İznim olmadan Bergen filmini kimse çekemez

GÜNDEM 12.06.2021 - 11:32, Güncelleme: 14.02.2024 - 06:37 1493+ kez okundu.
 

İznim olmadan Bergen filmini kimse çekemez

Şarkıcı Bergen’e önce kezzap atıp yüzünü yakan, ardından da yaşamına son veren Halis Serbest, yapımcılığını Mine Şengöz’ün yaptığı sinema filminin çekilmesine itiraz etti. İzni olmadan bu filmin çekilmeyeceğini söyleyen Serbest, sadece Ayça Öztorun’a izin verdiğini söyledi.

Eşi Bergen’in önce yüzüne kezzap atan, sonra da şarkıcıyı öldüren Halis Serbest, “Bergen” filminin gündeme gelmesiyle birlikte filmin senaryo ve belgesel kitabının yazarı Ayça Öztorun’a magazinkolik sitesi için konuştu. “Bergen” filmini çekmeye hazırlanan yapımcı Mine Şengöz’e seslenen Serbest, “Bu filmi çekmek için kime sorup kimden izin aldılar? Benim iznim olmadan kimse bu filmi çekemez” dedi. Hayat hikâyesini sadece Ayça Öztorun’a anlatan Serbest, filmi de onun çekmesine izin verdiğini belirtti. Ayça Öztorun da Bergen filmi için şu sıralar yönetmenlerle görüşme aşamasında. Halis Serbest: İznim olmadan Bergen filmini kimse çekemez SORGULANDIM VE CEZAMI ÇEKTİM Halis Serbest geçmişte yaşanılan olayların bedelini sadece Bergen ve kendisinin ödemediğini, ailelerin de ödediğini, bundan sonra bu ağır bedelin çocuklarının sırtına yüklenmesine müsaade etmeyeceğini söyledi:   Halis Serbest: İznim olmadan Bergen filmini kimse çekemez “Bu zamana kadar evliliğim ve çirkin sonucunun nedenini kimseyle konuşmadım. Karşılıklı acılar çektik. Kimse bilmez evin içinde neler yaşandığını. Bu nedenle filmcilere sesleniyorum; yalan yanlış bilgilerle ve ajitasyonla süsleyeceğiniz filmden vazgeçin. Siz kimden icazet aldınız? Rahmetli Belgin, Bergen olmadan evvel neredeydiniz? Bergen’in ve benim yaşadığım sancılı ilişkiye bu filmi çekmek isteyen Mine Şengöz şahit mi olmuş? Ben mahkemede hâkim ve savcı tarafından sorgulandım ve cezamı çektim. Bu nedenle kimse beni sorgulayamaz. Kafanıza göre yazdığınız filmle toplum nezdinde kimseyi alaşağı edemeyeceksiniz.” Acıların Kadını Bergen'in trajik hayat hikayesi ‘Bergen’ sadece 30 yıl yaşadı. Hayatını Halis’e duyduğu ‘ölümüne aşk’a adadı. Tek isteği şarkı söylemekti. Halis’in kıskançlık krizleri buna izin vermedi. Önce yüzüne kezzap atıp güzelliğini aldı elinden, sonra tek kurşunla hayatını. Bergen’in hayatını Yavuz Hakan Tok kaleme almıştı. İşte ‘Acıların Kadını’...   Bazen insanlar hiddetli sever, ölesiye sever, yaşadıkları kötü olaylar sevgisinden bir şey götürmez” demişti Bergen yeğenine. Bambaşka bir hayatı olabilirdi. İlkokulu bitirir bitirmez konservatuvara girdi. Hem de sınavı birincilikle kazanarak. Asıl adı Belgin’di. Okulu hiç sevmedi. O sadece şarkı söylemek istiyordu. Kafasını karıştıran notalardan, her gün o kocaman viyolonseli tıngırdatmaya çalışmaktan çok sıkılmıştı.   İlk aşkı Yalçın’dı. Taksi şoförü Yalçın. Ona zorla sahip olan Yalçın. Bir gün karşısına geçip, başkasıyla evleneceğini söyleyen Yalçın. Belgin, aşkın ilk tokadını ondan yemişti. Yiyeceği tokatların yanında bu hiçbir şeydi elbet.   Okulu bıraktı, sahneye çıkmaya karar verdi. Yaşını büyüttüler. Şimdi ona bir sahne adı gerekiyordu. Gazetede Norveç’in Bergen şehrinden bahseden bir haber gördü. Çok sevdi, olmuştu bu iş.   Pavyonda kendisine uzun süre bakana, “Çok beğendiyseniz küçük oğlunuza alın” diyecek kadar çetin cevizdi. Yaralarını, şarkı söyleyerek sarıyordu. Yalçın’dan sonra kimse girmemişti hayatına. Ne olduysa Adana’da oldu. ‘Kömür gözlü adam’ her gece pavyonda karşısına kurulup bir saniye bile gözünü ayırmadan onu seyretti, her gece usanmadan kulise çiçek gönderdi... Bergen, kafasına attı çiçekleri. Halis’ti adı. Şimdi karşısında neredeyse ağlayacak gibi duran adam, hayatının kâbusu ve tabii büyük aşkı olacaktı.   