Salih Tuna’dan bir roman: Kılıçdaroğlu kaybettiği kafasını arıyor

GÜNDEM 09.08.2020 - 13:20, Güncelleme: 14.02.2024 - 06:37 1175+ kez okundu.
 

Salih Tuna’dan bir roman: Kılıçdaroğlu kaybettiği kafasını arıyor

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bir sabah aynada kafasını göremiyor ve kafasını kaybettiğine inanıyor. Hikaye ondan sonra başlıyor. SABAH yazarı Salih Tuna, kaleme aldığı ve başkahramanının Kılıçdaroğlu olduğu mizah romanı Kafasını Kaybeden Adam için “Bu kitabı en çok CHP’liler sevecek” diyor

"Gayriciddi üslupla yazılmış bu mizahi roman gerçekdışı ve mesnetsizdir. Hiçbir doğruluğu yoktur. Cumhuriyet Halk Partisi'ne yönelik çok biçimde olumsuz siyasi algı içerebilir. Uyarılarımıza rağmen olumsuz bir algı oluşursa bunun sorumlusu ben değilim!" SABAH yazarı Salih Tuna'nın yeni çıkan ve başkahraman olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu seçtiği Kafasını Kaybeden Adam adlı mizahi romanın arka kapağından bu yazı. Yazar baştan uyarıyor yani! Roman kahramanı Kılıçdaroğlu, bir gün evden çıkarken aynaya bakıyor. Ayna her zamankinden biraz daha yukarı asılmış. Ama zaten kafası bir hayli karışık olan kahraman, kafasını kaybettiğine hükmediyor ve macera başlıyor. Psikiyatrıyla kafasını arama seansları üst üste geliyor. CHP'nin gizemli 14. katından gelen telefonlar, temel atmama törenleri, çeşmeye su getirme açılışları gibi yarı gerçek-yarı kurgu bir dünyanın içine alıyor okuyucuyu. Sahi, kahraman arada Ekrem İmamoğlu'nun elleri arkada bağlı meşhur türbe yürüyüşünü taklit ederek, "Acaba bu şekilde takılsam ben de seçim kazanabilir miyim" diye iç de geçiriyor. Romanın fikrini ve belki de çıkış noktasını aslında, Tuna'nın bir süre önce CHP üzerine kaleme aldığı Genel Merkez başlıklı yazıları oluşturuyor. Roman hakkında -popüler tabirle- çok spoiler vermeden Tuna'yla kitap üzerine yaptığımız söyleşiye bağlanalım... - Kafasını Kaybeden Adam/Genel Merkez bir siyasi hiciv romanı. İlk defa başkahramının bir siyasi parti lideri olduğu romanla karşı karşıyayız. Ekseninde Kılıçdaroğlu ve CHP'nin olduğu bir mizahı roman yazmak sizi zorladı mı? Ya da şöyle soralım: Ne derdiniz var Kılıçdaroğlu'yla? - Hiçbir derdim yok Kılıçdaroğlu'yla. Zaten neden olsun ki. Her şeyden önce siyasetçi değilim. Kaldı ki Kılıçdaroğlu da çok eğlenceli bir karakter. Tabi nerden baktığınıza bağlı... Baktığım yerden bir roman kahramanı olarak Kemal Bey'i yazmak beni hiç mi hiç zorlamadı. Tam aksine, romanını yazmaya beni bizzat o zorladı. Söylemiyle, duruşuyla. Hal ve gidişiyle. -Hangi yönleri size ilham verdi Kılıçdaroğlu'nun? - Kemal Bey gerçekten de inanılmaz bir karakter. Bilirsiniz, inanmakta zorluk çektiğimizde çokluk, "Böyle bir şey olabilir mi ya" diye hayret ederiz. Kimi zaman da "Bunlar ancak filmlerde, romanlarda olur" deriz. Fakat gerçek hayatta duyduğumuz öyle inanılmaz şeyler de vardır ki, filmlerde romanlarda anlatılsa, kimse inanmaz. Hatta "Böyle kurgu olmaz" denir. Kılıçdaroğlu'nun da gerçek hayatta öyle "kurgulanmış" bir hali var ki inanılmaz!.. Ben de zaten gerçek hayatındaki bu "kurguyu" daha anlaşılır kılmak için romanını yazdım. Ortaya müthiş bir mizah kahramanı çıktı. - Roman kahramanı Kılıçdaroğlu, bir gün evinden çıkarken, aynanın yeri biraz yukarı alındığı için kafasını göremiyor. Ve kafasını kaybettiğine inanıyor. Psikiyatra gitse de nafile... Kafasını aramakla geçiyor günleri... Kafa nasıl kaybedilir? - Uygur bilgelerinden Vapşı Bakşı'nın, bilinçli olmakla kafa taşımayı eşitlediği Gönlün Aslını Öğreten Kitap adlı eserindeki ayna metaforundan aldığım ilhamla Kemal Bey'e baktım. Arkası kendiliğinden geldi. Vapşı Bakşı'ya göre zaten bilinç yoksa kafa da yoktur. Kafayı bulmak için de bilinç sahibi olmak veya yeniden bilinçlenmek gerekir. Kemal Bey'in çetin imtihanı da burada başlıyor. Kafasını kaybetmiş haldeyken nasıl bilinçlenecek? Haliyle profesyonel yardıma ihtiyaç duyuyor. Hipnoz yöntemlerinden biri de "merdiven yöntemi"dir. Ne ki, kahramanımız merdivenle zaten problemlidir. Neyse burda keselim, spoiler vermeyelim. - Çok güncel durumlar da var romanda. Ekrem İmamoğlu'nun meşhur, elleri arkasında türbe yürüyüşünü taklit ediyor mesela romanın başında Kılıçdaroğlu... - Kafasını Kaybeden Adam'ın farklarından biri hikayenin veya olayların kurgu ama karakterlerin gerçek olması denilebilir. Alışılmışın