Türkce Kuran Meali
Köşe Yazarı
Türkce Kuran Meali
 

48. Neml - Dişi Karınca Süresi

48. Neml - Dişi Karınca Süresi: Mekke'de 42 Ayet Olarak İndirildi!   1.Ta-Sîn.   2.Bunlar Kur’an’ın, apaçık bir kitabın âyetleridir.   3.Kur’an, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.   4.Şüphesiz, ahiret hayatına inanmayanların işlerini ben kendilerine güzel göstermişimdir de o yüzden bocalayıp dururlar. Onlar, azabın en kötüsü kendilerine has olan kimselerdir. Onlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır.   5.Şüphesiz bu Kur’an sana, hüküm ve hikmet sahibi, hakkıyla bilen Allah tarafından verilmektedir.   6.Hani Mûsâ ailesine, Ben bir ateş gördüm, ondan size bir haber, yahut ısınasınız diye bir kor ateş getireceğim demişti.  Mûsâ Ateşe varınca ona şöyle seslenildi: Ateşin başındaki de çevresindekiler de kutlu olsun! Âlemlerin Rabbi olan Allah eksikliklerden uzaktır. 7.Ey Mûsa Kuşkun olmasın ki ben, Allah'ım; Azîz olan, Hakîm olanım. Asanı bırak! Bunun üzerine Mûsa, asayı çevik bir yılan gibi titreyip kıvrılır görünce gerisin geri kaçtı ve  arkasına bakmadı.  Korkma ey Mûsa, benim. Zulme bulaşanlar müstesna, benim huzurumda, elçi olarak gönderilenler korkmaz. O da bunu kötülüğün arkasından güzelliğe çevirirse hiç kuşkusuz ben Gafûr'um, Rahîm'im. 8.Elini koynuna sok; Firavun ve toplumuna yönelik dokuz mucizeden biri olarak pürüzsüz ve lekesiz,  bembeyaz bir biçimde çıkacaktır.   9.O Firavun ve yandaşları sapmış bir topluluk haline geldiler. İşte bu şekilde ayetlerimi göz ve gönül açar bir biçimde onlara geldiğinde şunu deyiverdiler: Açık bir büyüdür bu...Zulüm ve böbürlenmeyle, Allah’a karşı çıktılar. Oysaki öz benlikleri, onun gerçekliğine kanaat getirmişti. Bak da gör, nasıl olmuştur o bozguncuların sonu!   10.Yemin olsun, ben, Davûd'a da Süleyman'a da bir ilim verdim. Onlar şöyle dediler: Bizi, mümin kullarının bir çoğundan üstün kılan Allah'a hamd olsun. Süleyman, Davûd'a mirasçı oldu ve şöyle dedi: Ey insanlar, bize kuşların dili öğretildi ve bize herşeyden biraz verildi. Kuşkusuz bu, apaçık lütfun ta kendisidir. 11.Cinlerden ve insanlardan vede kuşlardan orduları, Süleyman'ın huzurunda bir araya getirildi. Onlar, düzenli bir biçimde sevk ediliyorlardı. Karınca vadisine geldiklerinde bir karınca şöyle seslendi: Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki, Süeyman ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesinler. Bunun üzerine Süleyman, karıncanın sözüne güldü ve dedi: Rabbim, bana ve ebeveynime lütfettiğin nimetine şükretmeme, hoşnut olacağın hayırlı ve barışçıl bir iş yapmama imkân ver, ve rahmetinle beni iyilik ve barışı seven kullarının arasına sok. 12.Süleyman kuşları teftiş etti de dedi ki: Hüdhüd'ü neden göremiyorum, yoksa kayıplara mı karıştı Ona acımasızca azap edeceğim, belki de onu boğazlayacağım; yahut da bana mutlaka nerede olduğuna dair açık bir kanıt getirecek. Az sonra Hüdhüd gelip şöyle dedi: Senin fark edemeyeceğin bir şeyi fark ettim ve sana Sabâ'dan parlak bir haber getirdim. Sabâlılara hükmeden bir kadın buldum kendisine herşeyden bir pay verilmiş, kocaman bir tahtı var. Onu ve toplumunu, Allah'ı bırakıp Güneş' secde eder buldum. Şeytan onlara, yapıp ettiklerini süslü gösterip onları yoldan saptırmış. Artık doğruyu bulamazlar. Göklerde ve yerdeki sırrı açığa çıkaran, onların gizlediklerini de açıkladıklarını da bilen Allah'a secde etmemek gayretindeler. O Allah ki, tanrı yok ondan başka, Allah büyük arşın tek rabbidir. Süleyman dedi: Doğru mu söyledin yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz! 13.