Ormanda SİHA korkusuyla...

Dağlık Karabağ savaşındaki çatışmalar yirmi dördüncü gününe girerken, gece boyunca cephe hattında gerçekleşen patlamaların sesleri yakınlardaki şehirlere kadar ulaştı.

Azerbaycan Savunma Bakanlığı, Fuzuli'de karşı saldırı düzenleyen 30 kadar Ermenistan askerinin imha edildiğini Twitter mesajıyla duyurdu. Yayınlanan resmi görüntülerde zırhlı araçların yanı sıra Rus yapımı S-300 füze savunma sistemlerinin de insansız hava araçlarıyla vurulduğu görüldü.


Çatışmalar Ağdere, Ağdam, Fuzuli, Hadrut, Cebrail, Gubadlı ve Zengilan çevresinde yoğunlaşmış durumda, Ermenistan ordusunun Terter ve Ağdam şehirlerine top atışları yaptı.

Azerbaycan ordusu Pazartesi günü ele geçirilen silah ve zırhlı araçların görüntülerini resmi Twitter hesabından paylaştı.


Görüntülerde çok sayıda araç ve silah göze çarpıyor. Ermenistan ordusunun yüzlerce kasaya doldurulmuş silah ve cephaneyi bırakıp kaçtığı bildiriliyor.

İşgal altındaki Dağlık Karabağ yönetiminin açıklamasına göre şimdiye kadar 729 Ermenistan askeri savaşta öldü. Azerbaycan tarafı bu sayıyı binlerle ifade ediyor.


Bölgede 90'lı yıllardan bu yana en ölümcül çatışmalar yaşanırken, Rusya gittikçe tarafını belli edecek yayınlar yapıyor. Rus devlet kanalı, Azerbaycan'daki Türk askeri sayısını gösteren bir grafiği ekrana getirdi.


Ermenistan yerel medyası ise, Türk yapımı Bayraktar TB2 silahlı insansız hava araçlarından korunmak için kamyonların kamufle edildiğini gösteren görüntüler yayınladı.


Videoda Rus üretimi omuzdan fırlatılan karadan havaya füze Igla-S MANPAD'larının da söz konusu kamyonda taşındığı görüldü.


Diplomasi tarafında ise en önemli gelişmeyi Amerikan Politico dergisi duyurdu. Habere göre, ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, Azerbaycan ve Ermenistanlı mevkidaşlarıyla bir araya geliyor. Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanlarının Cuma günü Washington'ı ziyaret edeceğini bildiren Politico, haberini resmi bir belgeye dayandırdı.


Rus TASS haber ajansına röportaj veren Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ise, köşeye sıkıştığını itiraf eden cümleler kurdu. Paşinyan, Azerbaycan lideri İlham Aliyev ile Moskova'da görüşmeye hazır olduğunu söyledi, anlaşmazlığın çözülmesi için iki tarafın da taviz vermesi gerektiğini savundu.


Ermenistan, geçen hafta içinde Azerbaycan ordusunun Dağlık Karabağ'da bazı bölgelerde kontrol sağladığını teyit etti. Böylece, Ermenistan tarafından toprak kayıpları ilk kez doğrulanmış oldu.


Neo-Nazi Alman partisi AfD'nin iki milletvekili Ermenistan'a destek ziyaretinde bulunuyor. Almanya için Alternatif (AfD) üyeleri aşırı sağcı Stefan Keuter ve Steffen Kotre, işgal altındaki Dağlık Karabağ'ın başkenti Hankendi'de savaşta ölen Ermenistan askerlerinin mezarını ziyaret etti.


Ermenistan'ın başkenti Erivan'da ise binlerce kişi sokağa döküldü ve uluslararası toplumun kendilerine yardım etmesi için gösteri düzenledi.


BBC Moskova Muhabiri Steve Rosenberg, Dağlık Karabağ'daki çatışmaların ışığında Rus basınında Türkiye ile Rusya ilişkilerini ele alan haberleri derledi. Rus basınında, Türkiye'nin, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği topraklarında Rusya'nın etkisine karşı meydan okuma girişimlerine dikkat çekiliyor.