dışında bir durum bu, evet. Gelgelelim, hikayenin kurgusal olması da gerçek karakterler üzerinde yabancılaştırma etkisine hizmet ediyor. Kaldı ki, tüm karakterler de gerçek değil, kurgusal karakterler var. CHP de öyle; nerde gerçek nerde kurgu başlıyor belli değil. Gerçek ile kurgu iç içe geçmiş gibi. Kemal Bey'in kaset kumpası ardından genel başkanlığa getirilmesinden bugüne bu böyle. Kahramanımız Kemal Bey'in İmamoğlu'nun yürüyüşünü taklit etmesi gizli bir öykünme. Aynı şeyleri yaparsam ben de seçim kazanırım düşüncesinin trajikomik ifadesi. Tıpkı terlemediği halde onun gibi ensesinden başlayıp ağzında bitirdiği ter silme eylemi gibi. - Son CHP Kurultayı hakkında ne düşünüyorsunuz? - Beni şaşırtmadı. Şayet seçilmeseydi biraz önce belirtmeye çalıştığım gibi Kafasını Kaybeden Adam'ın güncelliğine zeval verebilirdi. Roman bağlamında en büyük korkum buydu. Neyse ki, yenilgilere doymayan kahramanımız yeniden CHP'nin genel başkanı seçildi de bu korkum nihayete erdi. Bundan sonrasını artık CHP düşünsün. İkinci korkum da CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç'tan kaynaklanıyor. Mahkeme muhabbetinden değil ama! Bir süre önce Genel Merkez yazılarım üzerine çok huysuzlanmış, gayri ciddi üslup kullandığımı, gerçekdışı, mesnetsiz ve hiçbir doğruluğu olmayan yazılar yazdığımı, partisi hakkında çok olumsuz siyasi algı yarattığımı dile getirip mahkemeye başvuracağını ilan etmişti ya onu diyorum. - Mahkeme meselesi değilse, kitapla ilgili nedir Engin Özkoç'la ilgili kaygınız? - Özkoç'un kimse okumasın diye kitapçıları dolaşıp Kafasını Kaybeden Adam'ın tüm nüshalarını satın almasından çok korkuyorum! Onda bu cevher var çünkü. Okurlar hemen harekete geçmeli, benden söylemesi. Çünkü her an Engin Özkoç çıkabilir. Özkoç böyle yaparsa iyi ya işte kitabının ilk baskısı hemen tükenmiş olur demeyin sakın. Nasıl ki konuşmacının ödülü veya mükafatı (İsmet Özel'in dediği gibi) alkışsa, mizah yazarının ödülü de okurunun kahkaha atması, amiyane tabirle "yarılmasıdır." Ben de romanımın ilk basımından itibaren buna talibim. İMZALI KİTAP HEDİYE ETMEK İSTERİM - Kılıçdaroğlu'na gönderecek misiniz kitabı? - Aslında gönlüm ister ki Kemal Bey de okusun, gülsün. Hatta kendisine imzalı kitap hediye etmek istiyorum. Genel Merkez'e göndersem, Engin Özkoç'un eline geçer ve ona ulaştırmaz diye endişe ediyorum. Mizahı, kurguyu dava etmeye kalkışan bir insan evladından her şey beklenir. Kemal Bey'in ona tuttuğum bu eğlenceli aynada kendisini görmesini gerçekten de çok isterim. Akrabalarımın çoğu CHP'li. Okurlarımın azımsanmayacak kısmı da öyle. Kafasını Kaybeden Adam'ı en çok CHP'liler sevecektir. Son olarak, kitabın kapağını ve iç resimlerini çizen Erhan Yalvaç'a çok teşekkür ediyorum. CHP'NİN GENEL PSİKOLOJİK RAHATSIZLIĞI: BÖNCÜKLEME - Romanda psikiyatr, Kılıçdaroğlu'nun "Kafamı kaybettim" hezeyanına "böncükleme" diye bir teşhis koyuyor! "Böncükleme" nasıl bir rahatsızlıktır, Türk siyasi hayatında nasıl bir yeri vardır, nelere yol açmıştır? - Kemal Bey de bu teşhise çok şaşıyor. Doktoru da haliyle uzun uzun açıklıyor. Kemal Bey zamanla bu teşhisi çok benimsiyor. O kadar ki masanın altına kaçan Engin Özkoç'a kendisi de aynı teşhisi koyuyor; "Böncükleme bu!" diyor. Hiç kuşkusuz bunda söz konusu rahatsızlığı tek başına yaşamak istememesinin etkisi de vardır. Kemal Bey'in doktorunun "böncükleme" adını verdiği rahatsızlık, bilinç kaybıyla başlıyor. Kemal Bey'in son kurultayda "Saray yönetimi egemen güçlerin emrindedir" dedikten sonra "egemen güçlerin" isteği doğrultusunda Kavala'nın serbest kalmasını talep etmesi bu rahatsızlığın dışavurumundan ibaret. CHP'li Engin Altay'ın "Bu iktidar dünyanın en iyi işini yapsa da eleştiririz" şeklindeki ifadesi de söz konusu rahatsızlığın belirtilerinden. Biraz da bu nedenle romanın bir yerinde Kemal Bey kurmaylarına bir kez acıyarak bakıyor. Özkoç'a iki kez acıyarak bakıyor. Kurmaylarına bakınca bu sefer Kemal Bey'e siz acıyorsunuz. Bu yanıyla çok sevimli, sempatik bir roman kahramanına dönüşüyor.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bir sabah aynada kafasını göremiyor ve kafasını kaybettiğine inanıyor. Hikaye ondan sonra başlıyor. SABAH yazarı Salih Tuna, kaleme aldığı ve başkahramanının Kılıçdaroğlu olduğu mizah romanı Kafasını Kaybeden Adam için “Bu kitabı en çok CHP’liler sevecek” diyor