Şu yazımı götürüp onlara at sonra onlardan uzaklaş da bak bakalım, nasıl davranacaklar. Melike dedi ki: "Ey ileri gelenler, bana önemli bir mektup bırakıldı. Süleyman'dan bir mektup. Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla başlıyor. Söylediği şu: Bana büyüklük taslamaya kalkmayın ve teslim olarak huzuruma gelin. Melike dedi ki: Ey danışmanlarım, bu meselem konusunda bana fikir verin. Siz onaylamadıkça, hiçbir işe kesin karar vermem. Dediler ki: Biz çok güçlüyüz, çok yaman savaşırız. Buyruk senin ne karar vereceğini sen bilirsin. Melike dedi ki: "Şu bir gerçek ki krallar bir kente ve bir memlekete girdiler mi, orada bozgun çıkarırlar. Oranın onurlu insanlarını zelil ve sefil ederler. İşte böyle yaparlar. Şimdi ben onlara bir hediye göndereceğim ve bakacağım elçiler neyle geri dönecekler. 14.Elçi, Süleyman'a geldiğinde, o dedi ki: Siz bana bir mal ile mi destek veriyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha kıymetlidir. Sizin hediyenizle, benden çok siz ferahlarsınız. Seni gönderenlere dön vallahi, karşı koyamayacakları ordularla üstlerine gelirim ve onları oradan, başları eğik, aşağılanmış bir halde sürer çıkarırım. 15.Süleyman, kurmaylarına dedi ki: Onlar teslim olup huzuruma gelmeden önce, o kadının tahtını hanginiz bana getirebilir? Cinlerden bir ifrit şöyle dedi: Sen daha makamından kalkmadan, onu sana getirebilirim. Ben bunu yapacak güçteyim ve gerçekten güvenilir biriyim. Kendinde Kitap'tan bir ilim olan kişi de şöyle dedi: Ben onu sana, gözünü açıp yumuncaya kadar getiririm. Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu:  Rabbimin lütfundandır bu. Şükür mü edeceğim, nankörlük mü diye beni denemek istiyor.   16.Esasında, şükreden, kendisi lehine şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Rabbim Ganî'dir, cömerttir.   17.Süleyman emir verdi: Melike’nin tahtını başkalaştırın, bakalım tanıyacak mı, tanıyamayanların arasına mı girecek? Melike gelince şöyle denildi: Senin tahtın da böyle mi? Dedi ki : Bu sanki o. Zaten daha önce bize bilgi verilmişti ve biz müslüman olmuştuk. Daha önce Allah dışında ibadet ettikleri, onu engellemişti. Çünkü o, küfre sapmış bir topluluktandı. 18.Ona denildi: Köşke gir! Melike onu görünce su sandı ve baldırlarını açtı. Süleyman dedi ki: "O, cilalı sırçadan yapılmış bir parlak avlu ve zemindir. Melike dedi: "Rabbim, doğrusu ben öz benliğime zulmetmişim. Artık Süleyman'la birlikte, âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oluyorum. 