Çingenelerin ana vatanı Hindistan'dır ve Hindistan dan üzerinden diğer gelişmiş ülkelere köle olarak getirilmiş bir milletin çocuklarıdır.
Çingeneler eski göçebe yaşamlarına uygun işler olan' Kadınlar Falcılık, Bohçacılık yapar, Dilenir ya da Dans eder.
Erkekler ise Çalgı çalar, kap kacak lehimciliği, kalaycılık, Hayvan ticareti, Hayvan eğiticiliği gibi işlerle uğraşırlar.
Geçmişte atlarla çekilen arabalarla yapılan göçlerde artık kamyon ya da karavanlar kullanılmaktadır.
Eski uğraşlarının yerini ise, meyve toplama, asfalt dökme, kullanılmış araba ticareti, sirklerde hayvan bakıcılığı ya da eğiticiliği, hurda maden ve antika eşya alım satımı gibi işler almış olmakla birlikte özellikle Türkiye de ve diğer birçok dünya ülkesinde yerleşik hayata geçmiş olanlar diğer meslek dallarıyla ilgilenmiş olup başka türlü mesleklerde edinmişlerdir. Bazı ünlü İspanyol gitaristler ve flamenko dansçıları Çingene ya da yarı Çingenedirler. Çingenecenin yazılı bir dil olmayışı yüzünden edebiyat yapıtları yoktur
Ayrımcılık
Çingenelerin göçebe yaşam tarzı yerleşik toplumlarınkinden çok farklıdır. Bu yüzden çoğu zaman, yerel halk tarafından hırsızlık, büyücülük, çocuk kaçırma gibi eylemlerle suçlanmışlardır.
1554'te İngiltere'de Çingene olduğu söylenen herhangi bir kişinin asılması işten bile değildi. Hemen hemen hiçbir yerde istenmeyen Çingeneler, birçok ülkeden sürülmelerine karşın, bir süre sonra bu ülkelere geri dönmeyi başarırlardı.
Günümüzde de Çingeneler yaşadıkları bütün ülkelerde ayrımcılığa tabi tutulmaktadır. Bu yüzden de birçok ünlü, Çingene kimliğini gizlemek durumunda kalmıştır.
II. Dünya Savaşı'nda Yahudiler gibi Çingeneler de Almanlar tarafından büyük bir kıyıma uğratıldılar. 200.000-800.000 arasında çingene çoluk çocuk aşağı bir ırktan oldukları gerekçesiyle Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya'daki Nazi kamplarında yok edilmiş ve bu katliam Roman halkı tarafından "Porajmos" (parçalanmak) olarak adlandırılmıştı.
Osmanlı'da Çingeneler
Osmanlı İmparatorluğu'nda da Rumeli topraklarında yaşayan Çingeneler ayrı yönetim sayılmışlardı. Kırklareli merkez var sayılarak, (Vize sancak beyinden bağımsız ve ancak gene Vize'de oturmakta olan) Yörük ve Tatarlarından sorumlu bir paşaya bağlanıp "Çingene Sancağı" olarak adlandırılan bu yönetim biriminde, Romanların yönetsel, mali ve askeri işleri düzenlenirdi. Osmanlı Çingeneleri Müslüman olmalarına rağmen, cinayet, vatana ihanet gibi davalarda mahkûm oldukları takdirde, Müslümanlar gibi asılarak değil, gayrimüslimler gibi kafaları kesilerek cezalandırılırdı
İlk kez 1051'te İstanbul'da, 1068'te de Edirne'de nüfus kayıtlarına geçirildiler. Aynı tarihlerde, Avrupa'nın birçok ülkesinde gezgin çalgıcı ve falcılardan oluşan bazı göçebe toplulukların kayıtlarına rastlanır. Günümüzde Çingeneler dünyanın dört bir yanına dağılmış olarak yaşarlar. Büyük bölümü Avrupa'nın güney kesiminde toplanmıştır. 19. yüzyılın sonlarına doğru Kuzey Amerika'ya da göç etmişlerdir. Çingeneler yaşadıkları her ülkede değişik adlarla anılırlar.