"Gayriciddi üslupla yazılmış bu mizahi roman gerçekdışı ve mesnetsizdir. Hiçbir doğruluğu yoktur. Cumhuriyet Halk Partisi'ne yönelik çok biçimde olumsuz siyasi algı içerebilir. Uyarılarımıza rağmen olumsuz bir algı oluşursa bunun sorumlusu ben değilim!" SABAH yazarı Salih Tuna'nın yeni çıkan ve başkahraman olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu seçtiği Kafasını Kaybeden Adam adlı mizahi romanın arka kapağından bu yazı. Yazar baştan uyarıyor yani! Roman kahramanı Kılıçdaroğlu, bir gün evden çıkarken aynaya bakıyor.

Ayna her zamankinden biraz daha yukarı asılmış. Ama zaten kafası bir hayli karışık olan kahraman, kafasını kaybettiğine hükmediyor ve macera başlıyor. Psikiyatrıyla kafasını arama seansları üst üste geliyor. CHP'nin gizemli 14. katından gelen telefonlar, temel atmama törenleri, çeşmeye su getirme açılışları gibi yarı gerçek-yarı kurgu bir dünyanın içine alıyor okuyucuyu. Sahi, kahraman arada Ekrem İmamoğlu'nun elleri arkada bağlı meşhur türbe yürüyüşünü taklit ederek, "Acaba bu şekilde takılsam ben de seçim kazanabilir miyim" diye iç de geçiriyor. Romanın fikrini ve belki de çıkış noktasını aslında, Tuna'nın bir süre önce CHP üzerine kaleme aldığı Genel Merkez başlıklı yazıları oluşturuyor. Roman hakkında -popüler tabirle- çok spoiler vermeden Tuna'yla kitap üzerine yaptığımız söyleşiye bağlanalım...