Halis, gurur yaptı, gelmedi uzun süre pavyona. Ama çiçekleri yollamayı sürdürdü. “Beni tanısan seversin” diye yazdı bir karta. Bergen, çiçekleri, ilk kez o gece çöpe atmadı. HER SEFERİNDE SAHNEYE KAÇTI  Bergen, taksitle araba almıştı. Senetlerini ödeyemeden yandı, kül oldu. Halis söndürmeye çalıştı yangını. “Ağlama” dedi, “Üzülme. Ben sana yenisini alırım...” O gün âşık oldu Halis’e... Sonra öğrendi arabayı Halis’in yaktığını. Ona yeni bir araba alarak aklını çelmek için yapmıştı bunu. Büyük aşk bunun da üstesinden geldi, evlendiler...   Defalarca dayak yedi Bergen. Sonra arada eve gelmeyen Halis’in zaten evli olduğunu öğrendi. Nikâh memuru da yalandı, şahitler de, her şey...   Ne Halis’le olabiliyordu, ne Halis’siz. Adam da deli gibi seviyordu Bergen’i, delirmiş gibi. Sahneye çıkmasını istemiyordu, “Boşanacağım” diyordu. Boşandı da... Sahneyi bırakması şartıyla evlendiler.   Bergen, evinin kadını oldu, evinin neredeyse her gün yüzü gözü dağılan kadını. Her defasında sahneye kaçtı Bergen. Her defasında Halis’in kara gözlerine bakıp barıştı. Her seferinde hayatını astığı yerden yeniden giyindi, bir kez daha bir kez daha...   Defalarca kaçtı. Mersin’e, İzmir’e... Arada ona âşık olanlar oldu, o Halis’ten başkasını sevmedi. Bir gün acı acı çaldı telefon, Ankara’daki evi yanmıştı. Yine yanında “Üzme kendini” gibi kısacık cümleleriyle Halis vardı. Yine evi eski haline o döndürmüştü. Peki yine o mu yakmıştı? “Ben yapmadım” diyordu. Halis’e güvense de güvenmese de kendine kızıyordu Bergen.   Halis ne zaman “Çıkmayacaksın ulan bir daha sahneye” diye alevlense, Bergen’in kanı hızlı akmaya başlıyordu. ‘Hangisi daha delikanlıydı yarışı’ başlayıveriyordu.   Evlendiler sonunda. 9 Ocak 1982’de günlüğüne “Evlendim” diye yazmıştı Bergen. Birlikte yaşamaya başladıktan sonra Halis yine eski hayatına dönmüştü. Bergen ise yine evinin kadını.   Peşi sıra kavgalar, dayaklar... Bıraktı Halis’i. Kaçtı gitti İzmir’e. Sahneye çıktı yeniden. O kaçtı, Halis kovaladı. Adana delikanlısı, “Üç gün sonra bütün gazeteler senden bahsedecek” dedi. Dediği de oldu.   Bir adam elindeki kovayı Bergen’e doğru savurdu. Önce bir sıcaklık hissetti yüzünde, vücudunda. Canı yanıyordu. O kovada kezzap vardı. Halis yine sahnedeydi. Görmüyordu Bergen.   Hastane yatağında rüyasına girmişti, Müslüm Gürses ile “Cehennem ateşi ahirette olur/ Sen beni dünyada ateşe attın” diye şarkı söylüyorlardı. Çok sonraları gerçek olmuştu rüyası.   Bütün gazeteler Bergen’in acıklı hikâyesini yazıyordu. Halis hapse, Bergen İstanbul sahnelerine gitti. Kısa süre görüşmediler.   Bu bile bitirmedi bu aşkı. Bergen, Halis’i ziyarete gidiyor, para götürüyordu. Şöhreti artık Türkiye sınırlarını aşmıştı. Yurtdışı turnelerine çıkıyor, sahne aldığı yerlerde izdiham oluyordu. Bülent Ersoy’lar, İbrahim Tatlıses’lerle aynı sahnedeydi artık.   Aklıysa Halis’teydi. Bir gün yine kavuştular. Aynı film yeniden çekildi. Kimse değişmiyordu. Adam kıskanç, kadın inatçıydı. Boşandılar.   Bir gün annesiyle yine bir başka şehre giderken arkadaki araba direksiyon kırıp, önlerine geçti. Halis’ti. Tartışmaya başladılar. Tek bir el silah sesi duyuldu. Bergen’in ağzına dolan kan, çenesinden boynuna ağır ağır akmaya başladı.   Bergen, acılarını da alıp bu dünyadan göçtü. Ablasına aylar önce aldığı bitki o gün ilk çiçeğini açtı. Bunun bir anlamı var mıydı?   