42. Furkan - Ayırışma Süresi

1.Şanı yücedir o kudretin ki, hakla batılı ayıran o Furkan’ı, bütün alemler için bir uyarıcı olsun diye kullarına indirdi.
 

2.Kainatın ve Yeryüzündeki göklerin mülk ve saltanatı yalnız Yaratan Yüce Allah'ındır. Allah'ın Mülk ve saltanatında ortağı yoktur. Allah herşeyi yaratmış ve herşeye bir ölçü ve oluş tarzı takdir etmiştir.


3.Böyleyken Allah'ın dışında bir takım ilahlar edindiler.
Kendileri yaratılmışlardır, bunlar hiç bir şey yaratamazlar.
 

4.Kendi benlikleri için bile ne bir zarara güç yetirebilirler ne bir yarara, ne bir ölüme güçleri yeter ne bir dirime ne de kabirden çıkarıp hesap sormaya.
 

5.Küfre batanlar dediler ki: Bu, onun uydurduğu bir düzmeceden başka şey değildir ve bu düzmecede ona, başka bir topluluk da yardım etmiştir.
Yemin olsun ki, bunu söyleyenler bir zulüm, günah ve iftira sergilemişlerdir.
Dediler ki: Öncekilerin masallarıdır bu birilerine yazdırdı onu.
O ona sabah-akşam birileri tarafından yazdırılıyor.
Şöyle söyle: Onu göklerde ve yerdeki sırrı bilen indirmiştir.
Kuşkusuz Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir.

 

6.Şunu da söylemişlerdir: Ne biçim resuldür bu; yemek yiyor, sokaklarda yürüyor. Üzerine bir melek indirilmeli, beraberinde özel bir uyarıcı olmalı değil miydi. Yahut ona bir hazine gönderilmeli, yahut ürününden yediği bir bahçesi olmalı değil miydi?


7.O zalimler şunu da söylediler: Sizler büyülenmiş bir adamdan başkasının ardı sıra gitmiyorsunuz. Bak da gör nasıl da örnekler sunuyorlar sana.
Sapıttılar, artık bir daha yol bulamazlar.


8.Şanı yücedir o kudretin ki, dilerse sana ondan daha hayırlısını, altından nehirler akan bahçeleri verip senin için köşkler de yapar.

 

9.İş onların söyledikleri gibi değil.
Onlar o kıyamet saatini yalanladılar, ve biz, kıyamet saatini yalanlayanlara alevli bir ateş hazırladık. O, onları uzak bir yerden gördüğünde, onlar onun kaynayan öfkesini ve uğultusunu işitirler.
Elleri boyunlarına bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıklarında, orada haykırırlar: Nerdesin ey ölüm!
Bugün bir ölüm çağırmayın, birçok ölümü davet edin.


10.De ki: Bu mu daha iyi, yoksa korunanlara vaat edilen o sonsuzluk cenneti mi? O cennet de bu korunanların ödülü ve dönüş yeridir. Onlar için orada, diledikleri herşey sürekli vardır. Bu, Rabbin üzerinde sorumluluğu üstlenilen bir vaattir.
 


11.Onları ve Allah dışındaki taptıklarını haşredeceği gün şöyle sorar: Şu kullarımı siz mi saptırdınız yoksa onlar mı yoldan çıktılar? Derler ki: Tespih ederiz seni; seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmazdı ama sen onları ve atalarını öylesine nimetlendirdin ki, Allah'ı anmayi ve Kur'an'ı unuttular ve helâke giden bir topluluk oldular.
İşte haklarında söz söyledikleriniz de sizi yalanladılar.
Artık ne azabı savabilirsiniz ne de yardımcı olabilirsiniz.
Zulmedenlerinize zorlu bir azap tattıracağım.


12.Senden önce gönderdiğim peygamberler de mutlaka yemek yiyor, sokaklarda yürüyorlardı.
 


13.Ben sizi birbiriniz için imtihan aracı yaptım.
Sabrediyor musunuz? Rabbin her şeyi görmektedir.