19.Yemin olsun, Semûd'a da kardeşleri Sâlih'i, şunu tebliğ etmek üzere gönderdim Allah'a kulluk ve ibadet edin diye ama bir de ne görelim, onlar birbiriyle boğuşan iki fırka oluvermişler. Sâlih dedi: Ey toplumum  iyilikten önce kötülüğü istemede aceleniz niye? Merhamet görebilmeniz için Allah'tan af dileseniz olmaz mı? Dediler ki: "Sen ve beraberindekiler yüzünden başımıza uğursuzluk geldi. Sen ve beraberindekileri uğursuzluk belirtisi sayıyoruz. Dedi ki: "Uğursuzluk kuşunuz Allah katındadır. Daha doğrusu siz, imtihana çekilen bir topluluksunuz. 20.O kentte, hep bozgun çıkarıp barışa hiç yanaşmayan dokuz çete vardı. Allah adına yeminleşerek şöyle dediler: Ona ve ailesine bir gece baskını yapalım, sonra da velisine şöyle diyelim: Biz onların ailesinin öldürülüşüne tanık olmadık Vallahi, doğru söyleyenleriz. Onlar bir tuzak kurdular, biz de bir tuzak kurduk, ama şuursuzluk eden onlardı. Bir baksana nasıl oldu tuzaklarının sonu. İşte, onları da topluluklarını da hep birlikte yere geçirdik. İşte sana onların, işledikleri zulümler yüzünden çöküp ıpıssız kalmış evleri. Hiç kuşkusuz bunda, ilmi kullanan bir topluluk için kesin bir ibret vardır. Ben inananları, korunup sakınanları kurtardım. 21.Lût'u da resul olarak gönderdim. Toplumuna şöyle dedi: Gözünüz göre göre şu iğrençliği yapıyorsunuz ha! Siz, şehvetinizi tatmin için kadınları bırakıp da erkeklere mi gidiyorsunuz? Doğrusu siz cehalete saplanmış bir topluluksunuz. Toplumunun cevabı sadece şunu söylemek oldu: Çıkarın şu Lût ailesini kentinizden; bunlar temizlik tutkunu olmuş kişilerdir. Bunun üzerine karısı hariç onu ve ailesini kurtardım. Onu, arkada kalanlardan biri olarak takdir etmiştim. Üzerlerine bir de yağmur yağdırdım. Uyarılmış olanlar üzerine inen yağmur da ne kötüdür! 22.De ki: Hamd Allah'a, selam Allah’ın seçip yücellitiği kularına! Allah mı hayırlı, yoksa onların ortak tuttukları mı? Yahut gökleri ve yeri yaratan ve size gökten yağmur indirip, onunla, ağaçlarını sizin yetiştiremeyeceğiniz gönül alıcı güzel bahçeler meydana getiren mi? Allah ile birlikte başka ilah mı var!?   23.Hayır onlar Allah’a eş koşan bir kavimdir. Yahut yeryüzünü karar kılma yeri yapan, içinde nehirler akıtan, onun için oturaklı dağlar yapan ve iki denizin arasına bir engel koyan mı? Allah ile birlikte başka bir ilah mı var!? Hayır onların çoğu bilmiyor!   24.Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen kötülüğü kaldıran, sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile birlikte başka ilah mı var? Ne kadar az düşünüyorsunuz! 25.Yoksa size karanın ve denizin karanlıkları içinde yol gösteren ve rahmetini önünde rüzgârları müjdeci gönderen mi hayırlı? Allah'ın beraberinde bir ilah daha mı var? Allah, onların ortak tuttuklarından uzaktır, arınmıştır. 26.Yoksa yaratmaya başlayıp sonra tekrar tekrar yaratan ve sizi gözeten ve yerden rızıklandıran mı hayırlı? Allah'ın yanında baska bir ilah mı var Hayır! De ki: Getirin susturucu kanıtınızı, eğer doğru sözlüler iseniz. 27.De ki: "Göklerde ve yerde, Allah'tan başka hiç kimse geleceği bilemez. Ne zaman dirileceklerini de bilmezler. Hayır, onların bilgileri âhiret konusunda yetersiz kalmıştı. Daha doğrusu onlar ondan kuşku duymaktadırlar. Hayır, hayır, onlar, onu göremeyecek kadar kördürler.   28.İnkârcılar dediler ki: Biz ve atalarımız toprak olduktan sonra, gerçekten biz bundan sonra ortaya mı çıkarılacağız? Yemin olsun, bununla şimdi biz, önceden de atalarımız tehdit edildi. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değil. De ki: Yeryüzünde dolaşın da bir bakın nice olmuştur günahkârların sonu! Onlar yüzünden tasalanma. Kurmakta oldukları tuzaklardan ötürü de sıkıntıya düşme.   29.Eğer doğru sözlülerseniz, bu vaat ne zaman? derler. De ki: "Acele isteyip durduğunuzun bir kısmı belki de arkanıza takılmıştır. Senin Rabbin, insanlara karşı gerçekten lütufkârdır; fakat çokları şükretmezler. Ve senin Rabbin, onların göğüslerinin sakladığını da açığa vurduğunu da çok iyi bilir. 30.Kainatlar da ve Yeryüzünde vede gökte hiçbir bilinmeyen yoktur ki, onu açıklayıcı bir Kitap'ta olmasın.   31.Hiç kuşkunuz olmasın ki bu Kur'an, İsrailoğullarına, ihtilafa düştükleri şeylerin birçoğunu anlatıyor. Ve elbette o, inananlara bir kılavuz ve rahmettir. Rabbin, o İsrailoğulları arasında hükmünü verip gereğini yapacaktır. Allah Azîz'dir, Allah Alîm'dir. 32.Allah'a dayanıp güven, çünkü sen apaçık gerçeğin üzerindesin.   33.Sen, ölülere işittiremezsin. Eğer dönüp giderlerse, sağırlara da çağrıyı duyuramaz, düştükleri sapıklıktan körleri de çıkaramazsın. Teslim olmuş kişiler halinde ayetlerimi Allah’a inananlardan başkasına sesini duyuramazsın. 34.O söz tepelerine indiğinde, yeryüzünden onlar için bir dâbbe ve debelenir gibi yürüyen bir canlı çıkarırım da o onlara, insanların benim ayetlerime gereğince inanmadıklarını söyler.   35.O gün her ümmetin içinden ayetlerimi yalanlayanlardan bir zümre derlerim de onlar, toplu halde cehennem ateşine sürülürler. 36.Geldiklerinde Allah onlara: "Ayetlerimi, ilminiz onları kuşatmadığı halde inkâr mı ettiniz yoksa ne yapıyordunuz? der. İşledikleri zulümler yüzünden o söz tepelerine inmiştir ve artık tek kelime söyleyemezler.   37.Görmedin mi; ben geceyi, içinde dinlensinler diye, gündüzü de gösterici bir ışık olsun diye yaratttım. İşte bunda, inanan bir topluluk için elbette ibretler vardır. 38.Sûra üfürüleceği gün, Allah'ın dilediği dışında herkes, göklerdekiler, yerdekiler dehşet içinde kalacaktır. Hepsi boynunu bükmüş bir halde Allah'ın huzuruna gelir. 39.Sen dağlara bakar da onları donuk ve durgun görürsün, oysaki onlar, bulutların dolaştığı gibi dolaşmaktadır. Herşeyi güzel ve mükemmel yapan Allah'ın sanatıdır bu. Yaratan Yüce Allah yaptıklarınızdan gereğince haberdardır.   40.İyilik ve güzellik getirene, getirdiğinden daha hayırlısı vardır. Onlar o gün korkudan güvene çıkmışlardır. Kötülük getirenlerin ise yüzleri ateşte sürtülür. Sadece yapıp ettiklerinizle cezalandırılırsınız. 41.Ben sadece, bu beldenin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Orayı saygıya layık kılmıştır Allah. Kainatlar’da her şey Allah’ındır. Ben, müslümanlardanım ve Allah'a teslim olanlardan olmakla ve Kur'an okumakla emrolundum. Artık kim yola gelirse kendi nefsi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: 'Ben uyarıcılardan biriyim. Hepsi bu! 42.Ve şöyle yakar: "Hamt olsun Allah'a! Allah size ayetlerini gösterecek de siz onları tanıyacaksınız. Senin Rabbin, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir. .
Ekleme Tarihi: 26 Haziran 2021 - Cumartesi
Türkce Kuran Meali

