından da ona kavuşan kimse, şu iğreti hayatın yararıyla nimetlendirdiğim, sonra kıyamet gününde huzuruma dikilecekler. Allah o gün günahkar kulllarına seslenerek şöyle diyecek: "O kendilerini bir şey sandığınız ortaklarım nerede? 34.Üzerlerine hüküm hak olanlar şöyle diyecekler: Rabbimiz, azdırdıklarımız işte şunlar! Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzak olduğumuzu sana arz ediyoruz. Zaten onlar sadece bana kulluk ve ibadet etmiyorlardı ki!.. 35.Allah söyle der : Çağırın ortak koştuklarınızı! Onlar da çağırırlar. Fakat ötekiler bunlara cevap veremezler; azabı görmüşlerdir. Önceden yola gelselerdi ne olurdu! Allah o gün onlara seslenir de şöyle der: Hak elçilerine ne cevap verdiniz? Artık o gün onlara karşı tüm haberler kör olmuştur birbirlerine de bir şey soramazlar. Ama tövbe eden, inanıp hayra ve barışa yönelik iş yapan kişinin, kurtuluşa erenlerden olması ümidi vardır. 36.Rabbin dilediğini seçer ve yaratır. Seçim onların değil ve onların seçme hakkı yoktur. Allah, onların ortak koştuklarından yücedir, arınmıştır.   37.Rabbin onların göğüslerinin neyi sakladığını, neyi açığa vurduğunu da bilir. O, Allah'tır; Tanrı yoktur Allah'tan başka. İlkte de sonda da hamt yalnız Allah'adır. Hüküm de yalnız Allah'ın ve Allah içindir. Ve siz yalnız Allah'a döndürüleceksiniz. 38.De ki: Söyleyin bakalım, Allah geceyi, kıyamet gününe kadar üzerinizde sürekli kılsa, Allah'tan başka hangi ilah size ışık getirebilir? Hâlâ dinlemeyecek misiniz?   39.De ki: Söyleyin bakalım, eğer Allah kıyamet gününe kadar, gündüzü üzerinizde sürekli tutsa, Allah'tan başka hangi tanrı, içinde sükûnet bulacağınız bir gece verebilir size? Hâlâ görmeyecek misiniz? 40.Rahmetinin bir eseri olarak geceyi ve gündüzü sizin için oluşturdu ki, onda sükûnet bulasınız, Allah'ın lütfundan bir şeyler dileyin ve şükredin. 41.Gün olur, seslenir onlara da şöyle der: O, bir şey zannettiğiniz ortaklarım nerede? Her ümmetten bir tanık çıkarıp da şöyle dedim: Getirin susturucu kanıtınızı! Bunun üzerine onlar hakkın Allah'a ait olduğunu bilmişlerdir. O iftira aracı yaptıkları şeyler de onları yüzüstü koyup kaybolmuşlardır. 42.Şu da bir gerçek ki Karun, Mûsa kavmindendi. Onlara karşı şımarıklık ve azgınlık yaptı. Ona öyle hazineler vermiştim ki, anahtarlarını taşımak, kuvvetli bir grubu bile zorluyordu. Kavmi ona şöyle demişti: Şımarma, çünkü Allah, şımaranları sevmez.   42.Allah'ın sana verdikleri içinde âhiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana güzel davrandığı gibi sen de güzel davran ve Allah'ın sana lütufta bulunduğu gibi sen de insanlara lütufta bulun. Yeryüzünde fesat isteyip durma, çünkü Allah fesat peşinde koşanları sevmez. 43.Karun dedi ki: Bu servet bana, bendeki bir ilim sayesinde verildi. Peki o bilmedi mi ki Allah, önceki nesiller içinden ondan kuvvetçe daha zorlu, sayıca daha çok olanları bile helâk etmiştir. Günahlarının ne olduğu, günahkârlardan sorulmaz. 44.Karun, süslenip ve püslenip toplumunun karşısına çıktı. Şu iğreti dünya hayatını amaçlayanlar dediler ki: Ah, Karun'a verilenin bir benzeri bize de verilseydi, gerçekten o, çok nasipli bir adam! Kendilerine ilim verilmiş olanlar şöyle demişti: Yazıklar olsun size! İman edip hayra ve barışa yönelik iş yapan kişi için Allah'ın vereceği karşılık daha üstündür ama buna, sadece sabredenler ulaştırılır. 45.Nihayet, Karun'u da sarayını da yere geçirdim. Allah'a karşı kendisine yardım edecek yandaşları da yoktu. Kendi kendisine yardım edebileceklerden de değildi. Akşam onun mevkiine ve konumuna imrenenler sabah şöyle diyorlardı: Vay be! Allah, kullarından dilediğine rızkı açıp yayıyor, dilediğine de ölçüyle veriyor ve kısıyor. Allah bize lütufta bulunmasaydı, vallahi bizi de batırmıştı. Demek ki, inkârcılar asla iflah etmiyorlar. 46.İşte âhiret yurdu! Ben onu, yeryüzünde üstünlük taslamayanlarla bozgunculuk peşinde koşmayanlara veririm. Sonuç, tam inanmışların sahiplerinindir. İyilik ve güzellik getirene ondan daha hayırlısı var. Kötülük getirenlere gelince, kötülükleri yapanlar yapmış olduklarından fazlasıyla cezalandırılmayacaklardır.   47.Bu Kur'an'ı sana emir kılan, elbette ki seni vaat edilen yere ve belirlenen sona götürecektir. De ki: Hidayeti getireni de açık bir sapıklık içinde olanı da en iyi Rabbin Allah bilir. Sen bu Kitap'ın sana indirileceği ummuyordun; Rabbinden bir rahmet olarak geldi. O halde küfre sapanlara sakın destekçi olma.   48.Allah'ın ayetleri sana indirildikten sonra sakın seni geri çevirmesinler. Rabbine yakar ve Rabbini çağır. Sakın Yaratan Yüce Allah'a ortak bulaştıranlardan olma. Allah'ın yanında diğer bir tanrıya daha kulluk etme. İlah yok Allah'tan başka. Allah dışında herşey helâk yok olacaktır. Hüküm yalnız Allah'ındır vede Allah'a döndürüleceksiniz.
Ekleme Tarihi: 26 Haziran 2021 - Cumartesi
Türkce Kuran Meali

