Sedat Kadiroğulları
Köşe Yazarı
Sedat Kadiroğulları
 

Kuran'a Dönüş

Etrafımızda İslam adına sergilenen tüm ilkellikler, çirkinlikler ve çelişkiler; kitlelere acilen, gerçek dinin anlatılmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu tip manzaralardan rahatsız olan ünlü düşünür Muhammed İkbal 1920’lerde şöyle diyordu: “Eğer biz İslam’ın bir üstün değerler sistemi olduğunu Müslüman olmayanlara anlatmak istiyorsak, onlara her şeyden önce bizim İslam’ı temsil etmediğimizi söylemek borcundayız.   ” İkbal’den daha önceki yıllarda yaşayan diğer bir ünlü düşünür Muhammed Abduh aynı gerçeği, kendi kelimeleriyle şöyle anlatıyordu: “İslam denince akla problemler, çıkmazlar, çelişmeler ve anlamsız kardeş savaşları geliyorsa, bunun sebebi İslam'ın kutsal kitabı Kuran-ı Kerimde değil , bunun sebebinin Devşirme Mezhepsel Hadis dinlerine inanan ve kendilerine Müslümanım diyen aklı zayıf insanlardır.   Efendilerini Uçuran Müritler Peygamberimiz’in tek mürşit olduğu, dini konularda tartışılmaz tek otorite olduğu dönemde İslam’ın tek kurumu cami idi. İbadetler, eğitim ve hizmet tüm yeryüzüne yayılan bir faaliyetti, kurum olarak ise bu faaliyetlerin merkezi camiydi.   Peygamber’in sağlığında, hatta dört halife döneminde cami dışında tekke, dergah, zaviye gibi başka kurumların oluşturulmadığı; bu tekke ve dergahların üyeleri tarafından bile kabul edilir. İlk tekkenin hicri 150 -miladi 760- yılları civarında Şam yakınlarında kurulduğu bilinir. Fakat tekkelerin yayılması yüzlerce yıl sonraya rast gelecektir. Pek çok tekkenin ilimler akademisi, askeri hizmet, hatta hastaların tedavisi gibi birçok güzel hizmette kullanıldığı; Müslümanlar’ın Allah sevgisinin gelişmesi ve iyi ahlaklı kâmil Müslümanlar olmaları için önemli katkılarının bulunduğu da bir gerçektir. Fakat bu geleneğin içinden gelen önemli bir isim olan Kuşadalı İbrahim’in deyimiyle; gün gelip de kimi tekkelerin “kerhaneye ve meyhaneye dönüştüğü”, Kuran’ın emir ve yasaklarıyla alakası olmayan binlerce tören ve uygulamanın din adına bu tekkelerde gerçekleştirildiği de ayrı bir gerçektir. Tüm bu olumsuzlukları tespit eden Kuşadalı, yanan tekkesinin yerine yenisini yaptırmamış ve asırlarca yaşayan tekkelerin kapanması gerektiğini ve tüm yeryüzünün adeta bir tekke gibi kullanılıp, Peygamberimiz zamanındaki gibi cami dışında bir dini kurumun bırakılmamasını, Kuran dışındaki virdlerin ve tarikatların özel dualarının yerini Kuran’a ve Kuran’da geçen dualara bırakmasını savunmuştur.   Tekkelerin ortaya çıkışı hicri 150’ler olarak kabul edilse de, bugünkü manasıyla bildiğimiz tarikatların kurumsal yapılar olarak ortaya çıkışı hicri 600’ler civarındadır.   Kurumsal karaktere sahip olduğu kabul edilen ilk tarikat Kadiriliktir, kurucusu Abdülkadir Geylani, hicri 562’de vefat etmiştir.   Diğer birkaç örnek şöyledir: Rifailik, Ahmed er Rifai, vefatı hicri 578; Bektaşiye, Hacı Bektaş Veli, vefatı hicri 669; Mevleviyye, Mevlana Celaleddin Rumi, vefatı hicri 672; Halvetiyye, Ekmelüddin el Haveti, vefatı hicri 750; Nakşibendiyye, Bahauddin Nakşibend, vefatı hicri 791.   Her Şeyin Doğrusunu Yanlız Yüce ALLAH bilir !
Ekleme Tarihi: 18 Eylül 2019 - Çarşamba
Sedat Kadiroğulları

Kuran'a Dönüş

Etrafımızda İslam adına sergilenen tüm ilkellikler, çirkinlikler ve çelişkiler; kitlelere acilen, gerçek dinin anlatılmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu tip manzaralardan rahatsız olan ünlü düşünür Muhammed İkbal 1920’lerde şöyle diyordu: “Eğer biz İslam’ın bir üstün değerler sistemi olduğunu Müslüman olmayanlara anlatmak istiyorsak, onlara her şeyden önce bizim İslam’ı temsil etmediğimizi söylemek borcundayız.