48. Neml - Dişi Karınca Süresi

48. Neml - Dişi Karınca Süresi: Mekke'de 42 Ayet Olarak İndirildi!

 

1.Ta-Sîn.
 

2.Bunlar Kur’an’ın, apaçık bir kitabın âyetleridir.
 

3.Kur’an, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.
 

4.Şüphesiz, ahiret hayatına inanmayanların işlerini ben kendilerine güzel göstermişimdir de o yüzden bocalayıp dururlar. Onlar, azabın en kötüsü kendilerine has olan kimselerdir. Onlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır.
 

5.Şüphesiz bu Kur’an sana, hüküm ve hikmet sahibi, hakkıyla bilen Allah tarafından verilmektedir.
 

6.Hani Mûsâ ailesine, Ben bir ateş gördüm, ondan size bir haber, yahut ısınasınız diye bir kor ateş getireceğim demişti.  Mûsâ Ateşe varınca ona şöyle seslenildi: Ateşin başındaki de çevresindekiler de kutlu olsun! Âlemlerin Rabbi olan Allah eksikliklerden uzaktır.


7.Ey Mûsa Kuşkun olmasın ki ben, Allah'ım; Azîz olan, Hakîm olanım. Asanı bırak! Bunun üzerine Mûsa, asayı çevik bir yılan gibi titreyip kıvrılır görünce gerisin geri kaçtı ve  arkasına bakmadı.  Korkma ey Mûsa, benim. Zulme bulaşanlar müstesna, benim huzurumda, elçi olarak gönderilenler korkmaz. O da bunu kötülüğün arkasından güzelliğe çevirirse hiç kuşkusuz ben Gafûr'um, Rahîm'im.


8.Elini koynuna sok; Firavun ve toplumuna yönelik dokuz mucizeden biri olarak pürüzsüz ve lekesiz,  bembeyaz bir biçimde çıkacaktır.
 

9.O Firavun ve yandaşları sapmış bir topluluk haline geldiler.
İşte bu şekilde ayetlerimi göz ve gönül açar bir biçimde onlara geldiğinde şunu deyiverdiler: Açık bir büyüdür bu...Zulüm ve böbürlenmeyle, Allah’a karşı çıktılar. Oysaki öz benlikleri, onun gerçekliğine kanaat getirmişti. Bak da gör, nasıl olmuştur o bozguncuların sonu!
 

10.Yemin olsun, ben, Davûd'a da Süleyman'a da bir ilim verdim.
Onlar şöyle dediler: Bizi, mümin kullarının bir çoğundan üstün kılan Allah'a hamd olsun. Süleyman, Davûd'a mirasçı oldu ve şöyle dedi: Ey insanlar, bize kuşların dili öğretildi ve bize herşeyden biraz verildi. Kuşkusuz bu, apaçık lütfun ta kendisidir.


11.Cinlerden ve insanlardan vede kuşlardan orduları, Süleyman'ın huzurunda bir araya getirildi. Onlar, düzenli bir biçimde sevk ediliyorlardı. Karınca vadisine geldiklerinde bir karınca şöyle seslendi: Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki, Süeyman ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesinler. Bunun üzerine Süleyman, karıncanın sözüne güldü ve dedi: Rabbim, bana ve ebeveynime lütfettiğin nimetine şükretmeme, hoşnut olacağın hayırlı ve barışçıl bir iş yapmama imkân ver, ve rahmetinle beni iyilik ve barışı seven kullarının arasına sok.


12.Süleyman kuşları teftiş etti de dedi ki: Hüdhüd'ü neden göremiyorum, yoksa kayıplara mı karıştı Ona acımasızca azap edeceğim, belki de onu boğazlayacağım; yahut da bana mutlaka nerede olduğuna dair açık bir kanıt getirecek. Az sonra Hüdhüd gelip şöyle dedi: Senin fark edemeyeceğin bir şeyi fark ettim ve sana Sabâ'dan parlak bir haber getirdim. Sabâlılara hükmeden bir kadın buldum kendisine herşeyden bir pay verilmiş, kocaman bir tahtı var. Onu ve toplumunu, Allah'ı bırakıp Güneş' secde eder buldum. Şeytan onlara, yapıp ettiklerini süslü gösterip onları yoldan saptırmış. Artık doğruyu bulamazlar.
Göklerde ve yerdeki sırrı açığa çıkaran, onların gizlediklerini de açıkladıklarını da bilen Allah'a secde etmemek gayretindeler.
O Allah ki, tanrı yok ondan başka, Allah büyük arşın tek rabbidir.
Süleyman dedi: Doğru mu söyledin yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz!