14.Bana kavuşmayı ummayanlar dediler ki: Üstümüze melekler inse, yahut Rabbimizi görsek olmaz mı? Yemin olsun ki, kendi benliklerinde büyüklük kuruntusuna düştüler ve korkunç bir biçimde azdılar.
Melekleri görecekleri günde, o günahkârlara hiçbir müjde yoktur.
Şöyle diyecekler: Yasaktır, yasaklanmıştır!
Yaptıkları her işin önüne geçmiş, onu un-ufak hale getirip silmişimdir.
 

15.O gün, konakladıkları yer çok hayırlı, dinlenip eğlendikleri yer çok güzel olanlar, cennet halkıdır. Gün olur, gök, bulutlarla yarılır ve melekler ardarda indirilir, o gün gerçek mülk ve yönetim Rahman'ındır.
Ve o, kâfirler için çok zorlu bir gündür.


16.O gün zalim, ellerini ısırarak diyecek ki: Ne olurdu, resulle birlikte bir yol tutsaydım, ne olurdu, falancayı dost edinmeseydim.


17.Allah'ı anma ve Kur'an bana geldikten sonra, beni Kuran dan o saptırdı .
Şeytan, insan için bir rezil edicidir.
 


18.Resul de şöyle der: Ey Rabbim, benim toplumum, Kur'an'ı terk edilmiş ve dışlanmış halde tuttular. Ben böylece her peygambere, suçlulardan bir düşman musallat ettim.
Kılavuz ve yardımcı olarak Rabbin yeter.
 

19.İnkâr edenler dediler ki: Kur'an ona toptan, bir kerede indirilsedi ya!
Ben böyle yaptık ki, onunla senin kalbini dayanıklı kılalım.
Ben onu parça parça ve ayet ayet okudum.
Onlar sana bir misal getirdikçe,ben sana hakkı ve en güzel yorumu getiririm.


20.O yüzleri üstü cehenneme sevk edilecek olanlar, mekân bakımından en şerli, yol bakımından en sapık kişilerdir.


21.Yemin olsun ki, ben Mûsa'ya Kitap verdim. Kardeşi Hârun'u da onun yanında vezir yaptım. Ardından şöyle dedim: "Ayetlerimi yalanlayan topluluğa gidin." Biraz sonra da o topluluğu yerle bir ettim.
 

22.Ve Nûh kavmi... Resulleri yalanladıklarında hepsini boğup, insanlara bir ibret yapıp zalimler için acıklı bir azap hazırladım.


23.Âd'ı, Semûd'u, Ress, halkını ve bunlar arasında birçok nesilleri yere batırdım. Bunların her birine türlü türlü örnekler verdim ve bunların hepsini perişan edip batırdım.
Peki onu görmüyorlar mıydı?
Hayır, onlar dirilip hesap vermeyi ummuyorlardı.

 

24.Seni gördüklerinde, şu şekilde alaya almaktan başka şey yapmazlar: Allah'ın, resul olarak gönderdiği şu mu? Azabı gördüklerinde, yolca kimin daha sapık olduğunu bilecekler.


25.İğreti arzusunu ilah edinen kişiyi gördün mü, şimdi ona sen mi vekil olacaksın? Yoksa sen bunların çoğunun işittiğini, akledip düşündüğünü mü sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, hatta yolca, hayvanlardan da şaşkındırlar.


26.Görmedin mi Rabbini, nasıl uzatmıştır gölgeyi?
Eğer dileseydi, onu elbette hareketsiz kılardı.
Sonra nasıl Güneş'i ona delil yaptım!
Sonra nasıl tutup onu ağır ağır kendime çektim!
Yaratan Yüce Allah'tır sizin için geceyi elbise, uykuyu dinlenme yaptı.
Gündüzü, dağılıp yayılma zamanı yapan da Allah'tır.


27.Allah gönderdi rüzgârı bir müjde olarak rahmetinin önünden gökten tertemiz bir suyu’da indirdi.
Gökten indirdigim tertemiz suyla ölü bir beldeyi dirilttim ve onunla, yarattıklarımdan bir takım hayvanları ve birçok insanları suladım.


28.Yemin olsun, onu aralarında çeşitli biçimlerde ifade ettim ki öğüt alabilsinler. Ama insanların çoğu sadece nankörlükte ısrar etmektedir.
 

29.Eğer dileseydim, her kente bir uyarıcı gönderirdim.
Artık inkârcılara boyun eğme, onlara karşı Kur'an ile zorlu bir savaş aç.
 