Bergen’le yaşadıkları dönemle ilgili çıkan kitabı ve yapılan açıklamaların gerçekleri yansıtmadığını kaydeden Halis Serbest, Yavuz Hakan Tok'un 'Acıların Kadını Bergen' adlı kitabın da gerçekleri yansıtmadığını kaydederek, adalete başvuracağını söyledi.   "KEZZAP ATACAK, CİNAYET İŞLEYECEK İNSAN DEĞİLDİM" Serbest, “Yıllardır hakkımda yapılan yorumlara suskun kaldım. Cezamı yatıp çıktım. Beni bu duruma iten nedenleri asla kimseye açıklamadım. Yavuz Hakan Tok'un kitabını sonuna kadar okudum. Başlı başına yalan yanlış bilgileri bardağı taşıran son damla oldu. Rahmetli Bergen'in yeğeni o zamanlar küçük bir kız çocuğuydu. Nerden biliyormuş bizim birebir nasıl yaşadığımızı? Kitapta Bergen'in dilinden bana mektup yazıp romana, "Bergen'in Halis'e yazdığı mektuplar" diye okuru kandıran Yavuz Hakan Tok'a sormak lazım yaşanılan bu acı olayı yalan bilgilerle hortlatması mesleğine yakışır mı? Cinayetin nedenini Bergen'in ailesine olan saygımdan dolayı açıklamamıştım ama beni boş verin artık evlatlarımın ötekileştirilmesini istemiyor ve tüm nedenlerini tek tek anlatmak istiyorum.   Ayrıca okurlarını yalan yanlış sağdan soldan topladığı bilgi ile kandıran Sayın Tok, sırtımdan para kazanmayı hedefleyip adımı kullanmıştır. Bu konuda adalete başvuracağım. Tabi ki cinayet tasvip edilir bir durum değil. Ben de cinayet işleyecek ve kezzap atacak insan değildim. Bu olay nasıl oldu, niye oldu bunu açıklama sırası bana geldi. Ben bu konuyu yeni nesil adına da konuşmak istiyorum. Çünkü hiç bir konuda şiddete başvurulmaması gerektiğini ve iğrenç kışkırtmalara kulak asmanın anlık cinnete sürükleyeceğini bilmeleri ve bu duruma alet olmamaları için konuşmalıyım." diye konuştu. "CİNAYETİ BERGEN VE ANNESİ İLE BİRLİKTE İŞLEDİM"  Serbest, “Kimse bu dünyaya hayatını karartmak için gelmez, kötü bir geleceğe de imza atmak istemez. Ben bu cinayeti ataerkil toplum, Bergen ve annesi ile birlikte işledim. Bu cinayetten sonra üçümüz birlikte öldük. Cezamı adalet nezdinde çektim ama şu unutulmamalı cezaların hükmü de, beraatı da vicdanda başlar, vicdanda biter. Bu nedenle artık susmayıp tüm netliği ile ben yaşıyorken anlatmayı istiyorum.” diye konuştu.   Konuyla ilgili bir açıklamada bulunan Yazar Ayça Öztorun, "Halis Bey, beni arayıp yıllarca Bergen'le yaşadığı olayları ve olayın arkasındaki nedenleri 'Hiçbir yerde konuşmadım. Bunu fırsat bilen insanlar bu konu hakkında farklı farklı yorumlar yapıp para kazanmayı hedeflediler. Ben tüm gerçekliği ile Bergen ve benim için yara olan bu talihsiz durumu açıklamak istiyorum' deyip, görüşme talebinde bulundu. Halis Serbest'le aynı memleketin insanları olmamdan dolayı onun hikâyesini çocuk yaştan bu yana biliyordum. Hatta babamın milletvekilliği döneminde Halis Serbest eşi Bergen ile bizim evimize konuk olarak geldiğini hayal meyal hatırlıyorum." şeklinde konuştu.   Öztorun, "Cinayet nedeninin hiçbir türlüsü tasvip edilemez. Bu işlenen cinayetlerin ardında yatan nedenler araştırılmalı toplum her konuda aydınlanmalı ki bir daha cinayetler işlenmesin. Bu yaşanmış olayı da hem Halis Bey’in anlatımının yanı sıra bu yaşama tanık olmuş birçok kişinin anlatımlarını da dinleyerek toplumumuzun bilgilerine sunmak üzere senaryolaştırdım." diye konuştu.
Şarkıcı Bergen’e önce kezzap atıp yüzünü yakan, ardından da yaşamına son veren Halis Serbest, yapımcılığını Mine Şengöz’ün yaptığı sinema filminin çekilmesine itiraz etti. İzni olmadan bu filmin çekilmeyeceğini söyleyen Serbest, sadece Ayça Öztorun’a izin verdiğini söyledi.