13.Şu yazımı götürüp onlara at sonra onlardan uzaklaş da bak bakalım, nasıl davranacaklar. Melike dedi ki: "Ey ileri gelenler, bana önemli bir mektup bırakıldı. Süleyman'dan bir mektup. Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla başlıyor. Söylediği şu: Bana büyüklük taslamaya kalkmayın ve teslim olarak huzuruma gelin. Melike dedi ki: Ey danışmanlarım, bu meselem konusunda bana fikir verin. Siz onaylamadıkça, hiçbir işe kesin karar vermem. Dediler ki: Biz çok güçlüyüz, çok yaman savaşırız. Buyruk senin ne karar vereceğini sen bilirsin. Melike dedi ki: "Şu bir gerçek ki krallar bir kente ve bir memlekete girdiler mi, orada bozgun çıkarırlar. Oranın onurlu insanlarını zelil ve sefil ederler. İşte böyle yaparlar. Şimdi ben onlara bir hediye göndereceğim ve bakacağım elçiler neyle geri dönecekler.


14.Elçi, Süleyman'a geldiğinde, o dedi ki: Siz bana bir mal ile mi destek veriyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha kıymetlidir.
Sizin hediyenizle, benden çok siz ferahlarsınız.
Seni gönderenlere dön vallahi, karşı koyamayacakları ordularla üstlerine gelirim ve onları oradan, başları eğik, aşağılanmış bir halde sürer çıkarırım.


15.Süleyman, kurmaylarına dedi ki: Onlar teslim olup huzuruma gelmeden önce, o kadının tahtını hanginiz bana getirebilir?
Cinlerden bir ifrit şöyle dedi: Sen daha makamından kalkmadan, onu sana getirebilirim. Ben bunu yapacak güçteyim ve gerçekten güvenilir biriyim.
Kendinde Kitap'tan bir ilim olan kişi de şöyle dedi: Ben onu sana, gözünü açıp yumuncaya kadar getiririm. Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu:  Rabbimin lütfundandır bu. Şükür mü edeceğim, nankörlük mü diye beni denemek istiyor.

 

16.Esasında, şükreden, kendisi lehine şükretmiş olur.
Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Rabbim Ganî'dir, cömerttir.

 

17.Süleyman emir verdi: Melike’nin tahtını başkalaştırın, bakalım tanıyacak mı, tanıyamayanların arasına mı girecek? Melike gelince şöyle denildi: Senin tahtın da böyle mi? Dedi ki : Bu sanki o. Zaten daha önce bize bilgi verilmişti ve biz müslüman olmuştuk. Daha önce Allah dışında ibadet ettikleri, onu engellemişti.
Çünkü o, küfre sapmış bir topluluktandı.


18.Ona denildi: Köşke gir! Melike onu görünce su sandı ve baldırlarını açtı.
Süleyman dedi ki: "O, cilalı sırçadan yapılmış bir parlak avlu ve zemindir.
Melike dedi: "Rabbim, doğrusu ben öz benliğime zulmetmişim.
Artık Süleyman'la birlikte, âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oluyorum.


19.Yemin olsun, Semûd'a da kardeşleri Sâlih'i, şunu tebliğ etmek üzere gönderdim Allah'a kulluk ve ibadet edin diye ama bir de ne görelim, onlar birbiriyle boğuşan iki fırka oluvermişler.
Sâlih dedi: Ey toplumum  iyilikten önce kötülüğü istemede aceleniz niye?
Merhamet görebilmeniz için Allah'tan af dileseniz olmaz mı?