49. Kasas - Tarihi Olaylar Süresi

 49. Kasas - Tarihi Olaylar Süresi: Mekke'de 48 Ayet Olarak İndirildi!

 

1.Tâ, Sîn, Mîm.
 

2.İşte sana, açık ve seçik beyanda bulunan Kuran ayetleri.

 


3.Yaratan Yüce Allah'a inanmış ve inanacak bir toplum için, Mûsa ve Firavun'un haberlerinden bir kısmını  sana hak olarak okumanı sağlayacağım.
 

4.Gerçek şu ki: Firavun o yerde egemenlik kurmuş ve oranın halkını gruplara ayırmıştı. Onlardan bir topluluğu horlayıp eziyor, bu topluluğun erkek çocuklarını boğazlıyor, kadınlarına hayasızca davranıyor ve kadınların rahimlerini yokluyor vede kadınlarını hayata salıyordu.    
Firavun gerçekten fesadı yayanlardandı.


5.Ben istiyorum ki, yeryüzünde ezilip horlananlara bağışta bulunup, onları önderler yapıp, onları mirasçılar haline getireyim vede yeryüzünde onlara imkân ve kudret vereyim.


6.Firavun'a, Hâman'a ve onların ordularına da korkmakta oldukları şeyleri gösterelim.


7.Musa'nın annesine şunu vahyettim: Emzir Musa’yı!
Musa aleyhinde bir korku hissedince de nehire bırakıver onu.
Korkma, üzülme! Kuşkun olmasın ki, ben onu sana geri döndüreceğim ve onu resullerimden biri yapacağım.
 

8.Nihayet, Firavun ailesi onu kayıp bir şey olarak bulup aldı.
Musa, kendileri için bir düşman ve tasa olacaktı.
Gerçek olan şu ki Firavun, Hâman ve bunların orduları yanlış yoldaydılar.


9.Firavun'un karısı kocasına şöyle dedi: "Benim için de senin için de bir göz aydınlığıdır bu.  Öldürmeyin onu, bize yararı olabilir, yahut onu çocuk ediniriz. Onlar işin farkında olmuyorlardı.
Mûsa'nın annesinin kalbi ise bomboş bir halde sabahladı.
Eğer inananlardan olması için kalbine bir bağ vermeseydim, onu açığa vuracak bir durumdaydı. Annesi, Mûsa'nın kızkardeşine, onu izle" dedi. O da onu kenardan gözledi. Onlarsa işin farkında olmuyorlardı.