Eşi Bergen’in önce yüzüne kezzap atan, sonra da şarkıcıyı öldüren Halis Serbest, “Bergen” filminin gündeme gelmesiyle birlikte filmin senaryo ve belgesel kitabının yazarı Ayça Öztorun’a magazinkolik sitesi için konuştu.

“Bergen” filmini çekmeye hazırlanan yapımcı Mine Şengöz’e seslenen Serbest, “Bu filmi çekmek için kime sorup kimden izin aldılar? Benim iznim olmadan kimse bu filmi çekemez” dedi.

Hayat hikâyesini sadece Ayça Öztorun’a anlatan Serbest, filmi de onun çekmesine izin verdiğini belirtti. Ayça Öztorun da Bergen filmi için şu sıralar yönetmenlerle görüşme aşamasında.

Halis Serbest: İznim olmadan Bergen filmini kimse çekemez


SORGULANDIM VE CEZAMI ÇEKTİM
Halis Serbest geçmişte yaşanılan olayların bedelini sadece Bergen ve kendisinin ödemediğini, ailelerin de ödediğini, bundan sonra bu ağır bedelin çocuklarının sırtına yüklenmesine müsaade etmeyeceğini söyledi:

 

Halis Serbest: İznim olmadan Bergen filmini kimse çekemez
“Bu zamana kadar evliliğim ve çirkin sonucunun nedenini kimseyle konuşmadım. Karşılıklı acılar çektik. Kimse bilmez evin içinde neler yaşandığını. Bu nedenle filmcilere sesleniyorum; yalan yanlış bilgilerle ve ajitasyonla süsleyeceğiniz filmden vazgeçin. Siz kimden icazet aldınız? Rahmetli Belgin, Bergen olmadan evvel neredeydiniz? Bergen’in ve benim yaşadığım sancılı ilişkiye bu filmi çekmek isteyen Mine Şengöz şahit mi olmuş? Ben mahkemede hâkim ve savcı tarafından sorgulandım ve cezamı çektim. Bu nedenle kimse beni sorgulayamaz. Kafanıza göre yazdığınız filmle toplum nezdinde kimseyi alaşağı edemeyeceksiniz.”