Salih Tuna’dan bir genel merkez romanı Kılıçdaroğlu kaybettiği kafasını arıyor

- Kafasını Kaybeden Adam/Genel Merkez bir siyasi hiciv romanı. İlk defa başkahramının bir siyasi parti lideri olduğu romanla karşı karşıyayız. Ekseninde Kılıçdaroğlu ve CHP'nin olduğu bir mizahı roman yazmak sizi zorladı mı? Ya da şöyle soralım: Ne derdiniz var Kılıçdaroğlu'yla?

- Hiçbir derdim yok Kılıçdaroğlu'yla. Zaten neden olsun ki. Her şeyden önce siyasetçi değilim. Kaldı ki Kılıçdaroğlu da çok eğlenceli bir karakter. Tabi nerden baktığınıza bağlı... Baktığım yerden bir roman kahramanı olarak Kemal Bey'i yazmak beni hiç mi hiç zorlamadı. Tam aksine, romanını yazmaya beni bizzat o zorladı. Söylemiyle, duruşuyla. Hal ve gidişiyle.

-Hangi yönleri size ilham verdi Kılıçdaroğlu'nun?

- Kemal Bey gerçekten de inanılmaz bir karakter. Bilirsiniz, inanmakta zorluk çektiğimizde çokluk, "Böyle bir şey olabilir mi ya" diye hayret ederiz. Kimi zaman da "Bunlar ancak filmlerde, romanlarda olur" deriz. Fakat gerçek hayatta duyduğumuz öyle inanılmaz şeyler de vardır ki, filmlerde romanlarda anlatılsa, kimse inanmaz. Hatta "Böyle kurgu olmaz" denir. Kılıçdaroğlu'nun da gerçek hayatta öyle "kurgulanmış" bir hali var ki inanılmaz!.. Ben de zaten gerçek hayatındaki bu "kurguyu" daha anlaşılır kılmak için romanını yazdım. Ortaya müthiş bir mizah kahramanı çıktı.

Salih Tuna’dan bir genel merkez romanı Kılıçdaroğlu kaybettiği kafasını arıyor

- Roman kahramanı Kılıçdaroğlu, bir gün evinden çıkarken, aynanın yeri biraz yukarı alındığı için kafasını göremiyor. Ve kafasını kaybettiğine inanıyor. Psikiyatra gitse de nafile... Kafasını aramakla geçiyor günleri... Kafa nasıl kaybedilir?

- Uygur bilgelerinden Vapşı Bakşı'nın, bilinçli olmakla kafa taşımayı eşitlediği Gönlün Aslını Öğreten Kitap adlı eserindeki ayna metaforundan aldığım ilhamla Kemal Bey'e baktım. Arkası kendiliğinden geldi. Vapşı Bakşı'ya göre zaten bilinç yoksa kafa da yoktur. Kafayı bulmak için de bilinç sahibi olmak veya yeniden bilinçlenmek gerekir. Kemal Bey'in çetin imtihanı da burada başlıyor. Kafasını kaybetmiş haldeyken nasıl bilinçlenecek? Haliyle profesyonel yardıma ihtiyaç duyuyor. Hipnoz yöntemlerinden biri de "merdiven yöntemi"dir. Ne ki, kahramanımız merdivenle zaten problemlidir. Neyse burda keselim, spoiler vermeyelim.

- Çok güncel durumlar da var romanda. Ekrem İmamoğlu'nun meşhur, elleri arkasında türbe yürüyüşünü taklit ediyor mesela romanın başında Kılıçdaroğlu...

- Kafasını Kaybeden Adam'ın farklarından biri hikayenin veya olayların kurgu ama karakterlerin gerçek olması denilebilir. Alışılmışın dışında bir durum bu, evet. Gelgelelim, hikayenin kurgusal olması da gerçek karakterler üzerinde yabancılaştırma etkisine hizmet ediyor. Kaldı ki, tüm karakterler de gerçek değil, kurgusal karakterler var. CHP de öyle; nerde gerçek nerde kurgu başlıyor belli değil. Gerçek ile kurgu iç içe geçmiş gibi. Kemal Bey'in kaset kumpası ardından genel başkanlığa getirilmesinden bugüne bu böyle. Kahramanımız Kemal Bey'in İmamoğlu'nun yürüyüşünü taklit etmesi gizli bir öykünme. Aynı şeyleri yaparsam ben de seçim kazanırım düşüncesinin trajikomik ifadesi. Tıpkı terlemediği halde onun gibi ensesinden başlayıp ağzında bitirdiği ter silme eylemi gibi.

Salih Tuna’dan bir genel merkez romanı Kılıçdaroğlu kaybettiği kafasını arıyor

- Son CHP Kurultayı hakkında ne düşünüyorsunuz?