Moskovsky Komsomolets gazetesi şu ifadelere yer veriyor: "Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'nın Kırım'ı Rusya'nın parçası olarak tanımayı reddettiğini ilan etti. Bu yeni bir şey değil. Yeni olan, Erdoğan'ın Kırım ile ilgili ifadelerinin, Moskova'nın daima sadece kendi alanı olarak gördüğü siyasi alana Türkiye'nin görülmemiş bir atılımda bulunduğu anda geliyor olması. Bu da Ankara'nın açıklamalarını daha da kaygı verici kılıyor.


Erdoğan Kırım'ı Rus olarak görmüyor. Ama aynı zamanda Ukrayna'ya ait olarak da görmüyor. Erdoğan'a göre, Rusya 1783'te Kırım'ı haksız bir şekilde Osmanlı İmparatorluğu'ndan aldı ve bu toprakların imparatorluğun devamı olan modern Türkiye'ye geri verilmesi gerekiyor. Türkiye eski Sovyet topraklarının birçoğunda güçlü bir mevzi kazandı. 2020 sonbaharı, Erdoğan'ın ne kadar etki elde ettiğini gösterdi. Dışarıdan bakıldığında, Türkiye'nin desteğiyle Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ'ı yeniden ele geçirme girişimleri, Moskova açısından hala atlatamadığı bir şok oldu.


Bugün Güney Kafkasya'da herkes Rusya'ya karşı öfke duyuyor. 1990'lardan beri Gürcistan'da da durum böyle ve şimdilik bunun sonu görünmüyor. Şimdi de Ermeniler Rusya'nın kendilerini kaderlerine terk ettiğine ve iki tehlikeli düşmana karşı yalnız bıraktığına inanıyor. Azerbaycanlılar ise Moskova'nın aslında Erivan'ı desteklediğini düşünüyor. Ne taraftan bakarsanız bakın Erdoğan avantajlı pozisyonda. Ermenistan ile iyi ilişkilere ihtiyaç duymuyor. Ve savaş nasıl sonlanırsa sonlansın, Azerbaycanlılar onu gerçek dost ve 'ağabey' olarak görecek. Türkiye'nin siyasi saldırısı da sadece bu bölgeyle sınırlı değil. Erdoğan Orta Asya'da da oldukça aktif… Bunlardan paniğe kapılıp casusluk fobisi atmosferi yaratmamalıyız... Ama 'Rusya'nın dostu Erdoğan'ı yakından gözlemek de iyi olur... Önceden uyarı en iyi önlemdir."


Nezavisimaya Gazeta ise Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy'nin Türkiye ziyaretine yer vererek bu ziyaretin Kiev'in Ankara ile askeri alanda derin bir entegrasyona hazır olduğunu gösterdiğini ifade ediyor: "Ukrayna liderinin basın bürosuna göre, iki ülke geçen Cuma, Türk şirketlerin ileri teknoloji silah ve askeri araç geliştirme ve imalatı konusunda Ukrayna savunma sanayi ile ortak çalışmasına izin veren anlaşmalar imzaladı" Gazete, askeri bir uzmanın şu ifadelerine yer veriyor: "Bu sadece Rusya'nın değil, tüm uluslararası toplumun çıkarlarına bir darbe vuruyor."


Rusya'nın askeri gazetesi Red Star ise Moskova'nın Hazar Denizi'nde planladığı askeri tatbikatları başlattığı haberine yer veriyor. Burası Dağlık Karabağ'daki çatışma bölgesinden uzak değil. Izvestia gazetesi ise Türkiye'den bir siyaset uzmanının şu görüşüne yer veriyor: "Karabağ çatışmasının sonucu, Türkiye'nin jeopolitik etkisini sağlamlaştırıp sağlamlaştıramayacağını ve Rusya'nın bölgedeki rakibi haline gelip gelemeyeceğini belirleyecek."


10 Ekim'deki ilk ateşkesi bizzat açıklayan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, hafta içinde Dağlık Karabağ'daki ateşkesi gözlemlemek için Rus askeri birliklerinin yerleştirilebileceğini duyurdu. Ancak Azerbaycan tarafından henüz bu öneri için olumlu bir yanıt verilmiş değil.