Acıların Kadını Bergen'in trajik hayat hikayesi

‘Bergen’ sadece 30 yıl yaşadı. Hayatını Halis’e duyduğu ‘ölümüne aşk’a adadı. Tek isteği şarkı söylemekti. Halis’in kıskançlık krizleri buna izin vermedi. Önce yüzüne kezzap atıp güzelliğini aldı elinden, sonra tek kurşunla hayatını. Bergen’in hayatını Yavuz Hakan Tok kaleme almıştı. İşte ‘Acıların Kadını’...
 

Bazen insanlar hiddetli sever, ölesiye sever, yaşadıkları kötü olaylar sevgisinden bir şey götürmez” demişti Bergen yeğenine.

Bambaşka bir hayatı olabilirdi. İlkokulu bitirir bitirmez konservatuvara girdi. Hem de sınavı birincilikle kazanarak. Asıl adı Belgin’di. Okulu hiç sevmedi. O sadece şarkı söylemek istiyordu.

Kafasını karıştıran notalardan, her gün o kocaman viyolonseli tıngırdatmaya çalışmaktan çok sıkılmıştı.
 

İlk aşkı Yalçın’dı. Taksi şoförü Yalçın. Ona zorla sahip olan Yalçın. Bir gün karşısına geçip, başkasıyla evleneceğini söyleyen Yalçın.

Belgin, aşkın ilk tokadını ondan yemişti. Yiyeceği tokatların yanında bu hiçbir şeydi elbet.
 

Okulu bıraktı, sahneye çıkmaya karar verdi. Yaşını büyüttüler. Şimdi ona bir sahne adı gerekiyordu. Gazetede Norveç’in Bergen şehrinden bahseden bir haber gördü. Çok sevdi, olmuştu bu iş.
 

Pavyonda kendisine uzun süre bakana, “Çok beğendiyseniz küçük oğlunuza alın” diyecek kadar çetin cevizdi. Yaralarını, şarkı söyleyerek sarıyordu. Yalçın’dan sonra kimse girmemişti hayatına.

Ne olduysa Adana’da oldu. ‘Kömür gözlü adam’ her gece pavyonda karşısına kurulup bir saniye bile gözünü ayırmadan onu seyretti, her gece usanmadan kulise çiçek gönderdi...

Bergen, kafasına attı çiçekleri. Halis’ti adı. Şimdi karşısında neredeyse ağlayacak gibi duran adam, hayatının kâbusu ve tabii büyük aşkı olacaktı.
 

Halis, gurur yaptı, gelmedi uzun süre pavyona. Ama çiçekleri yollamayı sürdürdü. “Beni tanısan seversin” diye yazdı bir karta. Bergen, çiçekleri, ilk kez o gece çöpe atmadı.


HER SEFERİNDE SAHNEYE KAÇTI 
Bergen, taksitle araba almıştı. Senetlerini ödeyemeden yandı, kül oldu. Halis söndürmeye çalıştı yangını. “Ağlama” dedi, “Üzülme. Ben sana yenisini alırım...” O gün âşık oldu Halis’e... Sonra öğrendi arabayı Halis’in yaktığını.

Ona yeni bir araba alarak aklını çelmek için yapmıştı bunu. Büyük aşk bunun da üstesinden geldi, evlendiler...
 

Defalarca dayak yedi Bergen. Sonra arada eve gelmeyen Halis’in zaten evli olduğunu öğrendi. Nikâh memuru da yalandı, şahitler de, her şey...
 