10.Ben daha önce ona, süt emziren kadınları haram kılmıştım.
Bu sırada kızkardeşi dedi ki: Onun bakımını sizin için üstlenecek, onu eğitip öğretmeyi yüklenecek bir ev halkını size tanıtayım . Nihayet Mûsa'yı öz anasına geri döndürdüm ki, o ananın göze aydın olsun, kederlenmesin ve Allah'ın
vaadinin hak olduğunu bilsin.
Fakat çokları bunu bilmezler.

 

11.Mûsa, yiğitlik çağına ulaşıp olgunlaşınca ona hikmet ve ilim verdim.Ben, güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririm.


12.Halkının habersiz olduğu bir sırada kente girdi.
Orada iki adam buldu, dövüşüyorlardı.
Bu, adam Mûsa'nın halkından, diğeri de düşmanlarındandı.
Kendi halkından olan, düşmanından olana karşı Mûsa'dan yardım istedi.
Mûsa ona bir yumruk indirdirip işini bitirdi.
Dediki: "Bu yaptığım, şeytanın amellerindendir.
İnsanı saptıran açık bir düşmandır şeytan.
Rabbim, öz benliğime zulmettim, beni affet" diye yakardı da Allah onu affetti.
Allah Gafûr dur,
Allah Rahîm dir.

 

13.Musa dedi ki: "Rabbim, bana lütfettiğin nimete yemin ederim ki, bir daha suçlulara asla arka çıkmayacağım.
Kentte, korku içinde sabahladı, etrafına göz ve kulak kesiliyordu.
Bir de baktı ki, dün ondan yardım isteyen adam yine onu yardıma çağırıyor.
Mûsa ona dedi ki: "Anlaşıldı, sen, tam azmış bir adamsın.
Mûsa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince adam şöyle dedi: Dün bir adamı öldürdüğün gibi, bugün de beni mi öldürmek istiyorsun?
Sen yeryüzünde zorba olmaktan başka bir şey istemiyorsun.
Barışseverlerden olmak gibi bir niyetin de yok."
Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve dedi ki: Ey Mûsa, kentin ileri gelenleri seni öldürmeyi planlıyorlar, çık git buradan!
Ben sana öğüt verenlerdenim.


14.Bunun üzerine Mûsa, oradan korka korka çıktı.
Her yanı gözlüyordu.
Rabbine şöyle yakardı: Rabbim, beni şu zalimler topluluğundan kurtar!


15.Medyen tarafına yönelince şöyle dedi: Umarım Rabbim beni isabetli bir yola kılavuzlar. Medyen suyuna ulaştığında, su başında halktan bir grup gördü onlar hayvanlarını suluyorlardı. Biraz ötelerinde çekingen bir halde duran iki kadın fark etti. Derdiniz nedir dedi. Şu çobanlar çekilip gidinceye kadar biz hayvanlarımızı sulayamıyoruz. Üstelik babamız da ileri yaşta bir ihtiyardır dediler. Bunun üzerine Mûsa, onların sulama işini yaptı.
Sonra gölgeye çekilip şöyle dedi: Rabbim, bana indireceğin her nimeti bekleyen bir çaresizim. Tam o sırada kadınlardan biri, utangaç bir tavırla yürüyerek Musanın yanına geldi ve dedi ki: Babam, bizim için yaptığın sulamaya karşılık sana birşeyler vermek üzere seni çağırıyor. Mûsa gelip ihtiyara hikâyeyi anlatınca, o ihtiyar dedi ki: Korkma, artık zalimler topluluğundan kurtuldun.
Kadınlardan biri şöyle dedi: Babacağım, ücretle tut onu.
Her halde ücretle çalıştırdıklarının en hayırlısı olacak; güçlü ve güvenilir biri.
İhtiyar adam dedi ki: "Bana sekiz yıl çalışman şartıyla şu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan, o da senin.
Seni zora sürmek gibi bir niyetim yok.
Allah dilerse beni, barış ve iyilik sever insanlardan bulacaksın.

 

16.Mûsa dedi: Bu seninle benim aramda.
İki süreden hangisini tamamlasam bana kızıp darılmak yok.
Allah, bizim şu konuştuğumuza şahittir.