Dağlık Karabağ'daki çatışmalar 27 Eylül Pazar günü sabah saatlerinde Ermenistan'ın ateşkes ihlaliyle başladı. Dağlık Karabağ, Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası toplum tarafından Azerbaycan'ın bir parçası olarak tanınıyor. Ancak Azerbaycan'ın topraklarının yaklaşık yüzde 20'sine denk gelen Dağlık Karabağ ve civarındaki bazı bölgeler, 1990'ların başından bu yana Ermenistan işgali altında bulunuyor. Bölgede 1991 yılında 'Dağlık Karabağ Cumhuriyeti' ilan edildi. Ancak burayı uluslararası alanda Ermenistan dahil hiçbir ülke tanımış değil.


Güney Kafkasya’da 4 bin 400 kilometrekarelik bir alanı kapsayan Dağlık Karabağ (Yukarı Karabağ), Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki en büyük sorun olarak yıllardır çözüm bekliyor. Peki, ikisi de eski Sovyetler Birliği ülkesi olan Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ sorununun tarihçesi ne? 'Dağlık Karabağ' bölgesinin kelime kökeni birkaç farklı dilin karışımından oluşuyor. İsminin içinde bulunan birkaç dil bile, bölgenin tarih boyunca farklı kültürler arasındaki geçişkenliğe nasıl maruz kaldığını başlıbaşına gösterir nitelikte.


İngilizcesi Nagorny (ya da Nagorno) Karabakh. 'Nagorny' kelimesi Rusçada 'dağlık' (нагорный), anlamına geliyor. Azerbaycancada da, tıpkı Türkçe'deki gibi 'dağlık' anlamına gelen 'dağlıq' ya da 'yukarı' anlamına gelen 'yuxarı' kelimeleri ile anılıyor. Karabağ ise, Türkçe ve Farsçada ortak bir kelime olup, 'siyah bahçe' demek.



Azerbaycan ve Ermenistan’ın 1922’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne katılmasıyla Dağlık Karabağ, kabullenilmiş görünen, ancak Ermeniler tarafından benimsenmeyen bir yapıya evrildi. 1923’te Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı otonom bölge statüsü verilen Dağlık Karabağ'da, bölgede yaşayan etnik Ermenilerin, Azerbaycan yönetiminden duydukları rahatsızlığı zaman zaman gündeme getirmelerine rağmen, Sovyet sisteminin durma noktasına geldiği 1980’lerin sonuna kadar statüko korundu.


Sovyetler Birliği’nin son lideri Mihail Gorbaçov’un tıkanan sistemin önünü açmak için 1985’te başlattığı açıklık (glasnost) ve yeniden yapılanma (perestroika) süreciyle beraber, Kafkasya’nın bütün sorunlu alanları gibi Dağlık Karabağ da gün ışığına çıktı. Sovyet yönetiminin her geçen gün zayıflayan otoritesini değerlendiren Dağlık Karabağ Otonom Yönetimi, 1988’de Ermenistan Cumhuriyeti’ne bağlanmayı talep etti. Bu talep karşılık bulmazken Azerbaycan ile Ermenistan’ın 1991’de bağımsızlıklarını ilan etmelerinin akabinde Dağlık Karabağ Ermenilerinin ayrılma girişimleri de yoğunlaştı.


Bu dönemde Karabağ'daki Azeri nüfusu zorunlu göçler nedeniyle yüzde 20'ye kadar düşmüştü. 10 Aralık 1991’de yapılan ve bölgede kalan Azerilerin boykot ettiği referandumda Ermeniler, Azerbaycan’dan ayrılmak için oy kullandı. Referandumun ardından Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığı ilan edildi, ancak bu girişim uluslararası toplumda karşılık bulmadı. Ermenistan ordusunun desteklediği Dağlık Karabağ Ermenileri ile bölgede yaşayan Azeriler arasındaki gerilim, bağımsızlık ilanıyla gittikçe yükseldi. Çıkan çatışmalar, 1992’de Ermenistan ordusu ve Dağlık Karabağlı Ermeniler ile Azerbaycan ordusu arasında sıcak savaşa dönüştü.