Ne Halis’le olabiliyordu, ne Halis’siz. Adam da deli gibi seviyordu Bergen’i, delirmiş gibi. Sahneye çıkmasını istemiyordu, “Boşanacağım” diyordu. Boşandı da... Sahneyi bırakması şartıyla evlendiler.
 

Bergen, evinin kadını oldu, evinin neredeyse her gün yüzü gözü dağılan kadını. Her defasında sahneye kaçtı Bergen. Her defasında Halis’in kara gözlerine bakıp barıştı. Her seferinde hayatını astığı yerden yeniden giyindi, bir kez daha bir kez daha...
 

Defalarca kaçtı. Mersin’e, İzmir’e... Arada ona âşık olanlar oldu, o Halis’ten başkasını sevmedi. Bir gün acı acı çaldı telefon, Ankara’daki evi yanmıştı. Yine yanında “Üzme kendini” gibi kısacık cümleleriyle Halis vardı.

Yine evi eski haline o döndürmüştü. Peki yine o mu yakmıştı? “Ben yapmadım” diyordu. Halis’e güvense de güvenmese de kendine kızıyordu Bergen.
 

Halis ne zaman “Çıkmayacaksın ulan bir daha sahneye” diye alevlense, Bergen’in kanı hızlı akmaya başlıyordu. ‘Hangisi daha delikanlıydı yarışı’ başlayıveriyordu.
 

Evlendiler sonunda. 9 Ocak 1982’de günlüğüne “Evlendim” diye yazmıştı Bergen. Birlikte yaşamaya başladıktan sonra Halis yine eski hayatına dönmüştü. Bergen ise yine evinin kadını.
 

Peşi sıra kavgalar, dayaklar... Bıraktı Halis’i. Kaçtı gitti İzmir’e. Sahneye çıktı yeniden. O kaçtı, Halis kovaladı. Adana delikanlısı, “Üç gün sonra bütün gazeteler senden bahsedecek” dedi. Dediği de oldu.
 

Bir adam elindeki kovayı Bergen’e doğru savurdu. Önce bir sıcaklık hissetti yüzünde, vücudunda. Canı yanıyordu. O kovada kezzap vardı. Halis yine sahnedeydi. Görmüyordu Bergen.
 

Hastane yatağında rüyasına girmişti, Müslüm Gürses ile “Cehennem ateşi ahirette olur/ Sen beni dünyada ateşe attın” diye şarkı söylüyorlardı. Çok sonraları gerçek olmuştu rüyası.
 

Bütün gazeteler Bergen’in acıklı hikâyesini yazıyordu. Halis hapse, Bergen İstanbul sahnelerine gitti. Kısa süre görüşmediler.
 

Bu bile bitirmedi bu aşkı. Bergen, Halis’i ziyarete gidiyor, para götürüyordu. Şöhreti artık Türkiye sınırlarını aşmıştı. Yurtdışı turnelerine çıkıyor, sahne aldığı yerlerde izdiham oluyordu. Bülent Ersoy’lar, İbrahim Tatlıses’lerle aynı sahnedeydi artık.
 

Aklıysa Halis’teydi. Bir gün yine kavuştular. Aynı film yeniden çekildi. Kimse değişmiyordu. Adam kıskanç, kadın inatçıydı. Boşandılar.
 

Bir gün annesiyle yine bir başka şehre giderken arkadaki araba direksiyon kırıp, önlerine geçti. Halis’ti. Tartışmaya başladılar. Tek bir el silah sesi duyuldu. Bergen’in ağzına dolan kan, çenesinden boynuna ağır ağır akmaya başladı.
 

Bergen, acılarını da alıp bu dünyadan göçtü. Ablasına aylar önce aldığı bitki o gün ilk çiçeğini açtı. Bunun bir anlamı var mıydı?
 

Bergen’le yaşadıkları dönemle ilgili çıkan kitabı ve yapılan açıklamaların gerçekleri yansıtmadığını kaydeden Halis Serbest, Yavuz Hakan Tok'un 'Acıların Kadını Bergen' adlı kitabın da gerçekleri yansıtmadığını kaydederek, adalete başvuracağını söyledi.