 

” İkbal’den daha önceki yıllarda yaşayan diğer bir ünlü düşünür Muhammed Abduh aynı gerçeği, kendi kelimeleriyle şöyle anlatıyordu: “İslam denince akla problemler, çıkmazlar, çelişmeler ve anlamsız kardeş savaşları geliyorsa, bunun sebebi İslam'ın kutsal kitabı Kuran-ı Kerimde değil , bunun sebebinin Devşirme Mezhepsel Hadis dinlerine inanan ve kendilerine Müslümanım diyen aklı zayıf insanlardır.

 

Efendilerini Uçuran Müritler

Peygamberimiz’in tek mürşit olduğu, dini konularda tartışılmaz tek otorite olduğu dönemde İslam’ın tek kurumu cami idi. İbadetler, eğitim ve hizmet tüm yeryüzüne yayılan bir faaliyetti, kurum olarak ise bu faaliyetlerin merkezi camiydi.

 

Peygamber’in sağlığında, hatta dört halife döneminde cami dışında tekke, dergah, zaviye gibi başka kurumların oluşturulmadığı; bu tekke ve dergahların üyeleri tarafından bile kabul edilir. İlk tekkenin hicri 150 -miladi 760- yılları civarında Şam yakınlarında kurulduğu bilinir. Fakat tekkelerin yayılması yüzlerce yıl sonraya rast gelecektir.

Pek çok tekkenin ilimler akademisi, askeri hizmet, hatta hastaların tedavisi gibi birçok güzel hizmette kullanıldığı; Müslümanlar’ın Allah sevgisinin gelişmesi ve iyi ahlaklı kâmil Müslümanlar olmaları için önemli katkılarının bulunduğu da bir gerçektir. Fakat bu geleneğin içinden gelen önemli bir isim olan Kuşadalı İbrahim’in deyimiyle; gün gelip de kimi tekkelerin “kerhaneye ve meyhaneye dönüştüğü”, Kuran’ın emir ve yasaklarıyla alakası olmayan binlerce tören ve uygulamanın din adına bu tekkelerde gerçekleştirildiği de ayrı bir gerçektir. Tüm bu olumsuzlukları tespit eden Kuşadalı, yanan tekkesinin yerine yenisini yaptırmamış ve asırlarca yaşayan tekkelerin kapanması gerektiğini ve tüm yeryüzünün adeta bir tekke gibi kullanılıp, Peygamberimiz zamanındaki gibi cami dışında bir dini kurumun bırakılmamasını, Kuran dışındaki virdlerin ve tarikatların özel dualarının yerini Kuran’a ve Kuran’da geçen dualara bırakmasını savunmuştur.

 

Tekkelerin ortaya çıkışı hicri 150’ler olarak kabul edilse de, bugünkü manasıyla bildiğimiz tarikatların kurumsal yapılar olarak ortaya çıkışı hicri 600’ler civarındadır.

 

Kurumsal karaktere sahip olduğu kabul edilen ilk tarikat Kadiriliktir, kurucusu Abdülkadir Geylani, hicri 562’de vefat etmiştir.

 

Diğer birkaç örnek şöyledir:

Rifailik, Ahmed er Rifai, vefatı hicri 578;

Bektaşiye, Hacı Bektaş Veli, vefatı hicri 669;

Mevleviyye, Mevlana Celaleddin Rumi, vefatı hicri 672;

Halvetiyye, Ekmelüddin el Haveti, vefatı hicri 750;

Nakşibendiyye, Bahauddin Nakşibend, vefatı hicri 791.

 

Her Şeyin Doğrusunu Yanlız Yüce ALLAH bilir !

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishdailynews.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.