- Beni şaşırtmadı. Şayet seçilmeseydi biraz önce belirtmeye çalıştığım gibi Kafasını Kaybeden Adam'ın güncelliğine zeval verebilirdi. Roman bağlamında en büyük korkum buydu. Neyse ki, yenilgilere doymayan kahramanımız yeniden CHP'nin genel başkanı seçildi de bu korkum nihayete erdi. Bundan sonrasını artık CHP düşünsün. İkinci korkum da CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç'tan kaynaklanıyor. Mahkeme muhabbetinden değil ama! Bir süre önce Genel Merkez yazılarım üzerine çok huysuzlanmış, gayri ciddi üslup kullandığımı, gerçekdışı, mesnetsiz ve hiçbir doğruluğu olmayan yazılar yazdığımı, partisi hakkında çok olumsuz siyasi algı yarattığımı dile getirip mahkemeye başvuracağını ilan etmişti ya onu diyorum.

- Mahkeme meselesi değilse, kitapla ilgili nedir Engin Özkoç'la ilgili kaygınız?

- Özkoç'un kimse okumasın diye kitapçıları dolaşıp Kafasını Kaybeden Adam'ın tüm nüshalarını satın almasından çok korkuyorum! Onda bu cevher var çünkü. Okurlar hemen harekete geçmeli, benden söylemesi. Çünkü her an Engin Özkoç çıkabilir. Özkoç böyle yaparsa iyi ya işte kitabının ilk baskısı hemen tükenmiş olur demeyin sakın. Nasıl ki konuşmacının ödülü veya mükafatı (İsmet Özel'in dediği gibi) alkışsa, mizah yazarının ödülü de okurunun kahkaha atması, amiyane tabirle "yarılmasıdır." Ben de romanımın ilk basımından itibaren buna talibim.

İMZALI KİTAP HEDİYE ETMEK İSTERİM

- Kılıçdaroğlu'na gönderecek misiniz kitabı?

- Aslında gönlüm ister ki Kemal Bey de okusun, gülsün. Hatta kendisine imzalı kitap hediye etmek istiyorum. Genel Merkez'e göndersem, Engin Özkoç'un eline geçer ve ona ulaştırmaz diye endişe ediyorum. Mizahı, kurguyu dava etmeye kalkışan bir insan evladından her şey beklenir. Kemal Bey'in ona tuttuğum bu eğlenceli aynada kendisini görmesini gerçekten de çok isterim. Akrabalarımın çoğu CHP'li. Okurlarımın azımsanmayacak kısmı da öyle. Kafasını Kaybeden Adam'ı en çok CHP'liler sevecektir. Son olarak, kitabın kapağını ve iç resimlerini çizen Erhan Yalvaç'a çok teşekkür ediyorum.

Salih Tuna’dan bir genel merkez romanı Kılıçdaroğlu kaybettiği kafasını arıyor

CHP'NİN GENEL PSİKOLOJİK RAHATSIZLIĞI: BÖNCÜKLEME

- Romanda psikiyatr, Kılıçdaroğlu'nun "Kafamı kaybettim" hezeyanına "böncükleme" diye bir teşhis koyuyor! "Böncükleme" nasıl bir rahatsızlıktır, Türk siyasi hayatında nasıl bir yeri vardır, nelere yol açmıştır?

- Kemal Bey de bu teşhise çok şaşıyor. Doktoru da haliyle uzun uzun açıklıyor. Kemal Bey zamanla bu teşhisi çok benimsiyor. O kadar ki masanın altına kaçan Engin Özkoç'a kendisi de aynı teşhisi koyuyor; "Böncükleme bu!" diyor. Hiç kuşkusuz bunda söz konusu rahatsızlığı tek başına yaşamak istememesinin etkisi de vardır. Kemal Bey'in doktorunun "böncükleme" adını verdiği rahatsızlık, bilinç kaybıyla başlıyor. Kemal Bey'in son kurultayda "Saray yönetimi egemen güçlerin emrindedir" dedikten sonra "egemen güçlerin" isteği doğrultusunda Kavala'nın serbest kalmasını talep etmesi bu rahatsızlığın dışavurumundan ibaret. CHP'li Engin Altay'ın "Bu iktidar dünyanın en iyi işini yapsa da eleştiririz" şeklindeki ifadesi de söz konusu rahatsızlığın belirtilerinden. Biraz da bu nedenle romanın bir yerinde Kemal Bey kurmaylarına bir kez acıyarak bakıyor. Özkoç'a iki kez acıyarak bakıyor. Kurmaylarına bakınca bu sefer Kemal Bey'e siz acıyorsunuz. Bu yanıyla çok sevimli, sempatik bir roman kahramanına dönüşüyor.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishdailynews.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.