Dediler ki: "Sen ve beraberindekiler yüzünden başımıza uğursuzluk geldi. Sen ve beraberindekileri uğursuzluk belirtisi sayıyoruz.
Dedi ki: "Uğursuzluk kuşunuz Allah katındadır.
Daha doğrusu siz, imtihana çekilen bir topluluksunuz.


20.O kentte, hep bozgun çıkarıp barışa hiç yanaşmayan dokuz çete vardı.
Allah adına yeminleşerek şöyle dediler: Ona ve ailesine bir gece baskını yapalım, sonra da velisine şöyle diyelim: Biz onların ailesinin öldürülüşüne tanık olmadık Vallahi, doğru söyleyenleriz.
Onlar bir tuzak kurdular, biz de bir tuzak kurduk, ama şuursuzluk eden onlardı. Bir baksana nasıl oldu tuzaklarının sonu. İşte, onları da topluluklarını da hep birlikte yere geçirdik.
İşte sana onların, işledikleri zulümler yüzünden çöküp ıpıssız kalmış evleri.
Hiç kuşkusuz bunda, ilmi kullanan bir topluluk için kesin bir ibret vardır.
Ben inananları, korunup sakınanları kurtardım.


21.Lût'u da resul olarak gönderdim.
Toplumuna şöyle dedi: Gözünüz göre göre şu iğrençliği yapıyorsunuz ha!
Siz, şehvetinizi tatmin için kadınları bırakıp da erkeklere mi gidiyorsunuz?
Doğrusu siz cehalete saplanmış bir topluluksunuz.
Toplumunun cevabı sadece şunu söylemek oldu: Çıkarın şu Lût ailesini kentinizden; bunlar temizlik tutkunu olmuş kişilerdir. Bunun üzerine karısı hariç onu ve ailesini kurtardım. Onu, arkada kalanlardan biri olarak takdir etmiştim. Üzerlerine bir de yağmur yağdırdım. Uyarılmış olanlar üzerine inen yağmur da ne kötüdür!


22.De ki: Hamd Allah'a, selam Allah’ın seçip yücellitiği kularına!
Allah mı hayırlı, yoksa onların ortak tuttukları mı?
Yahut gökleri ve yeri yaratan ve size gökten yağmur indirip, onunla, ağaçlarını sizin yetiştiremeyeceğiniz gönül alıcı güzel bahçeler meydana getiren mi?
Allah ile birlikte başka ilah mı var!?

 

23.Hayır onlar Allah’a eş koşan bir kavimdir.
Yahut yeryüzünü karar kılma yeri yapan, içinde nehirler akıtan, onun için oturaklı dağlar yapan ve iki denizin arasına bir engel koyan mı? Allah ile birlikte başka bir ilah mı var!?
Hayır onların çoğu bilmiyor!
 

24.Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kalmışa cevap veren ve başa gelen kötülüğü kaldıran, sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile birlikte başka ilah mı var? Ne kadar az düşünüyorsunuz!


25.Yoksa size karanın ve denizin karanlıkları içinde yol gösteren ve rahmetini önünde rüzgârları müjdeci gönderen mi hayırlı?
Allah'ın beraberinde bir ilah daha mı var?
Allah, onların ortak tuttuklarından uzaktır, arınmıştır.


26.Yoksa yaratmaya başlayıp sonra tekrar tekrar yaratan ve sizi gözeten ve yerden rızıklandıran mı hayırlı? Allah'ın yanında baska bir ilah mı var Hayır! De ki: Getirin susturucu kanıtınızı, eğer doğru sözlüler iseniz.


27.De ki: "Göklerde ve yerde, Allah'tan başka hiç kimse geleceği bilemez.
Ne zaman dirileceklerini de bilmezler. Hayır, onların bilgileri âhiret konusunda yetersiz kalmıştı. Daha doğrusu onlar ondan kuşku duymaktadırlar.
Hayır, hayır, onlar, onu göremeyecek kadar kördürler.

 

28.İnkârcılar dediler ki: Biz ve atalarımız toprak olduktan sonra, gerçekten biz bundan sonra ortaya mı çıkarılacağız? Yemin olsun, bununla şimdi biz, önceden de atalarımız tehdit edildi.
Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değil.
De ki: Yeryüzünde dolaşın da bir bakın nice olmuştur günahkârların sonu!
Onlar yüzünden tasalanma.
Kurmakta oldukları tuzaklardan ötürü de sıkıntıya düşme.
 