30.İki denizi birbiri üstüne salan Allah'tır.
Bu, tatlı ve yürek ferahlatıcı; diğeri tuzlu ve acı ve bu ikisinin arasında bir berzah, geçişi engelleyen bir perde koydum.


31.Sudan bir insan yaratıp, onu ırklar halinde ve sıhriyet ile akrabalar halinde oluşturan Allah'tır. Rabbin çok güçlüdür.
 


32.Allah'ın berisinden, kendisine yarar sağlamayacak, zarar da veremeyecek şeylere ibadet ve kulluk ediyorlar.
 

33.İnkârcı, Rabbi aleyhine başkalarına arka çıkar.
 

34.Ben seni sadece müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdim.
De ki: Onun karşılığında sizden bir ücret istemiyorum; ancak Rabbime varmak için bir yol tutmayı dileyenler olmanızı istiyorum.


35.O hiç ölmeyecek diriye, o Hayy olana dayanıp güven, Allah'ı överek tespih et. Kullarının günahlarından Allah'ın haberdar olması yeter.


36.Kainatı ve Yeryüzündeki gökleri bunlar arasındakileri altı günde yaratıp sonra arş üzerinde egemenlik kuran Allah'tır.

 

37.Onlara, "Rahman'a secde edin" dendiğinde şöyle derler: "Rahman da neymiş? Senin emrettiğin şeye secde edermiyiz hiç ., bu söz onların nefretini artırdı. Şanı yücedir o kudretin ki; gökte burçlar yarattı, orada bir kandil ve ışık yansıtıcı bir ay oluşturdu. Geceyle gündüzü, öğüt almak isteyenlerle şükretmek isteyenler için, birbirini izler hale getiren Allah'tır.

 

38.Rahman'ın kulları, yeryüzünde böbürlenmeden ve rahatsız etmeden yürüyen kişilerdir. Cahiller onlara hitap edince, "selam" derler.
Geceleri, Rableri huzurunda secde ederek, ayakta durarak geçirirler.
Ve şöyle yakarırlar: "Rabbimiz, cehennem azabını bizden uzak tut.
Doğrusu, onun azabı inatçı ve yapışkandır."
Ne kötü bir durak yeridir o, ne kötü bir dinlenme yeridir cehennem!

 

39.Onlar harcadıkları zaman ne savurganlığa saparlar ne de cimrilik ederler. O ikisi arasında bir dengededir bu.
 


40.Onlar Allah'ın yanında bir başka ilaha yakarmazlar ve davet etmezler.
Allah'ın saygıya layık kaldığı canı haksız yere almazlar vede zina etmezler.
 

41.Bunları yapan cezaya çarpılır!
Tövbe ederek inanan ve barışa yönelik iyi bir iş yapan kullar müstesna.
Kıyamet günü azap kendisi için katkat artırılır da hor ve ezik halde onun içinde sürekli kalır. Allah, böylelerinin kötülüklerini güzelliğe dönüştürür.
Allah Gafûr'dur,
Allah Rahîm'dir.


42.Kim tövbe edip iyiliğe ve barışa yönelik iş yaparsa, hiç kuşkusuz tövbesi kabul edilmiş olarak Yaratanı Yüce Allah'a döner.
 

43.Onlar yalana tanıklık etmezler ve yalan söze kulak vermezler.
Boş lakırdıya rastladıklarında soylu bir tavırla geçip giderler.
Rablerinin ayetleri kendilerine hatırladıldığında, kör ve sağırlar gibi onlar üzerine kapanmazlar. Onlar şöyle yakarırlar: "Rabbimiz, eşlerimizden ve çocuklarımızdan bize göz aydınlığı bağışla. Bizi inanca sarılanlara önder kıl. İşte bunlar, sabretmiş olmalarına karşılık yüksek konaklarla ödüllendirilirler. Ve o konaklarda sağlık  dileğiyle ve selamla karşılanırlar.
Orada sürekli kalacaklardır.
Ne güzel konak yeri, ne güzel dinlenme yeri!
 

44.De ki: "Duanız ve davetiniz yoksa, Rabbim sizi ne yapsın?
Yalanladınız; bu yüzden azap kaçınılmaz olacaktır."