 

"KEZZAP ATACAK, CİNAYET İŞLEYECEK İNSAN DEĞİLDİM"

Serbest, “Yıllardır hakkımda yapılan yorumlara suskun kaldım. Cezamı yatıp çıktım. Beni bu duruma iten nedenleri asla kimseye açıklamadım. Yavuz Hakan Tok'un kitabını sonuna kadar okudum. Başlı başına yalan yanlış bilgileri bardağı taşıran son damla oldu. Rahmetli Bergen'in yeğeni o zamanlar küçük bir kız çocuğuydu. Nerden biliyormuş bizim birebir nasıl yaşadığımızı? Kitapta Bergen'in dilinden bana mektup yazıp romana, "Bergen'in Halis'e yazdığı mektuplar" diye okuru kandıran Yavuz Hakan Tok'a sormak lazım yaşanılan bu acı olayı yalan bilgilerle hortlatması mesleğine yakışır mı? Cinayetin nedenini Bergen'in ailesine olan saygımdan dolayı açıklamamıştım ama beni boş verin artık evlatlarımın ötekileştirilmesini istemiyor ve tüm nedenlerini tek tek anlatmak istiyorum.

 

Ayrıca okurlarını yalan yanlış sağdan soldan topladığı bilgi ile kandıran Sayın Tok, sırtımdan para kazanmayı hedefleyip adımı kullanmıştır. Bu konuda adalete başvuracağım. Tabi ki cinayet tasvip edilir bir durum değil. Ben de cinayet işleyecek ve kezzap atacak insan değildim. Bu olay nasıl oldu, niye oldu bunu açıklama sırası bana geldi. Ben bu konuyu yeni nesil adına da konuşmak istiyorum. Çünkü hiç bir konuda şiddete başvurulmaması gerektiğini ve iğrenç kışkırtmalara kulak asmanın anlık cinnete sürükleyeceğini bilmeleri ve bu duruma alet olmamaları için konuşmalıyım." diye konuştu.


"CİNAYETİ BERGEN VE ANNESİ İLE BİRLİKTE İŞLEDİM" 
Serbest, “Kimse bu dünyaya hayatını karartmak için gelmez, kötü bir geleceğe de imza atmak istemez. Ben bu cinayeti ataerkil toplum, Bergen ve annesi ile birlikte işledim. Bu cinayetten sonra üçümüz birlikte öldük. Cezamı adalet nezdinde çektim ama şu unutulmamalı cezaların hükmü de, beraatı da vicdanda başlar, vicdanda biter. Bu nedenle artık susmayıp tüm netliği ile ben yaşıyorken anlatmayı istiyorum.” diye konuştu.

 

Konuyla ilgili bir açıklamada bulunan Yazar Ayça Öztorun, "Halis Bey, beni arayıp yıllarca Bergen'le yaşadığı olayları ve olayın arkasındaki nedenleri 'Hiçbir yerde konuşmadım. Bunu fırsat bilen insanlar bu konu hakkında farklı farklı yorumlar yapıp para kazanmayı hedeflediler. Ben tüm gerçekliği ile Bergen ve benim için yara olan bu talihsiz durumu açıklamak istiyorum' deyip, görüşme talebinde bulundu. Halis Serbest'le aynı memleketin insanları olmamdan dolayı onun hikâyesini çocuk yaştan bu yana biliyordum. Hatta babamın milletvekilliği döneminde Halis Serbest eşi Bergen ile bizim evimize konuk olarak geldiğini hayal meyal hatırlıyorum." şeklinde konuştu.

 

Öztorun, "Cinayet nedeninin hiçbir türlüsü tasvip edilemez. Bu işlenen cinayetlerin ardında yatan nedenler araştırılmalı toplum her konuda aydınlanmalı ki bir daha cinayetler işlenmesin. Bu yaşanmış olayı da hem Halis Bey’in anlatımının yanı sıra bu yaşama tanık olmuş birçok kişinin anlatımlarını da dinleyerek toplumumuzun bilgilerine sunmak üzere senaryolaştırdım." diye konuştu.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve turkishdailynews.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.