17.Mûsa süreyi bitirip ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafından bir ateş fark etti.
Ailesine dedi ki: "Bekleyin, bir ateş fark ettim.
Belki ondan size bir haber getiririm, belki bir ateş koru getiririm de ısınırsınız.
Oraya vardığında o bereketli toprak parçasındaki vadinin sağ tarafından, bir ağaçtan şöyle seslenildi: Ey Mûsa! Âlemlerin Rabbi Allah benim ! Asanı at! Asanın çevik bir yılan gibi titreyip kıvrıldığını görünce arkasına bakmadan gerisin geri dönüp kaçtı; "Geri dön ey Mûsa, korkma güven içinde olanlardansın. Elini koynuna sok, lekesiz bembeyaz çıkıversin.
Korkudan açılan kollarını kendine çek.
İşte bunlar, Firavun ve kodamanlarına karşı Rabbinden sana güçlü iki kanıttır. Firavun ve yardakçıları yoldan çıkmış bir alçak bir topluluk'tur.


18.Mûsa dedi: Rabbim, ben onlardan birini katlettim, bu yüzden beni öldürürler diye korkuyorum. Kardeşim Hârun var ya, o benden lisanca daha etkilidir ve benden daha güzel konuşur. Kardeşim Harun’u da benimle beraber yardımcı olarak gönder ki beni tasdiklesin; ve onların beni yalanlamalarından korkuyorum. Allah buyurdu: Pazunu kardeşinle kuvvetlendireceğim; size öyle bir güç ve kanıt vereceğim ki size ulaşamayacaklar ve Ayetlerime yemin olsun ki, siz ve size uyanlar, galip gelenler olacaksınız.


19.Bunun ardından Musa onlara açık ve seçik ayetlerimi getirdiğinde onlar şöyle dediler: Uydurulmuş bir büyüden başkası değil bu ve biz bunu ilk atalarımız arasında hiç duymadık. Mûsa dedi ki: Katından kimin hidayet getirdiğini ve bu yurdun, sonunda kimin olacağını Rabbim daha iyi bilir. Şu bir gerçek ki zalimler iflah olmazlar. Firavun dedi: Ey seçkinler topluluğu, ben sizin için benden başka bir tanrı tanımıyorum.


20.Ey Hâmân! Benim için çamurun üzerinde ocağı yakıp bana bir kule yap ki Mûsa'nın tanrısına ulaşayım. Aslında ben onun yalancılardan olduğunu sanıyorum. Firavun ve orduları yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve sandılar ki, bana döndürülmeyecekler. Ben de Firavunu ve askerlerini yakalayıp hepsini suyun içine fırlattım.
Bak, nasıl oldu zalimlerin sonu!


21.Ben onları, ateşe çağıran önderler yapmıştım.
Kıyamet günü yardım göremeyeceklerdir.
Bu dünya hayatında da arkalarına bir lanet taktım.
Kıyamet günü onlar, çirkinleştirilenler arasında olacaklar.

 

22.Yemin olsun ben, ilk nesilleri helak ettikten sonra Mûsa'ya Kitap'ı; insanlar için basîretler, kılavuz ve rahmet olarak verdim ki, düşünüp öğüt alabilsinler.
Ben Mûsa'ya o emri vahyettiğim de, sen batı tarafında değildin; olayı izleyenlerden de değildin. Ancak ben, birçok nesil oluşturdum da bunların üzerlerinden ömürler akıp gitti.

 

23.Sen Medyen halkı içinde oturarak onlara ayetlerimi okuyor değildin.
Ben, peygamberler gönderiyorum, hepsi bu. Ve ben sana seslendiğim de, Tûr tarafında da değildin. Sen, senden önce kendilerine uyarıcı gelmemiş bir toplumu uyarmak için Rabbinden bir rahmetsin. Bu sayede onların düşünüp öğüt almaları umuluyor.


24.Kendi ellerinin önden hazırladıkları yüzünden başlarına bir musibet geldiğinde hemen şöyle diyorlar: Rabbimiz, bize bir resul gönderseydin de senin ayetlerine uyup müminlerden olsaydık ne olurdu! Fakat hak, katımdan kendilerine ayet geldiğinde şöyle dediler: Mûsa'ya verilenin aynısı bize de verilseydi ya! Bunlar daha önce Mûsa'ya verileni inkâr etmemişler miydi? Şöyle demişlerdi: Birbirini destekleyen iki büyü ve sırt sırta iki büyücüdür bunlar biz bunların ikisine de inanmıyoruz.
 