Dağlık Karabağlı Ermeniler, savaş sonunda bölgenin tümünün kontrolünü ele geçirdikleri gibi komşu yedi bölgeyi (rayon) de işgal ettiler. Böylelikle Dağlık Karabağ ile Azerbaycan'ın doğrudan temas noktaları oldukça sınırlandı. Dağlık Karabağ sorunu akademik çevrelerde yıllardır 'donmuş çatışma' olarak nitelendiriliyordu. Aralıklarla devam eden çözüm müzakerelerine rağmen hem Dağlık Karabağ-Azerbaycan temas hattında hem de Azerbaycan-Ermenistan sınırında, karşılıklı ateşkes ihlalleri sık sık tekrarlanıyor. 2014'ün Ağustos ayında 20 yılın en kanlı çatışmaları yaşandı. Dağlık Karabağ sınırında iki gün süren çatışmalarda 13 Azerbaycan askeri yaşamını yitirdi. Ermenistan Savunma Bakanlığı da 20 askerinin öldüğünü açıkladı.


Yarım milyon mülteci Azerbaycan ve Ermenistan'a sığındı, yaklaşık bir milyon insan zorla yer değiştirmek zorunda kaldı. Dağlık Karabağ çatışmaları başlamadan önce varolan bazı kasaba ve köyler tamamen terk edildi ve harabeye döndü. Azerbaycan topraklarının yüzde 14’ünden fazlası halen işgal altında. Azeriler bölgenin tarihsel olarak kendi kontrolünde olduğunu ve dolayısıyla kendilerine ait olduğunu söylüyor; Ermeniler ise bölgede hep Ermenilerin yaşadığını ve Azeri yönetiminin gayrimeşru olduğunu savunuyor.


İç mesele olarak görüldüğünden dış müdahale konusunda diğer devletler gönülsüz davrandı. İhtilaf, Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşanması dolayısıyla 1992’den itibaren devletlerarası bir hale büründü. Azerbaycan’da savunma harcamaları 2003’ten bu yana her yıl yaklaşık yüzde 50 oranında arttı. 2012’de savunma harcamaları, Azerbaycan’ın toplam kamu harcamalarının beşte birini oluşturur hale geldi. Ermenistan da Rusya’nın yardımıyla cephaneliğini genişletti.


Tam sayılar net olarak bilinmemekle beraber, küçük yerleşimler ile Laçin ve Kelbecer’in nüfusunun toplamda yaklaşık 14 bin kişi olduğu sanılıyor. AGİT Minsk Grubu eş başkanlarına göre 2005 yılından bu yana nüfusta belirgin bir artış yok. Bölgeye yerleşen etnik Ermeniler altyapıya, ekonomik faaliyetlere ve kamu hizmetlerine kısıtlı bir erişime sahip. Birçoğunun kimlik belgeleri de eksik.


Sorunun en zayıf yeri 175 kilometre uzunluğundaki temas hattı. Mayın tarlalarıyla dolu bu hat, Birinci Dünya Savaşı siperlerini andırıyor. Temas hattına Ermeni tarafından 30 bin, Azerbaycan tarafından ise bu sayıdan biraz daha fazla asker konuşlandırılmış durumda. AGİT Minsk Grubu aracılığıyla yürütülen müzakereler zorlu geçiyor; zira liderler uzlaşıya yaklaşsa da ülkelerinde kamuoyunun isteklerini karşılayamama endişesiyle geri adım atıyor. Dağlık Karabağ Azerileri ve Ermenileri sürece etki edemiyor. Ermenistan ve Azerbaycan kamuoyunun süreç üzerinde, bölgenin yerlilerinden daha çok etkisi var.



Minsk Grubu eş başkanlarının sözcüsü ya da medya sekreteri yok. Bu nedenle de görüşmeler medyada az yer alıyor. Rusya, önceden Ermenistan’a yakın bir pozisyon almışken, artık Azerbaycan’a ve Ermenistan’a eşit uzaklıkta durmayı tercih ediyor. Bu strateji Ağustos 2008’de Gürcistan’la yaşanan savaşın ardından güçlendi. Stratejik öncelik Gürcistan’ın tecrit edilmesi haline dönüştü. Dağlık Karabağ Sorunu ABD için, Orta Doğu’daki çatışmalardan daha az öneme sahip. Kongre’deki Ermeni lobisi, Hazar Denizi Havzası enerji güvenliği, ‘terörle mücadele’ ve Afganistan’a uçuşlarda Azerbaycan hava sahasını kullanabilmesi ABD için öncelikli konular.