29.Eğer doğru sözlülerseniz, bu vaat ne zaman? derler.
De ki: "Acele isteyip durduğunuzun bir kısmı belki de arkanıza takılmıştır. Senin Rabbin, insanlara karşı gerçekten lütufkârdır; fakat çokları şükretmezler. Ve senin Rabbin, onların göğüslerinin sakladığını da açığa vurduğunu da çok iyi bilir.


30.Kainatlar da ve Yeryüzünde vede gökte hiçbir bilinmeyen yoktur ki, onu açıklayıcı bir Kitap'ta olmasın.
 

31.Hiç kuşkunuz olmasın ki bu Kur'an, İsrailoğullarına, ihtilafa düştükleri şeylerin birçoğunu anlatıyor. Ve elbette o, inananlara bir kılavuz ve rahmettir.

Rabbin, o İsrailoğulları arasında hükmünü verip gereğini yapacaktır.
Allah Azîz'dir,
Allah Alîm'dir.


32.Allah'a dayanıp güven, çünkü sen apaçık gerçeğin üzerindesin.
 

33.Sen, ölülere işittiremezsin.
Eğer dönüp giderlerse, sağırlara da çağrıyı duyuramaz, düştükleri sapıklıktan körleri de çıkaramazsın. Teslim olmuş kişiler halinde ayetlerimi Allah’a inananlardan başkasına sesini duyuramazsın.


34.O söz tepelerine indiğinde, yeryüzünden onlar için bir dâbbe ve debelenir gibi yürüyen bir canlı çıkarırım da o onlara, insanların benim ayetlerime gereğince inanmadıklarını söyler.
 

35.O gün her ümmetin içinden ayetlerimi yalanlayanlardan bir zümre derlerim de onlar, toplu halde cehennem ateşine sürülürler.


36.Geldiklerinde Allah onlara: "Ayetlerimi, ilminiz onları kuşatmadığı halde inkâr mı ettiniz yoksa ne yapıyordunuz? der.
İşledikleri zulümler yüzünden o söz tepelerine inmiştir ve artık tek kelime söyleyemezler.

 

37.Görmedin mi; ben geceyi, içinde dinlensinler diye, gündüzü de gösterici bir ışık olsun diye yaratttım. İşte bunda, inanan bir topluluk için elbette ibretler vardır.


38.Sûra üfürüleceği gün, Allah'ın dilediği dışında herkes, göklerdekiler, yerdekiler dehşet içinde kalacaktır. Hepsi boynunu bükmüş bir halde Allah'ın huzuruna gelir.


39.Sen dağlara bakar da onları donuk ve durgun görürsün, oysaki onlar, bulutların dolaştığı gibi dolaşmaktadır.
Herşeyi güzel ve mükemmel yapan Allah'ın sanatıdır bu.
Yaratan Yüce Allah yaptıklarınızdan gereğince haberdardır.

 

40.İyilik ve güzellik getirene, getirdiğinden daha hayırlısı vardır.
Onlar o gün korkudan güvene çıkmışlardır.
Kötülük getirenlerin ise yüzleri ateşte sürtülür.
Sadece yapıp ettiklerinizle cezalandırılırsınız.


41.Ben sadece, bu beldenin Rabbine kulluk etmekle emrolundum.
Orayı saygıya layık kılmıştır Allah.
Kainatlar’da her şey Allah’ındır.
Ben, müslümanlardanım ve Allah'a teslim olanlardan olmakla
ve Kur'an okumakla emrolundum.
Artık kim yola gelirse kendi nefsi için gelir.
Sapmışa gelince, böylesine de ki: 'Ben uyarıcılardan biriyim.
Hepsi bu!

42.Ve şöyle yakar: "Hamt olsun Allah'a!
Allah size ayetlerini gösterecek de siz onları tanıyacaksınız.

Senin Rabbin, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.

.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishdailynews.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.