25.De ki: Eğer doğru sözlü iseniz, Allah katından, bu ikisinden daha aydınlık bir kitap getirin, ben ona uyayım. Bunun üzerine sana cevap veremezler  bil ki, onlar sadece iğreti arzularına uyuyorlar.
 

26.Allah'tan bir kılavuzluk olmaksızın, kendi arzularına uyandan daha sapık kim vardır! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.


27.Yemin olsun, ben onlar için sözü ardarda getirdim ki, düşünüp öğüt alabilsinler. Ondan önce kendilerine kitap verdiklerim, ona da inanırlar ederler.
Ayetlerim, onlara okunduğu zaman şöyle derler: "İnandık buna, Rabbimizden gelmiş haktır o. Biz, ondan önce de müslümanlardık.
İşte böylelerine ödülleri, sabrettikleri için iki kez verilir.
Onlar, kötülüğü güzellikle karşılayıp savarlar.
Ve onlar, kendilerine verdiğim rızıktan dağıtırlar, boş lakırdıyı duyduklarında, ondan yüz çevirir şöyle derler: Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz  size. Selam olsun hepinize biz cahilleri önemsemeyiz.

 

28.Şu bir gerçek ki, sen istediğin kişiyi doğru yola iletemezsin.
Ama Allah, dilediğine kılavuzluk eder.
Hidayete erecekleri Allah daha iyi bilir.


29.Dediler ki: Eğer seninle birlikte yol alırsak, yerimizden, yurdumuzdan oluruz. Ben onları, katımdan rızık olarak gelen tüm ürünlerin derlenip toplandığı güvenli,saygıdeğer bir mekâna yerleştirmedim mi?
Ama onların çokları bilmiyorlar.

 

30.Yaşayışı şımarıklık ve gösterişe yol açmış nice kenti helâk ettim. İşte yerleri yurtları! Onlardan sonra oralarda çok az oturuldu. Benim vâris olan.


31.Senin Rabbin, memleketleri ve medeniyetleri, ana merkezlerinde kendilerine ayetlerimizi okuyan bir resul göndermedikçe helâk etmez.
 

32.Ben; ülkeleri ve medeniyetleri, halkları zulme sapmadıkları sürece helâk etmem. Nasiplendirildiğiniz şeyler şu iğreti hayatın yararından ve süsünden ibarettir. Allah'ın katındaki ise daha hayırlı ve daha süreklidir.
Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz?
 

33.Kendisine güzel bir vaatte bulunduğum, ardından da ona kavuşan kimse, şu iğreti hayatın yararıyla nimetlendirdiğim, sonra kıyamet gününde huzuruma dikilecekler. Allah o gün günahkar kulllarına seslenerek şöyle diyecek: "O kendilerini bir şey sandığınız ortaklarım nerede?


34.Üzerlerine hüküm hak olanlar şöyle diyecekler: Rabbimiz, azdırdıklarımız işte şunlar! Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık.
Onlardan uzak olduğumuzu sana arz ediyoruz.
Zaten onlar sadece bana kulluk ve ibadet etmiyorlardı ki!..


35.Allah söyle der : Çağırın ortak koştuklarınızı!
Onlar da çağırırlar. Fakat ötekiler bunlara cevap veremezler; azabı görmüşlerdir. Önceden yola gelselerdi ne olurdu!
Allah o gün onlara seslenir de şöyle der: Hak elçilerine ne cevap verdiniz?
Artık o gün onlara karşı tüm haberler kör olmuştur birbirlerine de bir şey soramazlar. Ama tövbe eden, inanıp hayra ve barışa yönelik iş yapan kişinin, kurtuluşa erenlerden olması ümidi vardır.


36.Rabbin dilediğini seçer ve yaratır.
Seçim onların değil ve onların seçme hakkı yoktur.
Allah, onların ortak koştuklarından yücedir, arınmıştır.

 

37.Rabbin onların göğüslerinin neyi sakladığını, neyi açığa vurduğunu da bilir.
O, Allah'tır; Tanrı yoktur Allah'tan başka.
İlkte de sonda da hamt yalnız Allah'adır.
Hüküm de yalnız Allah'ın ve Allah içindir.
Ve siz yalnız Allah'a döndürüleceksiniz.


38.De ki: Söyleyin bakalım, Allah geceyi, kıyamet gününe kadar üzerinizde sürekli kılsa, Allah'tan başka hangi ilah size ışık getirebilir?
Hâlâ dinlemeyecek misiniz?