Çingeneler, dünyanın en renkli göçebe topluluklarından biridir. Türkiye'de yoğun olarak yaşadıkları yerlerin başında özellikle Adana (Cono aşireti) olmak üzere, Çanakkale, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Düzce, İstanbul ve İzmir gelir.
Çingenelerin büyük bölümü gelenek, göreneklerini ve topluluklarının yönetim biçimlerini korumuştur. İlk olarak 19. yüzyılda Avrupa'da, sayıları 10-100 aile arasında değişen Çingene toplulukları şefler seçmeye başladı.
Çingene sözcüğü yerleşik düzeni olmayan göçebe insanları çağrıştırır. Oysa Çingenelerin çok azı günümüzde göçebedir. Bazıları kendi istekleriyle göçebeliği bırakmış, yaşadıkları ülkenin yaşam biçimini benimsemişlerdir. Edirne-Kırklareli yöresinde göçebe olarak yaşayan çingenelere "Çerge" denir. Çergeler genellikle satıcılık (bohçacılık) ve kalaycılık işiyle uğraşırlar. Roman olmayanlarla evlenen Romanlar da vardır.Bazı ülkelerde de yerleşik yaşama zorlanmışlardır.Soykırıma uğramışlardır.
Yarı göçebe, yarı yerleşik bir topluluğun sayımının yapılması güç olduğu için Çingenelerin kesin nüfusu bilinmemektedir.
Nisan 1971'de, Çingenelerin sorunlarını tartışmak üzere Londra yakınlarında ilk Uluslararası Roman Kongresi toplanmış olup bu kongreye atfen, 1990'dan itibaren 8 Nisan Dünya Romanlar Günü olarak kutlanmaktadır
Anadolu Türkçesi ve yayıldıkları bölgelerde Çingenelere çeşitli isim ve sıfatlar takılmıştır. Sıfatlar daha çok yapılan meslekle ilgili olup özellikle Balkan Yarımadasında gümüşçü, demirci, kalaycı, nalbant, müzisyen, kaşık yapımcısı, madenci terimlerinin yerel dillerde karşılıklarıdır. Aşağıdaki listede ise isimler yer almaktadır:
Türkçede Romanlar, yaşadıkları yöreye bağlı olarak Çingene sözcüğünün versiyonları olan çeşitli isimlerle anılırlar. Bunlardan bazıları şunlardır: Çingen, Cingen, Cıngan, Çingan, Çingân, Cingan ve Cingane. Bunun haricinde kullanılan bazı yöresel isimler şunlardır:
Cingen (Muğla) (Çöğmen civârında yaşarlar)
Cono (Adana)
Cındar (Adıyaman, Malatya, Elazığ)
Roman (İzmir)
Şopar, Çerge, Firavun (Doğu Trakya)
Cingan (Bolu, Kastamonu, Çankırı, Sinop, Çorum, Afyon, Ankara, Kırşehir, Kırıkkale, Yozgat)
Mıtrıp (Van, Diyarbakır)
Mutruf (Ardahan)
Bala (Ilgın, Konya)
Poşa (Erzurum, Artvin, Kars). Anadilleri Ermenice olup Doğu Anadolu'da yaşamaktadırlar.[39]
Gurbet, Kurbat (Tunceli, KKTC, Hatay)
Kareçi (Birecik, Diyarbakır ve Niğde civârında)
Çingit (Amasya, Samsun)
Abdal (Dörtyol, Hatay, Kahramanmaraş)
Dom (Van, Hakkâri)
Aşık - (Diyarbakır)
Kıpti
Orom (Zonguldak, Bartın)
Ole (Kıbrıs)
Her şeyin doğrusunu Yaratan Yüce Allah bilir