 

39.De ki: Söyleyin bakalım, eğer Allah kıyamet gününe kadar, gündüzü üzerinizde sürekli tutsa, Allah'tan başka hangi tanrı, içinde sükûnet bulacağınız bir gece verebilir size? Hâlâ görmeyecek misiniz?


40.Rahmetinin bir eseri olarak geceyi ve gündüzü sizin için oluşturdu ki, onda sükûnet bulasınız, Allah'ın lütfundan bir şeyler dileyin ve şükredin.


41.Gün olur, seslenir onlara da şöyle der: O, bir şey zannettiğiniz ortaklarım nerede? Her ümmetten bir tanık çıkarıp da şöyle dedim: Getirin susturucu kanıtınızı! Bunun üzerine onlar hakkın Allah'a ait olduğunu bilmişlerdir.
O iftira aracı yaptıkları şeyler de onları yüzüstü koyup kaybolmuşlardır.


42.Şu da bir gerçek ki Karun, Mûsa kavmindendi.
Onlara karşı şımarıklık ve azgınlık yaptı.
Ona öyle hazineler vermiştim ki, anahtarlarını taşımak, kuvvetli bir grubu bile zorluyordu. Kavmi ona şöyle demişti: Şımarma, çünkü Allah, şımaranları sevmez.

 

42.Allah'ın sana verdikleri içinde âhiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana güzel davrandığı gibi sen de güzel davran ve Allah'ın sana lütufta bulunduğu gibi sen de insanlara lütufta bulun. Yeryüzünde fesat isteyip durma, çünkü Allah fesat peşinde koşanları sevmez.


43.Karun dedi ki: Bu servet bana, bendeki bir ilim sayesinde verildi.
Peki o bilmedi mi ki Allah, önceki nesiller içinden ondan kuvvetçe daha zorlu, sayıca daha çok olanları bile helâk etmiştir.
Günahlarının ne olduğu, günahkârlardan sorulmaz.


44.Karun, süslenip ve püslenip toplumunun karşısına çıktı.
Şu iğreti dünya hayatını amaçlayanlar dediler ki: Ah, Karun'a verilenin bir benzeri bize de verilseydi, gerçekten o, çok nasipli bir adam!
Kendilerine ilim verilmiş olanlar şöyle demişti: Yazıklar olsun size!
İman edip hayra ve barışa yönelik iş yapan kişi için Allah'ın vereceği karşılık daha üstündür ama buna, sadece sabredenler ulaştırılır.


45.Nihayet, Karun'u da sarayını da yere geçirdim.
Allah'a karşı kendisine yardım edecek yandaşları da yoktu.
Kendi kendisine yardım edebileceklerden de değildi.
Akşam onun mevkiine ve konumuna imrenenler sabah şöyle diyorlardı:
Vay be! Allah, kullarından dilediğine rızkı açıp yayıyor, dilediğine de ölçüyle veriyor ve kısıyor. Allah bize lütufta bulunmasaydı, vallahi bizi de batırmıştı.
Demek ki, inkârcılar asla iflah etmiyorlar.


46.İşte âhiret yurdu!
Ben onu, yeryüzünde üstünlük taslamayanlarla bozgunculuk peşinde koşmayanlara veririm. Sonuç, tam inanmışların sahiplerinindir.
İyilik ve güzellik getirene ondan daha hayırlısı var.
Kötülük getirenlere gelince, kötülükleri yapanlar yapmış olduklarından fazlasıyla cezalandırılmayacaklardır.
 

47.Bu Kur'an'ı sana emir kılan, elbette ki seni vaat edilen yere ve belirlenen sona götürecektir. De ki: Hidayeti getireni de açık bir sapıklık içinde olanı da en iyi Rabbin Allah bilir. Sen bu Kitap'ın sana indirileceği ummuyordun; Rabbinden bir rahmet olarak geldi. O halde küfre sapanlara sakın destekçi olma.
 

48.Allah'ın ayetleri sana indirildikten sonra sakın seni geri çevirmesinler.
Rabbine yakar ve Rabbini çağır.
Sakın Yaratan Yüce Allah'a ortak bulaştıranlardan olma.
Allah'ın yanında diğer bir tanrıya daha kulluk etme.
İlah yok Allah'tan başka.
Allah dışında herşey helâk yok olacaktır.
Hüküm yalnız Allah'ındır vede Allah'a döndürüleceksiniz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishdailynews.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.